Tarım ve Ormancılık sektörü "Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi"nde buluştu

Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi’nin Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde yeni 10 yılda Türkiye tarımının yol haritasına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği ‘Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi’ tarım ve ormancılık sektörünün tüm paydaşlarını İzmir’de bir araya getirdi. Ziraat Bankası, ATP Koza Gıda Tarım ve Koza Altın İşletmeleri ve Ege İhracatçı Birlikleri sponsorluğunda düzenlenen ‘Tarım Ormanın Geleceği’ Zirvesi, T.C. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin katıldığı özel oturum ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın konuşmasının ardından gerçekleşen panellerle devam etti.

Giriş Tarihi 15 Ekim 2020, 17:19 Güncelleme 15 Ekim 2020, 17:19
Tarım ve Ormancılık sektörü Tarım Ormanın Geleceği Zirvesinde buluştu

İÇİNDEKİLER

'Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi'nin ilk panelinde, 'Tarımın Geleceği ve Türkiye Tarımının Yeni 10 Yıldaki Hikayesi' tartışıldı. Moderatörlüğünü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nedim Koşum üstlendiği panelde, Anadolu Birlik A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO'su Taner Taşpınar, Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, Yaşar Holding Tarım Grubu Başkan Yardımcısı Hasan Girenes ve İGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok yer aldı.

Gıdanın hayat olduğunu dile getiren Hasan Girenes, "Tarımın ne kadar önemli olduğunu maalesef pandemi döneminde daha iyi fark ettik. Ülkemiz büyük bir çeşitliliğe sahip. Topraklarımızda kivi, muz, çay, buğday, ceviz yetişebiliyor. Bunların hepsi hatta çok daha fazlası ülkemizde yetişiyor. Bir çok tarımsal üründe rekabet üstünlüğümüz var. AB'nin kıyısında duruyoruz. En uzak AB destinasyonuna taze ürünü 4-5 günde gönderiyoruz. Süt, et ve balık üretiminde dünyanın en iyileri arasındayız. Tarımın geleceğinin dünyanın geleceği olduğunu bilerek, Yaşar Topluluğu olarak sağlıklı nesiller yetiştirme misyonuyla çalışmalarımıza devam ediyoruz" dedi.

Anadolu Birlik Holding olarak çıkışlarının şeker pancarı olduğunun altını çizen Taner Taşpınar, "Bizim tabanımız çiftçiye dayanıyor. Örgütlü bir yapımız var. Çitçi üretimi yaparken genelde yalnızdır. Özellikle finansman konusunda... Aldığı borçları ödemek için ürünü de hızlıca satmak zorundadır. Bu nedenle ürünün katma değerinden yararlanamaz. Biz kooperatif olarak çiftçimize ayni ve nakdi desteklerle avantajlar sunuyoruz. Piyasayı regüle ediyoruz ve ürünün daha değerli hale gelmesini sağlıyoruz" dedi.

Tohumda dışarı bağımlı bir ülke olduğumuzu ifade eden Taşpınar, Anadolu Birlik olarak bu bağımlılığı aşağı düşürmek için çalıştıklarını söyledi.

'TARIM AYNI ZAMANDA TARİH DEMEK'
Özgür Tort ise "Migros, Türkiye'nin en fazla meyve, sebze, et ve taze unlu mamülleri satan perakendecisi. Bugün raflarımızda bulunan ürünlerin yüzde 77'si tarıma dayalı. Türkiye'nin her bölgesinde meyve sebze alım bölgemiz var. Yaklaşık 400 bin ton meyve sebze alımı yapıyoruz. Karkas olarak işlemek üzere 30 bin ton et alıyor, kendi tesislerimizde işliyoruz. Tarımın geleceği açısından herkese çok büyük sorumluluk düşüyor. Pandemi ortamında bunu bir kez daha gördük. Bu döneme birçok ülkeden çok daha hazırlıklı girdik. Hiçbir zaman raflarımızı tüketicilere karşı boş bırakmadık" dedi.

Tort sözlerini şöyle sürdürdü, "Türkiye'nin 6-7 coğrafyasından taze ürün alımı yapıyoruz. Özellikle küçük üreticilerimizi desteklemek üzere kooperatiflerle çok çalışıyoruz. Bu kapsamda Ziraat Bankası ile peşin ödeme finansman modelini geliştirdik. Bunun yanında Bakanlığımızın önderliğinde ilerleyen Ata Tohum projesi ürünlerini de satan ilk ve tek perakendeciyiz."

Dünya Kadın Çiftçiler gününü kutlayan ve Anadolu Lezzetleri kapsamında çalıştıkları çoğu çiftçinin de kadın olduğuna dikkat çeken Tort "Yaptığımız çalışmalar kapsamında bir belgesel hayalimiz vardı. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ve Ziraat Bankası'nın desteğiyle, 3,5 yılda 'Tarım Bizim Geleceğimiz' belgeselini hazırladık. Türkiye'nin her noktasında 1500'den fazla yöre gezdik. Ekipler 150 bin kilometre yol kat etti. Ülkemizde gurur duymamız gereken bir biyoçeşitliliğimiz var. 9 binden fazla çeşitlilikten bahsediyoruz. Tüm Avrupa kıtasına baktığımızda 12 bin çeşit görüyoruz. Tarım aynı zamanda tarih demek. Tarih ve tarımsal gelişim iç içe gidiyor" dedi.

'YEREL TÜKETİCİLERLE SÜRECİ RAHAT ATLATTIK'
Vakıf olarak özellikle pandemi döneminde toplumu aydınlatmaya yönelik faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını kaydeden Begüm Mutuş ise, "Sağlığın peşine düştüğümüz bir dönemde bir de gıdanın peşine düştük. Gıda arzı paniği salgından daha tehlikeli bir panik. İsrafsız tüketimin faydasının altını çizmeye çalıştık. Gıda okur yazarlığına ilişkin bir proje geliştirdik. Bu dönemde yerel tedarik zincirinin arttırılması konusunda projeler geliştirdik. Gıdanın sürdürülebilirliği arz ve talebin dengelenmesi için var gücümüzle çalıştık" diye konuştu.

Tarımın çok önemli ve insanlığın geleceği olduğunu dile getiren Tahir Büyükhelvacıgil, susamla başlayan yolculukların daha sonra bitkisel yağlarla devam ettiğini hatırlattı. Helvacıgil, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aile olarak üniversite sanayi işbirliğine önem verdik. İyi üretim uygulamaları ile tıbbi aromatik bitkileri işledik. Uluslararası otoritelerden onaylarımızı aldık. Artık Amazon'da satılan önemli bir markayız. Katma değerli ürünün önemini ve şirketimize kattığı değeri de net olarak gördük. Önümüzdeki dönemde bu alandaki çalışmalarımızı daha da artıracağız."

Tarım alanlarının ve ekili alanların her geçen gün azaldığını ifade eden Turan Tok ise birim alandan çok daha fazla verim alınması gerektiğini söyledi. Türkiye topraklarının sadece yüzde 6'sının birinci sınıf arazi olduğunu dile getiren Tok, diğer arazilerin ıslah edilmesi gerektiğini söyledi. Tok, "Arazileri ıslah etmeden kimyasal gübre kullandığınızda ve suladığınızda verim elde edemezsiniz. Biz tüm Türkiye'ye bunu anlatmaya çalışıyoruz. Su konusunda maalesef Türkiye, Afrika'dan bile fakir bir ülke.

Çünkü su kaynaklarımızın çoğunu tarımda kullanıyoruz. Bu nedenle tarımda kullanılan suyu azaltmamız gerekiyor" dedi.

'ATIKSIZ SOFRALAR İLE İSRAF ÖNLENECEK'
'Tarım Ormanın Geleceği Zirvesi'nin ikinci panelinde ise 'Atıksız Sofralar' konusu değerlendirildi. Beslenme uzmanı Dilara Koçak'ın moderatörlüğü üstlendiği panelde, Tarım ve Orman Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Aylin Çağlayan Özcan, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep, Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ve Net Holding Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Hande Tibuk görüşlerini paylaştı.

2013'te başlatılan ekmek israfını önleme kapsamındaki kampanya ile yıllık 300 milyon TL tasarruf edildiğini hatırlatan Aylin Çağlayan Özcan, yeni başlatılan 'Gıdanı Koru' kampanyası hakkında bilgi verdi. Özcan, "Gıdanı Koru projesine 2 yıl önce başladık. Tarafları bir araya topladık. Görüşleri aldık, sorunları tespit ettik. Çözüm önerilerini aldık. Strateji oluşturup yapılması gerekenleri ortaya koyduk. 1,5 yıl çalıştaylar ve görüşmeler devam etti. 100'den fazla tarafa ulaştık. Bu gerçek bir yol haritası. Başlangıç eylemimiz farkındalıktı. İsrafın önlenmesi için farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Bu ilke ile adım attık. En büyük destekçilerimiz de belediyeler oldu. Son tüketim tarihi ile tavsiye edilen tüketim tarihi arasındaki farkları bilmeyen kesimin oranı yüzde 72. Bu bilinmediği için kullanılabilir ürünleri bilmeden çöpe atıyoruz. İnternet sitemizde birçok bilgiyi paylaşıyoruz. Gelecek hafta da bakanımızın katılımıyla bir lansmanımız olacak. Herkesin dikkatini çekmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

Türkiye'de milli gelirinin yüzde 15'inin israf edildiğini dile getiren Aziz Akgül, bu israfın 642 milyar TL'ye denk geldiğini söyledi. Gıda israfının ise 14 milyar TL civarında olduğunu belirten Akgül, "Dünyada da büyük israf yaşanıyor. Dünyada 4 milyar ton gıda üretiliyor. 1.3 milyar tonu israf ediliyor. Bunun dörtte biriyle açlık sınırının altındaki insanlar beslenebilir. Empati yoksunluğu yaşıyoruz. Dünyanın en müsrif ülkelerine bakıldığında gelişmiş ülkelerin ön plana çıktığını görüyoruz. Salgınla birlikte yeni dünya düzeni oluşturulması gerekliliği ortaya çıktı. Gıdada yerelleşme mutlak suretle sağlanmalı. Bir hektardan 5 kişinin beslenebileceği verimliliğe ulaşmalıyız. Daha çevreci bir dünyaya gitmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Pandemi ile birlikte büyük bir değişim yaşandığını kaydeden Birol Celep, pandemiyi Türk tarımı için şans olarak gördüğünü kaydetti. Türkiye'de çiftçiler için farklı iş alanları yaratılabileceğinin altını çizen Celep, "Ülkemize muz ithal ediliyor. Ancak bir-iki yıla kadar Antalya'daki muz üreticileri ihracata başlayacak. Bu çok önemli. Coğrafyanın vermiş olduğu zenginliği, verimlilikleri kullanmalıyız. Biz birçok ürünümüzü Türkiye markası ile pazarlayabiliriz. İsrafı minimize etmemiz gerekiyor. Mango, ananas gibi tropikal meyveleri de ithal ediyoruz. Aslında bunlar ülkede üretilebilecek ürünler. Bu ürünleri üretmeye başlarsak, kendi üreticimize yeni iş alanı yaratmış oluruz" dedi.

Koronavirüs salgını ile birlikte uygarlık kırılmasının eşiğine gelindiğini vurgulayan Deniz Ülke Arıboğan, "20'inci yüzyıl boyunca üçüncü krizi yaşıyoruz. İlki 11 Eylül'dü. Sonrasında 2008-2009 krizi yaşandı. Şimdi de pandemi krizi yaşanıyor.

İçinde bulunduğumuz zamanda bir zihniyet dönüşümü yaşanıyor. İnsan kıt kaynakların olduğu yerde aç gözlülükle yaklaşıyor. Başka birinin ihtiyacı olduğunu düşünmek farklı bir eğitim gerektiriyor. Bugün içine girdiğimiz dönemde bir kaç yönden kapitalizmin kırıldığı görülüyor. Bütün bu küresel kapitalist yayılma süreci sonunda 70'ten fazla ülke sınırlarına duvar örüyor. Milli duruşların ön plana çıktığı bir dönem. Ekonominin gelişmesinin durmaması gerektiği bir dönem. Ürettiğimiz ürünün dış dünyaya satılması da göz ardı edilmemeli. Daha henüz tüketiciye ulaşmadan kaybedilen ürünleri de engelleyerek, tüketim kısmını kısmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.

10 yıldır gıda bankacılığı üzerinde çalıştıklarını söyleyen Hande Tibuk, Gıda Bankası hakkında bilgi verdi. Tibuk, "Gıda bankası demek bağışların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması demek. Bu ABD'de başlayan ve dünyaya yayılan bir uygulama. Market formatında Gıda Bankaları açıyoruz. İhtiyaç sahipleri belirleniyor. Onlara bir kredi tanımlanıyor ve istediği zaman bunu harcayabiliyor. Bağışları gıda israfını önleyerek alıyoruz. Büyük market zincirleri son kullanma tarihi yaklaşan ürünleri bağışlıyor. Son kullanma tarihi geçmeden bunu alıyoruz. İhtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Bağışçılar da buradan vergi avantajı sağlıyor. Bizim misyonumuz Gıda Bankalarını yaymak. Her ilçede bunlar olsun istiyoruz. Şu anda 29 şehirde 45 gıda bankası var" dedi.