
ABD'nin stratejik müttefiki İsrail'in askeri tacizleri yanında siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel krizlerle boğuşan Lübnan, bu kez Hiroşima'ya atılan atom bombasını aratmayan Beyrut'taki devasa patlamayla sarsıldı. Bölgesel ve küresel aktörlerin cephe savaşı verdiği Lübnan'daki bu trajik patlamayla ilgili yazılı, görsel ve dijital medyada muhtemel senaryolar şimdiden yoğun ilgi görüyor.
Bu ilginç ihtimallere geçmeden önce yeni bir küresel denge için verilen amansız güç mücadelesini ve devreye sokulan farklı araçları iyi anlamak gerekiyor. Yüzyılımızı belirleyecek bu kaotik çatışmayı geleneksel kavram, yöntem ve yaklaşımlarla analiz etmek gerçeği perdeler.
Nitekim iki milyonluk Beyrut'un üçte birini etkileyen patlamayla bu tahminler doğru çıktı. Önce patlamanın içeriğini aydınlatacak iki manzaraya bakmakta fayda var.
Dışarıdaki manzara şöyle... Küresel düzeydeki güç dengesi başını ABD'nin çektiği Atlantik'ten Çin, Rusya ve Türkiye'nin liderlik ettiği Asya bloku ülkelerine doğru kayıyor.
İçerideki manzaradan ise ABD ve İsrail'deki yöneticilerin darboğazı görülüyor.
Dolayısıyla bir sürpriz gelişme hem yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle ülke çapında kitlesel protestolara maruz kalan İsrail Başbakanı Netanyahu'nun elini rahatlatacaktır.