Türkiye’de din ihalesi kime verildi?

Salih Tuna uluslararası güçlerden Türkiye'de dini tekel olma ihalesini alan Gülencilerin diğer cemaatlere kurduğu kumpasları anlattı.

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, gülen Örgütü'ne Türkiye'de din konusunda tekel olma ihalesi verildiğini yazdı. Tuna, Gülenciler ve derin güçler aracılığıyla, Gülen örgütü dışındaki cemaatlere nasıl kumpas kurulduğunu yazdı.

Tuna, "Türkiye'de din ihalesi kime verildi" başlıklı yazında şunlara değindi:

"Yakup Köse 14 yaşında idamla yargılandığı davada hangi "örgüte" mensup olduğunu bile bilmiyordu.

Örgütünü de liderini de cezaevine atıldıktan sonra öğrendi.
Zavallı çocuk, "Madem 14 yaşımda içeri tıktılar ve madem idamla yargılanıyorum bari liderim kimmiş şunu bir öğreneyim" düşüncesiyle sorup soruşturunca, mahpus damında öğrenebildi liderini:

Salih Mirzabeyoğlu!

...

Kovuşturdular. Aldılar, götürdüler. Hücrelere attılar. 15 yıl içerde cezaevinde yatırdılar. Telegram işkencesine tabi tuttular.
Hülasa, Büyük Doğu-İBDA çerçevesinde aktif bir düşünce geleneği oluşmak üzereyken, yani, sanatta edebiyatta düşüncede bir yığın genç yetişecekken, "ahbesin çocukları" müdahale ettiler.
Dağıttılar.
***
Selam gazetesini ve Tevhid dergisini Fatih Akıncıları geleneğinden gelen gençler çıkarıyordu.
Onlarca gazeteci ve edebiyatçının kalem oynattığı bu dergi ve gazetenin okuyucularıyla son derece interaktif ilişkisi vardı. O kadar ki, düzenledikleri bütün gecelerde binlerce coşkulu insan yan yana geliyordu.
28 Şubat'a karşı son derece onurlu ve dik duran Selam gazetesinin sahibi Av. Hasan Kılıç ve arkadaşlarını kurdukları kumpaslarla içeri attılar.
Hayatlarını kararttılar.

***

ŞÜPHELİ KAZADA ÖLÜM
Merhum Mehmet Zahid Kotku'dan sonra hadis profesörü Esat Coşan Hocaefendi "İskenderpaşa Cemaati"nin lideri olarak cemaatini daha da yaygınlaştırdı.

Vakıflar, yurtlar, öğrenci evleri, dergiler, kitaplar, vaazlar etrafında on binlerce insanı "irşat" ediyordu.
Avustralya'da 4 Şubat 2001 gecesi bir "trafik kazasında" aramızdan ayrıldı.
Esat Efendi'nin irtihalinden sonra "İskenderpaşa" adeta kuruyan bir çeşmeye döndü.
Kir akan çeşmeler sonuna kadar açılırken nur akan bu çeşme neden kurudu, kurutuldu; bence o trafik kazasından itibaren başlamalı sorgulamaya.
***
Mahmut Efendi Hazretleri'nin damadı büyük alimlerden Hızır Hoca şehid edildi. Hâlâ faili meçhul.
Ve, Cübbeli Ahmet "dinlerarası diyalogu ve Gülen'i eleştirdi" diye müstekreh bir şekilde itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
***
Mustafa İslamoğlu bir yığın engel, iftira ve iğrenç dedikoduya rağmen yılmadan faaliyetlerini sürdürdü. 17 Aralık darbe teşebbüsünün ardından verdiği bir Cuma hutbesinde, kendisine kurulan kumpaslardan dolayı hakkını helal edeceğini ama Allah demenin yasak edildiği, camilerin ahır yapıldığı, ezanın kaldırıldığı, Kur'an'ın üzerinde tepinildiği günlerden Türkiye'yi bu günlere getiren, Arakan'dan Filistin'e kadar tüm dünya Müslümanlarının umudu olan Sayın Erdoğan'a suikast teşebbüsünde bulunduğu için paralel yapıya hakkını helal etmeyeceğini dile getirdi.
***
Son günlerde kumpasçı çetenin Hürriyet'teki uzantıları Tuğrul İnançer Hocaefendi'ye dadandı.
Nasıl bir küstahlıktır bu!
Kimsiniz siz, kimin adına bu kişilik katlini yapıyorsunuz?
Ahmet Özhan'dan Athena Gökhan'a, Merhume Ayşe Şasa Hanımefendi'den Mazhar Alanson'a kadar oldukça geniş bir yelpazede makes bulan bir dergahın manevi liderini kimin adına itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz?

***

GÜLENCİLER TEKEL OLMAK İSTEDİ
Cemaatleri içerden çökerttiler, çökertemediklerini birbirine düşürdüler. Kanaat önderlerinin, İslami dünya görüşüne inanan sivil toplum kuruluşlarının arasına zehirli dilleriyle fitne soktular.

Türkiyeli Müslümanları hiçbir ferdi hiçbir ferdine kaynaşmayan, birbirinin adeta kuyusunu kazan, hiçbir müşterek noktası kalmayan insan yığınlarına dönüştürdüler.
Anlaşılan o ki, "Dini düşünce ve hayatta" farklılık istenmiyordu.
Tekel olacaklardı.
Sanki bir "üst akıl" ihale açmıştı da, ihaleyi yüklenici firma olarak sadece "Cemaat A.Ş" kazanmıştı. (Kim ki hala "Cemaat" veya "Camia" veya "Hizmet" demeye devam ediyor, bu ihalenin algı yönetimine bilerek veya bilmeden hizmet etmeye devam ediyor demektir.)
Korkunç bir tekeldi bu; dillerinden çoğulculuk ve hoşgörü düşmüyordu ama hiçbir farklılığa da tahammül etmiyorlar. Farklı olan her şeyi olmadık kumpaslarla ya yok ediyorlar ya da kişilik suikastına uğratıyorlardı.
***
Kumpascılar ihaleyi alır almaz işe "İ'la-yı Kelimetullah"tan başladılar. Belli ki ihalenin şartlarından biri buydu.
"Muhammedun Resûlullâh" demenin şart olmadığını, koşuldukları "dinlerarası diyalog" gereği dile getirdiler.
Evet, işe Tevhid'in (hâşâ) tahribi işe başladılar; 17 Aralık darbe teşebbüsüyle de yargıda tahribatlarının zirvesini gördüler.

Proje veya aldıkları ihale maşeri vicdanda çöküyor şimdi."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.