İşte CHP'nin "bağımsız yargı" sicili

Tarihi gerçekler, her fırsatta "yargı bağımsızlığı" söylemiyle hükümeti eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu ve partisinin yargı sicilinin pek temiz olmadığını ortaya çıkardı. Türkiye Cumhutiyeti tarihinin çoğu karanlık döneminin arkasında CHP ve "bağımsız yargının" parmağı bulunuyor.

Giriş Tarihi 24 Mart 2018, 00:00 Güncelleme 25 Mart 2018, 02:31
İşte CHP’nin bağımsız yargı sicili

İÇİNDEKİLER

Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hakim ve savcıların kura çekimi vesilesiyle bir araya gelmesini fırsat bilerek yine "yargı bağımsızlığı" adı altında yaptığı eleştirilerle hem hükümeti hem de yargı üyelerini karalama ve töhmet altında bırakma girişiminde bulundu.

Her fırsatta hükümeti "yargıya müdahale etmek" ve "adaletsizlik" ile itham ederek, Türkiye'yi uluslararası alanda zor duruma sokmaya yönelik algı operasyonlarına giren ve darbecilerin avukatlığına soyunan Kılıçdaroğlu bu sefer de ezber bozmadı ve operasyonlarına devam etti.

Fakat gerçek şu ki, CHP ve Kılıçdaroğlu'nun "yargı bağımsızlığı" konusundaki siciline baktığımızda yargının asıl CHP elinde nasıl bitirildiği, nasıl kontrol altına alınıp kullanıldığı ve nasıl bağımlı hale getirildiği açıkça görülüyor. İşte CHP'nin özlediği o "bağımsız yargı" ve icraatları…

CHP VE "BAĞIMSIZ YARGISI"
Türk siyasetini şekillendiren bürokratik kurumların CHP'nin seçim bildirgesinde yer alması ve bu isteklerin, askeri darbelerin hemen ardından kurulması, CHP'nin isteklerinin darbeciler tarafından aynen uygulanması, CHP'nin "yargı bağımsızlığı" anlayışını göstermesi açısından dikkat çekici.

CHP'nin 1960 darbesine aylar kala gerçekleştirdiği 14. Kurultayı'nda "ilk Hedef Bildirisi" kabul edildi ve seçim bildirisinde yer verdiği "Mahkeme bağımsızlığı ve yargıç güvencesi sağlanacak", "Yüksek Hâkimler Şûrası kurulacaktır", "Radyo ve üniversite özerkliği sağlanacaktır", "Kanunları denetleyecek Anayasa Mahkemesi kurulacaktır" ve "Cumhurbaşkanı tarafsızlığı sağlanacaktır" şeklindeki tekliflerin hepsi 27 Mayıs 1960 darbesi ile gerçekleşti.

SİPARİŞ KURUMLARLA DEMOKRASİYE KET VURDULAR
Darbeciler tarafından Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Askeri Yargıtay kuruldu. Söz konusu kurumlar, 1961 Anayasası'nda yer aldı. 1971 Muhtırası'ndan sonra Yüksek Askeri Şûra (YAŞ), 12 Eylül sonrası Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kuruldu.

CHP'nin talebiyle darbeciler tarafından oluşturulan kurumlarla iktidara gelen partiler kapatıldı, Meclis'in çıkardığı yasalar iptal edildi.

28 ŞUBAT: ÖZLENEN "BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI"
Yargının asıl ne zaman bağımsız ve tarafsız olmadığının en büyük delili 28 Şubat süreci. 420 yargı mensubu otobüslerle Genelkurmay'daki brifinglere taşındı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Yargıtay Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Füruzan İkincioğulları, daha sonra Yargıtay Başsavcısı olan Sabih Kanadoğlu protokolde yer aldı.

Cuntacı askerlerden talimat alan yargı, harekete geçti; Vural Savaş, 1995 seçimlerinde birinci parti olan Refah Partisi'ne kapatma davası açtı. RP, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a 5 yıl siyaset yasağı getirildi. RP'li yöneticilerin başörtüsü yasağını eleştirmesi partinin kapatılma gerekçesi sayıldı. Vural Savaş, 7 Mayıs 1999'da Fazilet Partisi'ne de kapatma davası açtı. Parti 22 Haziran 2001'de kapatıldı.

BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ VE "BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI"
Yine yargı bir zamanlar "bağımsızken" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 4 Mart 2008'de AK Parti hakkında kapatma davası açtı. Yalçınkaya'nın, yüzde 46.5 oy ile 341 milletvekili çıkaran AK Parti hakkında açtığı kapatma davası bir oy farkla reddedildi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "AK Parti kapatılmadı ama bu karar ciddi bir ihtardır" dedi. Erdoğan'ın başörtüsü yasağını eleştiren sözleri kapatılma davasının en önemli deliliydi.

Üniversitelerde başörtüsünü düzenleyen ve Meclis Genel Kurulu'nda 411 oyla kabul edilen anayasa teklifi de bugün yargı bağımsızlığı konusunda derin endişeleri olan, o zamanın Grup Başkanvekili olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da aralarında bulunduğu CHP'liler Anayasa Mahkemesi'ne giderek yasanın iptalini istedi. Anayasa Mahkemesi de, talep doğrultusunda üniversitelerde başörtüsü yasağının uygulanması yönünde karar verdi.

Aynı zihniyet bu sefer AK Parti'nin cumhurbaşkanlığına eşi başörtülü Abdullah Gül'ü aday göstermesi ile rahatsız oldu. Önce dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt 27 Nisan e-muhtırası ile müdahale etti, onun ardından CHP zihniyetinin "bağımsız yargı"sı harekete geçti ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 14 Mart 2008 tarihinde AK Parti hakkında kapatma davası açtı. Anayasa Mahkemesi bir oy farkla AK Parti'nin kapatılmamasına hükmetti. AK Parti, 12 Haziran 2011 seçimlerinde yüzde 49.83 oy aldı ve tek başına iktidar oldu.

FETÖ – CHP İŞBİRLİĞİ VE "BAĞIMSIZ YARGI"
27 Nisan muhtırası ve kapatma davasında başarılı olamayan darbeciler FETÖ'yü devreye soktu. FETÖ'nün militan savcı ve hâkimleri, MİT üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef almak istedi. Gezi kalkışmasına destek verdi ve 17-25 Aralık 2013 tarihinde yargı darbesi gerçekleştirmek istedi ama başarılı olamadı. FETÖ, ABD ve Almanya desteğiyle 15 Temmuz 2016'da askeri darbeye kalkıştı ama Türk milleti bu hain girişimi bertaraf etti.

"BAĞIMSIZ YARGI"NIN ARKA BAHÇESİ CHP
Yargının tepe noktasındaki isimlerin, emekli olduktan sonra CHP'ye geçmesi de dikkat çekici bir diğer ayrıntı. 28 Şubat sürecinde Refah Partisi (RP) ve Fazilet Partisi'ne (FP) kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, CHP'de siyaset yapan isimlerden sadece biri.



Yekta Güngör Özden, 28 yıl aralıksız CHP'de görev yaptıktan sonra 1979'da Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na seçildi. Özden, Refah Partisi kapatılması davasına baktı.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 3 Kasım 2002 milletvekili seçimlerinde aday olmasını engelleyen dönemin Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Naci Ünver de, CHP'de siyaset yaptı.

YUSUF KENAN DOĞAN: 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanlığı görevinden istifa ederek, CHP'den milletvekili adayı oldu. Seçilemeyince görevine döndü ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne başkan seçildi. CHP'nin 32. Olağan Kurultayı'nda Parti Meclisi'ne seçildi.

KADİR ÖZBEK: HSYK Başkan Vekilliği yaptı. Yargıtay'dan istifa ederek CHP'ye katıldı.

ÖNDER SAV: Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yaptıktan sonra CHP Genel Sekreterliği görevinde bulundu.

HAKKI SÜHA OKAY: Ankara Baro Başkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra CHP'ye geçti. Partide Grup Başkanvekili oldu.

İLHAN CİHANER: Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde Ergenekon davasının sanığı oldu, görevinden alındıktan sonra CHP milletvekili oldu.

ERBAŞAR ÖZSOY: Barolar Birliği'ndeki görevinden sonra CHP'nin Parti Meclisi'nde görev yaptı.

YARGIDA KADROLAŞMA İTİRAFI
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, 22 Ağustos 1995'te CHP İstanbul İl Kongresi'nde yargıda kadrolaşma iddialarını doğrulayarak : "Hükümetten 5 bin kişilik kadro çıkardım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye ve RP'ye mi verseydim? Yapılacak en akıllı şey kendi iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın ve bu kadrolar günün birinde senin yolunu açacak. Yaptığım suçsa ben bu suçu işlemeye devam edeceğim. Bu makamı da terk etmeyeceğim." demişti.