Sözcü gazetesi davasında karar! Emin Çölaşan ve Necati Doğru'ya FETÖ'den 3 yıl 6 ay hapis cezası!

Sözcü Gazetesi davasında Emin Çölaşan ve Necati Doğru'ya "FETÖ'ye yardım" suçundan 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası verildi. Gazete sahibi Burak Akbay'ın dosyası ayrıldı, 7 sanığa ceza verildi, bir kişi ise beraat etti.

Giriş Tarihi 27 Aralık 2019, 11:20 Güncelleme 27 Aralık 2019, 14:07
Sözcü gazetesi davasında karar! Emin Çölaşan ve Necati Doğru’ya FETÖ’den 3 yıl 6 ay hapis cezası!

İÇİNDEKİLER

Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 9 sanığın yargılandığı davada verilen kararın kısa gerekçesi de belli oldu.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce bugün yapılan duruşmada verilen kararın kısa gerekçesinin detayları ortaya çıktı.

Mahkeme heyeti, gazetenin yazarı sanık Emin Çölaşan'ın, ''FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan sübut bulan eylemin sevk maddesi gereğince, suç konusunun önem ve değeri, sanığın toplumda tanınan gazeteci olması nedeniyle suça konu yazılarıyla örgüt lehine toplumda oluşturduğu algının boyutu, böylelikle örgüte sağlanan fayda, sanığın kastının yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlike dikkate alınarak 5 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.

Sanığın örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme konumunda bulunduğu, suçun işlenmesindeki özellikler ve örgüte yardımın boyutu dikkate alınarak verilen cezanın 2 yıl 10 aya düşürülmesini kararlaştıran heyet, sanığın işlediği suçun Terörle Mücadele Kanunu'nun sayılan suçlardan olması sebebiyle cezanın 4 yıl 3 aya yükseltilmesine, sanığın geçmişi, yargılama sürecindeki davranışları, sosyal ilişkileri, cezanın geleceği üzerindeki olası etkilerini dikkate alarak cezayı 3 yıl 6 ay 15 güne düşürdü.

Heyet, sanık Necati Doğru'nun, üzerine atılı ''FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan sübut bulan eylemin uyan sevk maddesi gereğince, suç konusunun önem ve değeri, 15 Temmuz hain darbe girişiminden hemen sonra 17 Temmuz 2016 tarihinde toplumda tanınan gazeteci olan sanığın yazmış olduğu ''Naylon Darbe'' başlıklı yazı ile örgüt tarafından darbe girişiminden hemen sonra oluşturulan ''kontrollü darbe'', ''tiyatro'' gibi algılara hizmet eder şekilde örgüt lehine sağladığı algının boyutu, böylelikle örgüte sağlanan faydanın boyutu, sanığın kastının yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak 5 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi.

Sanığın örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme konumunda bulunduğu ve suçun işlenmesindeki özellikler ve örgüte yardımın boyutu dikkate alınarak verilen cezanın 2 yıl 10 aya düşürülmesini kararlaştıran heyet, sanığın işlediği suçun Terörle Mücadele Kanunu'nun sayılan suçlardan olması sebebiyle cezanın 4 yıl 3 aya yükseltilmesine, sanığın geçmişi, yargılama sürecindeki davranışları, sosyal ilişkileri, cezanın geleceği üzerindeki olası etkilerini göz önüne alarak cezayı 3 yıl 6 ay 15 güne düşürdü.

GENEL YAYIN YÖNETMENİNİN SORUMLULUĞU
Mahkeme heyeti, gazetenin genel yayın yönetmeni sanık Metin Yılmaz ile gazetenin internet sitesinin genel yayın yönetmeni Mustafa Çetin'i, üzerlerine atılı ''FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan sübut bulan eylemin uyan sevk maddesi gereğince, gazetenin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra örgüt lehine yapmış olduğu haberler, örgüte ait kapatılan Zaman gazetesi ile benzer şekilde haberlerin yapması, böylelikle Sözcü gazetesinde ve internet sitesinde yapılan haberler ile toplumda örgüt lehine algı oluşturma çabasına girilmiş olması, örgüt lehine toplumda oluşan algının boyutu, Basın Kanunu'ndaki sorumluluk ilkesi gereğince sanıkların gazetenin ve sitenin genel yayın yönetmeni olması nedeniyle yapılan haberlerden sorumluluğu ve örgüte sağlanan faydanın boyutunu dikkate alarak, ayrı ayrı 5 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı.

Sanıklar Çetin ve Yılmaz'ın örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme konumunda bulundukları, suçun işlenmesindeki özellikler ve örgüte yardımın boyutu dikkate alınarak verilen cezaların 2 yıl 8 aya düşürülmesini kararlaştıran heyet, sanıkların işlediği suçun Terörle Mücadele Kanunu'nun sayılan suçlardan olması sebebiyle cezaları 4 yıla yükseltip sanıkların geçmişi, yargılama sürecindeki davranışları, sosyal ilişkileri, cezanın gelecekleri üzerindeki olası etkilerini dikkate alarak cezaları ayrı ayrı 3 yıl 4 aya düşürdü.

Mahkeme heyeti, sanıklar Yücel Arı, Yonca Yücekaleli ve Bekir Gökmen Ulu'yu da ''FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan 2 yıl birer ay hapis cezasına çarptırdı. Heyet, bu sanıklara yönelik kısa gerekçesinde de suç konusunun önem ve değeri, suçun işlenmesindeki özellikler ve sanıkların kastının dikkate alındığını belirtti.

Mahkeme heyeti, Sanık Burak Akbay'ın savunmasının alınmamış olmasını ve hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı bulunmasını dikkate alarak, Akbay hakkındaki dosyanın ayrılmasına ve çıkarılan yakalama emrinin devamına hükmetti.

Heyet, sanık Mediha Olgun'un ''FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme'' suçundan cezalandırılmasının talep edildiğini ancak dosya kapsamı ve toplanan delillerden atılı suçun sanık tarafından işlenmediğine hükmederek, beraat kararı verdi.

KARAR SONRASI AÇIKLAMA
Kararın ardından gazetecilere açıklama yapan Sözcü gazetesinin avukatı İsmail Yılmaz, kararın hukuka aykırı olduğunu savunarak, "Delilsiz bir dosyadan müvekkillerimize haksız ceza verilmiştir. Bu cezaların hiçbir şekilde kabul edilecek tarafı yoktur. Üstelik son çıkan yargı reformu, düşünce suçlarını suç olmaktan çıkarmıştır. Buna rağmen yargı reformu hiçe sayılmış, görmezden gelinmiştir. Demek ki yargı reformu boşuna çıkarılmıştır." dedi.

Bu tip davalar nedeniyle yargıya güvenin azaldığını öne süren Yılmaz, "Bundan sonraki süreçte, mahkemenin bu kararına gerekli itirazları yapacağız.Yüksek yargının bu yanlışları görüp düzelteceğine ve adil bir karar vereceğine inancımız tamdır." ifadelerini kullandı.

Avukat Celal Ülgen de bu davanın Sözcü gazetesinin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanıp durduğunu söyleyerek, "FETÖ düşmanlığıyla bilinen gazetecilerin FETÖ propagandasından dolayı ceza alması, gazetecilerin lekelenmeme hakkını ihlal etmiştir." dedi.

FETÖ'YÜ SAVUNAN BAŞLIKLAR!
İşte Çölaşan ve Doğru'nun FETÖ ile bağlantısını kanıtlayan propaganda yazıları...

ÇÖLAŞAN: CEMAATİ SAVUNMA ZAMANI
Emin Çölaşan'ın 24 Haziran 2012 tarihinde kendi gazetesine verdiği bir röportajda "Bizim başaramadığımızı Fetullah ile ekibi başardı" şeklinde bir açıklama yaptığı, bundan yaklaşık iki yıl sonra FETÖ'nün terör örgütü olduğunun anlaşılmasından sonra bile 29 Ekim 2015'te "Şimdi cemaati savunma zamanı" yazısını yazdığı ifade edildi.

Çölaşan yazısında şu ifadeleri kullandığı iddianamede yer aldı: "Fetullah ekibinin başka bir deyişle cemaatin, terörle ilgili olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler (Fetullahçı Terör Örgütü). cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yani bir dandik örgüt yarattılar. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor. Taktik çok ilginç! Hükümete karşı olanları terör örgütü ilan edeceksin…"

FETÖ'YÜ MAĞDUR GİBİ GÖSTERDİ
Emin Çölaşan'ın 16 Mayıs 2017 tarihinde FETÖ üyeliğinden hakkında tutuklu olarak soruşturma yürütülen bir şahıs hakkında mağdur olduğu görüşü ile "Bir annenin dramı" başlıklı bir yazı yazdığı, terör örgütü üyeliğinden 8 yıl 1 ay 15 gün ceza alan bir FETÖ'cüyü mağdur gibi gösterdiği anlatıldı.

İddianamede, "Şüpheli Emin Çölaşan'ın FETÖ/PDY üyeliği suçundan hakkında adli işlem yapılan bir şahsın yazısını (mektubunu) basit dahi olsa hiçbir araştırma yapmadan aynen yayınlayıp üzerine 'Yazıklar olsun böyle insanlığa, böyle adalete' şeklinde yorumda bulunarak haklarında tutuklu olarak soruşturma, kovuşturma yürütülen bazı kişilerin mağdur olduğuna dair düşüncesini belirterek kamuoyunun FETÖ/PDY yapılanması hakkındaki olumsuz algısını azaltmaya, terör örgütü ile yapılan hukuki mücadeleyi sekteye uğratmaya çalıştığı değerlendirilmiştir" denildi.

FETÖ'YÜ AKLAMA FAALİYETİ
İddianamede, "Süreç içerisinde FETÖ mensuplarının ya da FETÖ'yü destekleyici harekette bulunan şahısların da aynı ya da benzer söylemlerde bulunarak kamuoyunu etkilemeye çalıştıkları, bu eylemlerin darbe öncesi ve sonrasında 15 Temmuz 2016 tarihli darbeyi ve FETÖ'yü aklama faaliyetine giriştiğinin somut örneği olmuştur" ifadeleri kullanılmıştı.

İddianamede, "Şüphelilerin silahlı terör örgütü FETÖ'nün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgütün amacına ulaşmak ve bu amaçla kamuoyunda algı-destek sağlamaya yönelik söylemlerini kuvvetlendirerek, kamuoyunu örgüt lehine etkileme sonucuna neden oldukları, bu durumu bilebilecek durumda oldukları, dolayısıyla bilerek-isteyerek yardım ettikleri anlaşılmıştır" denilmişti.