İşte Emrullah Gülüşken ve çocuklarını İsveç'ten Türkiye'ye getiren o uçağın uzun hikayesi

Türkiye dün İsveç'te adeta ölüme terk edilen Emrullah Gülüşken'i ve çocuklarını ambulans uçakla yurda getirdi. Bu eylem sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da gündem oldu. Türkiye koronavirüs sürecinde yaptıklarıyla dünyaya örnek oldu. Sabah Gazetesi yazarlarından Melih Altınok, İsveç'ten kalkarak Türkiye'ye gelen o uçağın uzun hikayesini yazdı.

Giriş Tarihi 27 Nisan 2020, 10:01 Güncelleme 27 Nisan 2020, 10:02
İşte Emrullah Gülüşken ve çocuklarını İsveç’ten Türkiye’ye getiren o uçağın uzun hikayesi

İÇİNDEKİLER

İşte Sabah Gazetesi yazarı Melih Altınok'un "İsveç'ten kalkan o uçağın uzun hikayesi" başlıklı yazısı

Herkes, koronavirüse yakalandığı halde İsveç'teki evinde ölüme terk edilen Emrullah Gülüşken'in özel uçakla Türkiye'ye getirilip tedavi altına alınmasını konuşuyor.
Yalnızca bizler değil, pandemi sürecinde yardım ulaştırdığımız İngiltere, Avrupa ve ABD basınında Türk sağlık sistemine övgüler düzülüyor.
Gülüşken'in kızı Leyla'nın sosyal medyada paylaştığı yardım çığlığı sonrası harekete geçen Türkiye'nin alkışlanan refleksi, elbette bugünden yarına bir hikâyenin sonu değil.
Cumhuriyet tarihimize damgasını vurmuş, son 18 yıllık Erdoğan döneminin istikrarının bir yansıması.

***

Cumhuriyet tarihi boyunca ortalama ömürleri bir buçuk yıla bile varmayan 66 hükümet kuruldu.
Modern Cumhuriyet'in ilan edildiği ancak serbest ve genel seçimlerin yapılmadığı 1923-1950'ye kadar 18 hükümet kuruldu. Seçimlere başka parti giremediği için tümünü CHP'nin kurduğunu söylememize gerek yok.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzeninde yerini demokrasiler arasında seçtiği için 1950'de çok partili hayata geçti. Geçer geçmez de ilk seçimde halk CHP'nin karşısındaki partiye yöneldi. Adnan Menderes Başbakanlığındaki 10 yıl boyunca da 5 hükümet kuruldu.
27 Mayıs darbesiyle kesintiye uğrayan bu sürecin ardından sistem CHP dışındaki partilerin tek başlarına iktidara gelmesi tehlikesine karşı dizayn edildi.
On yılda bir sistematik şekilde başvurulan darbeler ve düzenlemeler 1960-2002 arasında meyvesini verecekti. Bu dönemde kurulan 35 hükümetin 17'si koalisyondu.
Almanya ve Japonya gibi yakılmış yıkılmış devletlerin bile hızla toparlanıp dünya liderliğine oynar hale geldiği bu süreci, istikrarsız ve karar bile alamayan yöntemlerle heba ettik.
Tüm enerjimizi, binlerce canımızı, kaynaklarımızı ekonomik krize, iç savaşı aratmayan teröre harcadık.
Kısacası yeni dünya düzeni efendilerinin bizim için biçtiği geri kalmış tarım toplumu modeline sadık kaldık.

***

2002 yılında Tayyip Erdoğan'ın iş başına gelmesiyle birlikte içine girdiğimiz 18 yıllık koalisyonsuz dönemde ise karar alma mekanizmaları ve icraatlar hızlandı. Başta sağlık sistemi olmak üzere, ülkedeki karanlık delikler kapandı, üzerlerine beton atıldı.
Tıpkı şimdiki pandemi döneminde sağlık sitemimiz için söylediğimiz gibi, ileride kriz anlarında "iyi ki yapılmış" diyeceğimiz dev altyapı faailyetleri gerçekleştirildi.
İçinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli'yle de iktidar, eskisine göre çok daha hızlı hareket edebiliyor. Bir gecede karar alıp sabahında İsveç'ten hastasını alıp ülkeye getirebiliyor.
Bu günleri, sağlık bakanının ayrı, hazinenin, dışişlerinin ayrı partide olduğu bir koalisyon hükümetinin yönetiminde yaşadığımızı düşünebiliyor musunuz?
Kaç kez hükümet düşmüş, salgını bırakıp kısır siyasi kavgalara düşmüştük acaba?
Kasmayın kendinizi, ülkenizle gurur duyun, övünün.
Bu başarı hepimizin.