Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin'in Hangzhou kentinde düzenlenen
G-20 Zirvesi kapsamındaki
temaslarının ardından dün basın toplantısı
düzenledi. Basın toplantısına Çince
"nihao" (merhaba) diyerek başlayan
Erdoğan, özetle şöyle
dedi:
Terörizm, her geçen
gün yeni biçimlere, yeni
formlara bürünerek dünyayı
tehdit etmeyi sürdürüyor.
Türkiye'nin 15 Temmuz
2016 tarihinde yaşadığı darbe
girişimi bir yönüyle de terörizmin
ilk defa görünen yeni bir biçimidir.
PKK, PYD, YPG, DAEŞ gibi terör
örgütleriyle mücadele eden Türkiye 15
Temmuz'da kendi ordusu içine gizlenmiş
teröristlerin sandırısına uğradı. Bunlar, ne
yazık ki milletimizin vergileriyle alınmış
F-16'larıyla, helikopterleriyle, tanklarıyla,
toplarıyla kendi halkını öldürmeye tevessül
etmiştir.
Böyle bir darbe girişimi karşısında
her meşrepten, her kökenden, ülkemizin
her bölgesinden 241 vatandaşımız şehit
olmuştur, 2 bin 194 vatandaşımız gazi
olmuştur.
Milletimle iftihar ediyorum, gurur
duyuyorum. Halkımı meydanlara çağırdım.
81 vilayetimizde tüm halkımız meydanlara
yürüdü. Onlar F-16'lardan, mermilerden,
tanklardan korkmuyordu. Bu
demokrasi mücadelesini onlar
çok farklı bir şekilde verdiler
ve milletimiz bu darbe
girişimini püskürtmek
suretiyle ülkemiz,
inanıyorum ki dünya
demokrasi tarihine yeni
sayfalar açacak şekilde bir
süreç başlattı.
FETÖ denilen bu örgütün
Türkiye dışında 170 ülkede daha
faaliyet gösteren küresel bir şebeke olduğu
unutulmamalı. Dini inanç, eğitim ve
hayırseverlik gibi insani duyguları, ticari
ilişikleri istismar ederek kendisine alan
açan bu örgüte karşı tüm dünyayı duyarlı
olmaya davet ediyorum.
15 Temmuz'da, Türkiye'nin başına
gelen felaketin yarın hangi ülkede tekrar
edeceği bilinemez. Biz bir kez de buradan
dostça uyarımızı yapıyoruz.
Mülteci sorunu konusunda
maalesef iyi bir sınav verilemedi, hala da
verilemiyor.
3 Milyon Suriyeli ve Iraklı'yı şu anda
barındıran bir ülke olarak, bu konunun
en önde gelen muhataplarından biridir. 3
milyon mülteciye ev sahipliği yaparken şu
ana kadar yaptığımız harcama 12 milyar
doların üzerindedir, STK'larımızın yaptığı
harcamalar ele aldığımızda 25 milyar
dolardır.
Prensipte hemen hiç kimsenin
karşı çıkmadığı bu teklifin hayata
geçirilmesi konusunda üzüntüyle
belirtmeliyim ki hiçbir ülke somut bir adım
atmamıştır. Tam tersine Suriye krizi, yeni
ülkelerin sahaya inmesiyle daha da içinden
çıkılmaz bir hal almıştır.
Batı ülkelerinin bilhassa sığınmacı
sorununda takındıkları güvenlikçi ve hatta
ırkçı tavır, insanlık adına utanç vericidir.
Suriye'de öldürülenlerin sayısı
600 bini aşmıştır. 600 bin insanın
öldürüldüğü bir yerde hala katil
Esed'in görevinde kalmasını
savunmak insanlık adına,
bizler için utanç vericidir.
Mazlumlara kucaklarını
açmaları gereken ülkelerin
tam tersine sınırlarını
kapatma telaşına girmelerini
ibretle seyrediyoruz.
Cerablus'a Suriye'de Cerablus'un
halkı olan ılımlı muhaliflerle beraber
girdik. Ve Cerablus'tan DAEŞ'i atmış
olduk. Şu anda Cerablus'ta DAİŞ yok.
Tamamıyla boşaltıldı. Şimdi oraya
Cerablus'un kendi insanı yerleşti.
Yeni bir hamle de Kilis'in karşısında
Çobanbey denilen bir bölge var. Oradan da
ılımlı muhaliflerle beraber girmek suretiyle
bizim 90-95, 40-45 kilometre diye ifade ettiğimiz
bölgeye yönelik orası da DAEŞ'ten
temizlendi. Fırat'a kadar birleştirmek suretiyle
bizdeki Suriyeli vatandaşlar şu anda
kendi topraklarında, kendi evlerinde daha
huzurlu yaşama imkanını bulacaklar.
Orayı süratle uçuşa yasak bölge
olarak ilan edilmesi ki, Sayın Obama ve
Sayın Putin'e de teklifim budur. Şu anda
mutabakat halindeyiz ve süreci de böylece
çalıştırıyoruz.
Terörün hepsi kötüdür,
hepsi lanetlidir. Bunların
hiçbir savunulamaz. Terör
örgütleri arasında ayrım
yapmak suretiyle eğer bir
yerlere fatura çıkarılmaya
çalışılıyorsa bilesiniz ki
bumerang gibi yarın döner, o
ülkeleri vurur.