SIRT ÇANTASINDA PARMAĞI İLE TÜRKİYE'YE UÇTU
Ertesi sabah sırt çantasına koyduğu buz aküsünün içindeki parmağı ile uçağa binen Berk Altınelli, elinde valizi koşa koşa uçağa bindiğini anlatarak sözlerini şöyle noktaladı: "Uçaktan indiğimde ambulans ayarlanmıştı zaten, hemen havaalanından ambulansla acil olarak hastaneye getirildim. Akşam üzeri ameliyata alındım. Cerrahlarım sağolsun, parmağım yerinde şu anda. Fizik tedaviye başlayacağız inşallah. 'Beni Türk hekimlerine emanet edin', bu gerçek. Ben bunu bizzat yaşadım. Oradaki doktorlar bu parmağı niye tutuyorsun, çöpe at dedi. Ama ben ümidimi kesmedim. Allah'a şükür şu anda parmağım yerinde ve çok mutluyum. Uzuv kayıplarında ilk yapmamız gereken şey, ne olursa olsun herkes bunu lütfen aklında tutsun, bir an önce buza koymak. Buzda saklanan uzuvda dokunun yaşama ihtimali o kadar yüksek. Tekrar yerine dikilme imkanı artıyor. Bunun en büyük örneği benim"
"AMELİYATTAN SONRA 72 SAAT GÖZÜMÜ KIRPMADIM"
Oğlunun Malta'dan İstanbul'a uzanan parmak operasyonunu zaman zaman duygulanarak anlatan Alev Altınelli (60) ise o orada uçak bulmaya çalışırken kendisinin de burada büyük bir stres içinde beklediklerini söyleyerek yaşadığı korku dolu saatleri şöyle anlattı: "Berk bir hafta sonu akşam üzeri beni aradı ve 'Anne acilen İstanbul'a dönüyorum. Kaza geçirdim parmağım koptu. Helikopter beni alıp Malta'ya götürecek. Orada parmağımı dikecekler' dedi. Ama Malta'daki hastanede çok fazla ilgilenmemişler. Hatta işe yaramayacağını, parmağını atması gerektiğini söylemişler. Biz de burada girişimlerde bulunduk ve sonrasında çaresizce gelmesini bekledik. Ertesi gün öğlen 14:30 gibi burada olacaktı. Dayım hemen hastaneyi organize etti. Doktorlarla konuşmuştu, havaalanından hemen ameliyata götürüldü. Ameliyattan sonra 72 saat boyunca hiç uyumadan başında bekledim. Çünkü en ufak bir doku kaybının olmaması gerektiği söylendi. 10 dakikada bir pansuman yapılıyordu. Çok kritik bir süre dediler bu 72 saat için. Çok şükür şimdi bugünlere geldik. Çok mutluyuz. Allah doktorlarımızdan razı olsun, biz onların hakkını hiç ödeyemeyiz"
"RİSK ALIP DENEYECEĞİM DEDİM"
Literatüre girecek operasyonu gerçekleştiren Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Veli Karaaltın ise "Süreyi duyar duymaz ilk dediğim şey, olası 8-10 saatlik sınırı epey aştığını, hatta tur döndüğünü, 24 saate kadar uzayabileceğini öğrenince, hastanın yakını olan meslektaşıma 'Deneyeceğiz, başarmaya çalışacağız' dedim sadece. Bazı şeylerin telafisi yok, bir mühendisin işgücü kaybına uğraması çok ciddi bir kayıp. Hem ülke için, hem kendisi için, hem de ailesi için. Bir mühendisin yetişmesi yıllar alıyor. Kitabi bilgiye göre bu kadar süre geçtikten sonra bu ameliyatta başarılı olma ihtimaliniz neredeyse yok. Ben aslında bir risk aldım. Çünkü başarısız olursam, aile anlayışlı baksa da, cerrahi bir başarısızlık olacaktı benim için. Ama hastanın yaşı, konumu yaşayacağı kaybın risklerini düşününce denemeye karar verdim" dedi.
"AMELİYATTAN ÇIKINCA SARILDI VE AĞLADI"
Berk Altınelli'nin çok şanssız bir dönemde böyle bir kaza geçirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Karaaltın, "Pandemi var, tarifeli uçuşlar neredeyse yok. Buraya getirilmesi bir hayli zor oldu. Ertesi günü buldu. Tabii ki normal koşullarda ambulans uçak da olabilirdi ama bu şartlar maalesef ona elverişli değildi. 17'nci saatte buraya ulaşabildim" diye konuştu. Uzuv kayıplarında doku ölümünün kansız kalma yani iskemi nedeniyle gerçekleştiğine işaret eden Prof. Dr. Karaaltın, "Parmak, bu açıdan biraz daha dayanıklı bir uzuv. İçinde kas dokusu neredeyse yok. Daha çok bağ dokuları, cilt ve kemik doku var. o açıdan şanslıydık sadece. Bizim yaptığımız ameliyat ise literatüre girecek nitelikte bir operasyon oldu. Çünkü çok uzun bir süre sonra yapılabildi. Berk ameliyattan çıkınca ağladı ve bana sarıldı parmağını kurtarabildiğimiz için. Bu da parmağını kaybetse onda nasıl bir etki oluşacağını (yani aldığımız riske değdiğini) bir kere daha gösterdi" şeklinde konuştu.
"PARMAĞIN KANLANMASI 25'İNCİ SAATTE OLDU"
Yaralanmalarda bazen uzuv kısaltarak organı kurtarmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Karaaltın, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Çünkü azıcık kısa ama işleyen bir parmak olur. Biz o stratejiyi uyguladık. Ama en büyük problem, ezilme ile birlikte kopma yaralanmasıydı. Yurtdışındaki hastanede de parmak replantasyon endikasyonu olmaz demişler. Aslında kitabi olarak doğru. Ama hastanın koşullarına göre bazen risk almak gerekebiliyor. Parmağın kanlanma saati 25 saati buldu. Ben damarı onarıp klempi açıp parmağa kan gideceği zaman duraksadım ve büyük bir heyecanla bekledim. Bakalım parmak, ameliyatımıza cevap verecek mi diye. Klempi açtıktan sonra parmak kanlanınca da çok mutlu oldum. Ameliyatlardan önce saatimi genellikle çıkarır ve masanın üzerine koyarım. Zamanı unuturum. Mikrocerrahi böyle bir şey. Çok heyecanla girdiğim ameliyatlar bunlar. Çünkü uzuv kurtarıyorsunuz. Açıkçası saate bakmadım ama sanırım 11 saati bulmuş. Türkiye, mikrocerrahi açısından bence Avrupa'da en iyi konumda. Şimdiki genç meslektaşlarımız pek istemiyorlar mikrocerrahiyi. Çünkü çok zahmetli ve yorucu. Ama benim onlardan ricam, lütfen bazıları da bu alana girsin. Çünkü ülkenin buna ihtiyacı var"