AB- İngiltere ticaret anlaşmasının ülkemize yansımaları neler olacak? "İdeal ülke Türkiye"

Eski diplomat, OECD baş yöneticisi, The London Energy Club kurucu başkanı, aynı zamanda küresel yatırım, finansman ve strateji şirketi Global Resources Partnership’in yönetim kurulu başkanı Mehmet Öğütçü, Avrupa Birliği-İngiltere ticaret anlaşması sonrasında Türkiye’ye yansımalarını TAKVİM'e değerlendirdi.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 28 Aralık 2020 Güncelleme 28 Aralık 2020, 07:08
AB- İngiltere ticaret anlaşmasının ülkemize yansımaları neler olacak? İdeal ülke Türkiye

İÇİNDEKİLER

Eski diplomat, OECD basyoneticisi, The London Energy Club kurucu başkanı, aynı zamanda küresel yatırım, finansman ve strateji şirketi Global Resources Partnership'in yönetim kurulu başkanı Mehmet Öğütçü ile Avrupa Birliği-İngiltere ticaret anlaşması sonrasında Türkiye'ye yansımalarını konuştuk.

Brexit anlaşması sonunda yapıldı. Kim kazançlı çıktı?

İngiltere ile Avrupa Birliği arasında son ana kadar müzakere edilip yıl bitmeden sonuçlandırılan 1,246 sayfalık Ticaret ve İşbirliği Anlaşması bence iki taraf için de önemli bir başarı olarak görülmeli.

Anlaşma gerçekleşmeseydi ticaret, gümrük, göçmen kontrolları, finans akışları, ulaşım alanlarında tam bir felç durumu ortaya çıkabilirdi.

Bu nihai anlaşmanın merkezinde, malların gümrük tarifelerine tabi olmadan, kotalara bağlanmadan İngiltere ve AB pazarlarına serbest girişi yatıyor. Karşılığında çevre, çalışma, devlet yardımı ve sübvansiyonlarında Londra bazı bağlayıcı taahhütlerde bulundu.

Her halükarda, şimdiye kadar AB'nin başka ülkeler ile yaptığı ticaret anlaşmalarından çok daha kapsamlı bir metin bu.

Lakin, başbakan Boris Johnson'un bu anlaşma ile ticarette tarife dışı engellerin de kaldırdığına dair beyanı bence pek gerçek durumu yansıtmıyor.

1 Ocak 2021'den itibaren Kuzey İrlanda dışında Birleşik Krallık'ın her tarafında uygulanacak katı gümrük ve düzenleyici sınırın etkisini azaltmak için bir takım önlemler getirildi, ama kontroller ile artan bürokrasi ticaret maliyetlerini arttıracak, işlemler uzayacağı için zaman kaybı da olacak.

Eksik kalan boyutları var mı?

Olmaz olur mu, var tabii ki. İngiliz ekonomisinin yüzde 80'ini, toplam ihracatının da neredeyse yarısını oluşturuyor. Anlaşmaya baktığımda finansal ya da profesyonel hizmetler alanında Londra'nın kazançları oldukça sınırlı. İngiliz hukukçular, doktorlar, hemşireler, mühendisler, mimarlar her bir AB ülkesinde yeterliklerini kabul ettirmek için ayrı ayrı başvurmak ve onay almak zorunda kalacaklar. Bu konularda Mart 2021'de bir mutabakat muhtırası imzalanması bekleniyor.

Boris Johnson, önümüzdeki üç yılda AB balıkçı gemilerinin İngiliz sularında yakaladıkları balıklarda yüzde 80 azalma talep ediyordu ama anlaşma uyarınca AB balıkçıları sadece yüzde 25'lik avlanma kaybı yaşayacaklar.

Polis ve adli yardımlaşmada önemli rol oynayan Schengen veritabanına İngiltere'nin erişimi ciddi şekilde kısıtlanacak, yeni düzenlemeye göre. Erasmuş öğrenci değişim programından da çıkıyor İngiltere. İngiltere, AB'nin iç enerji pazarına erişim imkanını kaybediyor, ama yeni ticaret düzenlemeleri ile karşılıklı enerji ağlarında ticaret sıkıntısız devam edecek.

'YÜZDE 25 TÜRK DEDİĞİMİZ BORİS ÇOK BAŞARILI MÜZAKERE YAPTI'

Bu süreçte Boris Johnson'un performasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim "yüzde 25 Türk" dediğimiz Boris bence çok akıllı bir müzakere taktiği izledi. Soğukkanlılığını korudu, İngiliz menfaatlerini azamileştirmede kilit rol oynadı. 4,5 yıllık çetin ve karmaşık, İngiltere'yi karpuz gibi ikiye bölen Brexit müzakerelerinin başarıyla sonuçlandığını şu dört sözcüğün yer aldığı bir tivit mesajı ile duyurdu: "The deal iş döne".

Boris, aslında Brexit sayesinde başbakanlık koltuğuna oturdu. Tam bir liderlik sergiledi, zira eş zamanlı olarak Avrupa Komisyonu, başta Almanya ve Fransa olmak üzere 27 AB üyesi ülke, kendi partisi içindeki muhalifler, muhalefet partileri ve de iş dünyası ile müzakere etmek, hepsini ortak hedefler doğrultusunda kanalize etmek gibi zorlu bir görevi başardı. Bundan sonrası tabii ki daha kolay olmayacak Brexit'in yarattığı boşlukları hızla doldurmak, yeni güç alanları yaratmak gerektiği için.

LONDRA ROMA'DAN BERİ FİNANS MERKEZİ VE OLMAYA DEVAM EDER

Londra finans merkezi olma gücünü kaybeder mi? Son dönemde Londra'dan finansal kaçış haberleri geliyor?

Hayır kaybetmez; tam tersine eskisinden daha güçlü olur şayet hükümet piyasa oyuncularının güven tazelemesine imkan verecek adımları gecikmeden atarsa. Unutmayalım ki, Londra taa Roma zamanından bu yana finansal olarak sivrilmeye devam etti. 1694'de kurulan Bank of England dünyanın en eski ikinci bankası, ondan 100 yıl sonra da London Stock Exchange ülkeyi dünyanın bir numaralı finansal hizmetler ihracatçısı yaptı. Yılda 77 milyar dolarlık finansal hizmetler ihraç ediyor İngiltere.

AB'den ayrılması küresel hakimiyetini tabii ki kısa bir süre sarsabilir çünkü toplam finansal hizmet ihracatının yüzde 34'u AB ülkelerine idi geçen yıl. ABD'ye yüzde 30, Asya ülkelerine ise yüzde 16.

Hemen olmasa da yakın gelecekte AB'nin katı düzenleyici kurallarından, kısıtlama ve denetimlerinden kaçmak isteyecek (temiz ve kara) milyarlarca doların İngiltere'ye akacağına inanıyorum. Hükümetin finans sektörüne sağlayacağı elverişli ilave imkanlar ve düzenleyici kolaylıklar bu akışı kuşkusuz hızlandıracaktır.

'DALGALARA HÜKMEDEN, ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN ÜLKE'

Birleşik Krallık AB'yi ayak bağı görüyordu, önümüzdeki dönemde eski Birleşik Krallığı görür müyüz? Dünya siyasetinde ne kadar öne geçer?

Görünür gelecekte "dalgalara hükmeden", "üzerinde güneş batmayan" İngiltere'yi yeniden görmek pek olası değil.

İngiltere hem ekonomik hem de jeopolitik hükümranlığını yitirdi önemli ölçüde, ayağını yorganına göre uzatmayı da öğrendi son çeyrek yüzyıldır. AB'den çıktıktan sonra da hemen toparlanmasını beklemiyoruz. Zamana ihtiyacı var eski gücünü kazanması, AB'de kaybettiklerini başka ekonomik bloklar ile telafi etmesi için. Ama hala dünyanın sayılı jeopolitik beyin merkezlerinden birisi olduğunu unutmayalım. Hatta sadece 2.4 milyar nüfuslu eski sömürgeleri olan 54 devleti çatısı altında barındıran Commonwealth'i değil aynı zamanda yegane süpergüç ABD'yi bile ciddi şekilde etkilediğini, yönlendirdiğini de.

'10 YIL İÇİNDE KÜRESEL GÜÇ OLACAK '

Körfez bölgesinde, Kafkaslar'da, Afrika'da, dünya güç merkezinin kaydığı Asya-Pasifik'te İngiltere hala çok güçlü.

Ben İngiltere'nin önümüzdeki 10 yılda şimdikinden çok daha güçlü ve hatırı sayılır bir küresel güç olacağına inanıyorum. AB'den ayrılmanın uzun vadede İngilizlere çok iyi geleceğinden de zerre kuşku duymuyorum. Avrupa'nın en batısındaki İngiltere ile en doğusundaki Türkiye'nin stratejik menfaatler temelinde birlikte çalışmaları bölgemizde ekonomik ve stratejik muazzam sinerjiler yaratabilir diye düşünüyorum. Hiç gecikmeksizin önümüzdeki 10 yılın Türk-İngiliz yol haritasını çıkartmalıyız birlikte.

'İNGİLTERE İLE GÜÇLÜ TİCARET ANLAŞMASINA HAZIRLANMALIYIZ'

Türkiye, Birleşik Krallıkla Ticaret Anlaşması imzalayabilecek mi? Gümrük Birliği bağımız var. Nasıl hareket etmeli?

Brexit müzakereleri devam ederken İngiltere Brüksel'e karşı elini güçlü göstermek için Türkiye, Kanada, ABD, Japonya ve Avustralya dahil birçok ülke ile serbest ticaret müzakereleri başlattı, bunlarda ciddi ilerleme kaydetti.

Şimdi bunları sonuçlandırmak isteyecektir süratle AB ile imzalanan (ve yakında İngiliz Avam ve Lordlar Kamarası'nda, ayrıca Avrupa Parlamentosu'nda onaylanması gereken) bu anlaşma sonrasında.

İngiltere'nin eli kolaylaştı ama biz hala AB dışındaki üçüncü ülkelerle doğrudan serbest ticaret anlaşması yapamıyoruz Gümrük Birliği'ne konu olan ticaret alanlarında. Elimiz kolumuz bağlı.

O yüzden İngiltere-AB ticaret anlaşmasını dikkatle inceleyip Gümrük Birliği konuları dışında Brüksel'in onayını beklemeden nasıl Londra ile çalışabilirizi ortaya koymamız gerekiyor. Özellikle de halihazırda kilitlenmiş olan AB ile Gümrük Birliği'nin sanayi ürünlerinin ötesinde tarım ve hizmetler sektörlerine de genişletilmesini mutlaka sağlamamız lazım.

Şayet buna Brüksel ayak diretirse o zaman hem İngiltere, hem ABD hem de diğer önde gelen ekonomiler ile doğrudan serbest ticaret anlaşmalarını bizim de düşünme, AB'yi bu şekilde baskı altına alma zamanımız geliyor demektir.

01 OCAK 2021'DEN İTİBAREN YENİ GÖÇMENLİK KURALLARI GEÇERLİ

Brexit, Ankara Anlaşması ile İngiltere'ye giden ya da gidecek olan Türkleri nasıl etkiler?

Son yıllarda İngiltere'ye ülkemizden önemli bir beyin ve sermaye göçü yaşandı. Bunun durulmasını kimse beklemiyor. "Beyaz yakalı" göç dalgasının en önemli enstrümanı olan Ankara Anlaşması 31 Aralık 2020'de Brexit'in gerçekleşmesiyle geçerliliğini kaybediyor. Ve 1 Ocak 2021'den itibaren İngiltere'de yeni göçmenlik kuralları geçerli olacak.

Yeni vasıflı işçi sistemi, mevcut vasıflı işçi vizelerine göre Türkiye'den çok daha fazla kişiye açık olabilir. Özellikle teknoloji sektöründe yenilikçi iş kurmak isteyenler için fırsatlar var.

Puan tabanlı göç sistemi, İngiltere'deki işletmelere dünyanın dört bir yanından en parlak ve en iyi yetenekleri istihdam etme fırsatı verecek. Pasaportların nereden verildiğine göre değil, becerileriyle seçilen en parlak ve en iyi küresel yeteneklerin İngiltere'ye cezbedilmesi hedefleniyor.

Son 40 yıldır İngiltere'ye göç, Avrupa Ekonomik Alanı'ndan serbest dolaşıma bağlıydı. Şimdi dünya çapında çok daha dengeli bir göçmen politikası izlenecek. Gerekli beceri ve maaş düzeyini sunan işleri var mı, ihtiyaç duydukları düzeyde İngilizce konuşabiliyorlar mı, sabıka kayıtları var mı gibi kriterlere bakılacak. Yeni sistem, Türkiye dahil dünyanın farklı bölgelerinden gelenlere aynı temelde yaklaşarak güçlü bir adalet mesajı da gönderiyor.

BREXİT İLE AB, KÜRESEL SİSTEMDEN DARBE ALDI…

Türkiye, İngiltere'nin bıraktığı bu boşluğu doldurabilir mi, AB ile Türkiye arasında yeni bir süreç başlar mı?

AB, İngiltere'nin ayrılışı ile birlikte küresel sistemde ciddi bir darbe alıyor. Rekabet gücü aşınması, nüfusun yaşlanması, artan ırkçılık, işsizlik, dini ve etnik gerilimler, jeopolitik ağırlığın azalması AB'yi cazibe merkezi olmaktan çıkarıyor bugün ama gelecekte belki entegrasyon süreci yeniden güç kazanabilir.

Türkiye gibi Avrupa'nın en büyük yedinci ekonomisi, Çin ile Almanya, Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki geniş coğrafyanın en önemli bölgesel jeostratejik oyuncusu olan bir ülke – genç ve girişimci nüfusunu da hesaba katarsanız – AB için şayet genişleme süreci yeniden başlayacaksa ideal bir ülke.

Ancak tam üyeliğe ne AB hazır, ne de Türkiye. Bunu iki taraf da biliyor. Benim tavsiyem, ilişkileri zehirleyen ve hiçbir yere gitmeyen tam üyelik dosyasını - kazanılmış hakları kıskançlıkla koruyarak - şimdilik buzdolabına kaldırmak, yerine karşılıklı menfaatler ve eşitlik temelinde yeni bir ilişki tesis etmek.

Ticaret ve yatırım hacmini genişletecek, yeni finans akışlarını kolaylaştıracak, kaliteli turistleri çekecek, vize serbestisi getirecek, teknoloji, enerji, iklim değişikliği, tarım ve hizmetler işbirliğini daha yukarılara taşıyacak, öğrenci değişimine, göçmen, güvenlik ve dış politika önceliklerine hizmet edecek yeni bir ilişki gerekiyor.

Zamanı geldiğinde de bu ilişkiyi şayet hala istiyorsak tam üyeliğe dönüştürmek hiç zor olmaz.

ALİ DEĞERMENCİ/ NASIL OLUYOR?


TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN