Sabah yazarı Salih Tuna'dan çarpıcı Barış Pınarı Harekatı yazısı: "Ey sinsi anlat bakalım HDP ne istiyor?"

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, Türkiye'nin Suriye'de başlattığı Barış Pınarı Harekatı aleyhinde açıklamalar yapan HDP'li isimleri sert dille eleştirdi. Tuna, köşesinde "ayrılık" söylemleri nağraları atan “kalemşör” güruha da yüklendi. Tuna, şu kritik soruyu yöneltti: "Demirtaşgillerin görüşlerine bayıldığını söyleyen sinsi kardeş hadi söyle bakalım, HDP gerçekte neyin peşinde?" diye sordu.

Giriş Tarihi 16 Ekim 2019, 11:45 Güncelleme 16 Ekim 2019, 11:46
Sabah yazarı Salih Tuna’dan çarpıcı Barış Pınarı Harekatı yazısı: Ey sinsi anlat bakalım HDP ne istiyor?

İÇİNDEKİLER

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda başlattığı Barış Pınarı Harekatı, tüm kararlılıkla devam ederken PKK'nın siyasi uzantısının durumdan bir hayli rahatsız olup milletin meclisinde milleti tehdit etme cürretini göstermesini köşesine taşıdı.

Tuna, HDP'li bazı isimlerin "Kürt'üm" demenin bile yasak olduğu Kenan Evren dönemini överken, günümüz Türkiye'sini eleştirmeye kalkmasının kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiden başka bir şey olmadığını söyledi.

Tuna, her fırsatta ayrılık söylemlerinde bulunan köşe yazarlarına da sert tepki gösterdi.

Tuna, öte yandan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın görüşlerini beğendiğini her defasında dile getiren Fatih Portakal'a "Demirtaşgillerin görüşlerine bayıldığını söyleyen sinsi kardeş hadi söyle bakalım, HDP gerçekte neyin peşinde?" diye sordu.

İşte Salih Tuna'nın o yazısı:
Bir ara (7 Haziran 2015'te) Meclis'e tam 80 milletvekili sokmuşlardı. Nereden baksanız kendi adlarına muazzam bir başarıydı.
Ne mi yaptılar?
Ne yapacaklar, "hendek terörü" başlattılar.
Daha doğrusu, hendek kazarak şehirleri ele geçirmeye çalışan teröristleri arkaladılar.
Bugünlerde Barış Pınarı Harekâtı'na lagaluga edenler o günlerde de "hendek terörünü" bitirmeye çalışan Mehmetçiğin mücadelesini "Saray savaşı" diyerek itibarsızlaştırmaya çalışmıştı.
Demirtaş "hendek" konusunda yanıldığını iş işten geçtikten sonra da olsa itiraf etti. Bunlar onu da yapmadı.
Bunlar dediğim, Ataol Behramoğlu başta olmak üzere burnundan kıl aldırmayan "Erdoğan takıntılı" malum güruh.

***

KÜRT'ÜM DEMENİN YASAK OLDUĞU DÖNEMDE KENAN EVRENİ ÖVDÜLER
Üçüncü tarafların veya müstevlilerin dışarıda tutulduğu "milli çözüm süreci" hedefine ulaşmak üzereyken yani PKK silah bırakmanın eşiğine gelmişken yine bu güruh (ve bu güruhla aynı zihniyeti paylaşanlar) panikle ayağa kalktı.
Bunlardan biri (paşa torunu olanı) yemedi içmedi kendini dağlara vurdu.
PKK'lı teröristlerin önüne yatıp, "silah bırakmak ağrınıza gitmiyor mu" diye feryat figan eyledi.
İşin tuhafı aynı eleman, "Kürt'üm" demenin bile yasak olduğu 12 Eylül rejiminin kurucusu Kenan Evren'i de öve öve bitirememişti.
Bunlar böyleydi.
Kürtlerin dağlara çıkıp biteviye savaşmalarını istiyorlardı. Böylece ellerine tutuşturulan ecnebi reçetelerle "Kürt sorununu" çözeceklerdi.
Bunlar böyleydi... Öcalan'ı "savaşırken" Mandela, "silah bırakın" deyince cahş (hain) ilan edenlerdi.
Bunlar böyleydi... Diyarbakırlı anaların önünde nöbet tuttuğu HDP İl binası dağa çıkışın ne kadar ara istasyonuysa bunlar da o kadar "kafa istasyonuydu."
İçlerinden biri (başka bir paşanın torunu) da "Yeni koşullar oluştu, artık çözüm süreci peşinde koşmayın, daha fazlasını isteyin, devlet kurun" demişti.
Zaten ondan sonra da "Rojava devrimi" şamatası başladı.
HDP Eşbaşkanı Demirtaş da mahut "devrim" coşkusuyla halkı sokağa çağırdı.
Sokaklar karıştı; 6-7 Ekim olaylarında 16 yaşındaki Yasin Börü dâhil 53 vatandaşımız katledildi.

***

HDP GERÇEKTE NEYİN PEŞİNDE?
HDP'nin "Kürt siyaseti" nedir; yoksa "ayrılmak" mı istiyorlar?
Bu da konuşuldu.
Cumhuriyet gazetesinin bir yazarı (Orhan Bursalı) "ayrılmayı" gündeme getirdi, bundan 9 yıl mukaddem.
"Türk tarafının elinde tek koz var" dedi, "Kürtlerin çoğunun ayrılmayı isteyip istemediği. Çünkü doğal veya anormal, tüm ayrılıkların, herkese bir faturası olacaktır. Bu nedenle, bu kozun güçlendirilmesi gerekir..."
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök de "Birlikte yaşamak zorunda mıyız" başlığıyla hemen üzerine atladı.
Dahası, "80 yıllık ezberi bozalım" dedi, "birlikte yaşamayacaksak ayrılalım."
Gelgelelim, dönemin HDP'sini veya Demirtaşgillerini "ayrılmak" fikri bile kesmedi.
"Diyarbakır'dan ötesini bize bırakmanız yetmez, bölge çok geri kaldı bizi kalkınana kadar besleyeceksiniz" dediler.
Bununla da kalmadılar. En büyük Kürt nüfusun yaşadığı İstanbul'u da tartışacağız dediler.
Demirtaşgillerin görüşlerine bayıldığını söyleyen sinsi kardeş hadi söyle bakalım, HDP gerçekte neyin peşinde?