Nazife Aksoy ile Mana Alkoy meslektaşları Uğur Arda Aydın'ın tacizine uğramıştı. Açılan davanın ardından Uğur Arda Aydın, 'cinsel saldırı' suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İki buçuk yıl boyunca bu tacizin ceza alması için çabalayan Nazife Aksoy ile eşi Bekir Aksoy, yaşananları Sabah Pazar'a anlattı. İşte Nazife Aksoy ile Bekir Aksoy'un o açıklamaları...
Olay günü neler yaşandı?
- O gün oyunumuz vardı. Kulislerin olduğu yerde ilk merhabalaşma yaşandı, orada rahatsızlık duydum. Kibarca uyardım, "Galiba bir yanlış anlaşılma oluyor." Çünkü o niyeti hissediyorsunuz zaten. "Ben bundan hoşlanmıyorum" dedim ve uzaklaştım. Oyun arasında su içmek için dışarı çıkacağım bölüme gelirken, bana seslendi. "Gel, gel" diyerek bana hızla yaklaştı. Hiç durmadan geldi eylemini gerçekleştirdi.
- Eylem dediğiniz, sizi öptü mü?
- Evet dudağımın kenarından öptü. Başımı iki eliyle tuttu ve kurtulamadım ondan. O an benim için çok korkutucu bir andı. Bir şey yaşıyorsunuz, oyun devam ediyor. Boğazımda bir şey takılı kaldı. O gün bugündür o yumru boğazımda. O yüzden sonuç açıklanınca ilk defa nefes aldığımı hissettim.
- Romantik bir teklifle gelmiyor, direkt öptü yani...
- Bunun altındaki romantizmle ilgilenmiyorum. Bir insan, kadın ya da erkek kimse kimseye zorla hiçbir şey yapamaz. Hele ki beden dediğimiz özel alanımıza kimse giremez. İstemediğiniz bir eylemi yapmaya direnen bir zihniyeti asla kabul etmiyorum. Bunun yumuşatılabilecek hiçbir noktası yok. Duygusallık, romantizmle bağdaşan bir şey değil. Bu, benim isteğim dışında oldu ve bundan daha önemli bir gerçek yok! Oyundan sonra başka bir arkadaşımızla konuşuyorlardı. Kendisine bağırdım, bir şeyler söyledim. Elim ayağım titriyordu. "Bunu bana yapamazsın" gibilerinden bir sürü şey söyledim. Dönüp, "Sen bana hiçbir şey yapamazsın" dedi. Herkes bana, "Biri mi öldü, bir şey mi oldu?" diye sormaya başladı. Sonra geldi yanıma, "Sen beni yanlış anladın, ben seni öpmek isteseydim zaten öperdim, onu da burada yapmazdım" dedi. Bunların hepsini insanlar görüyor bu arada.
- Siz ne yaptınız?
- Hayatımda yaşadığım en kötü geceydi. Göğsümde hissettiğim baskıyı anlatamam, kabuslar başladı. Ertesi gün nöbetçi rejisör Ayşegül İşsever'e şikayet ettim. Davetli oyuncu olarak Ankara'dan geldim, yani bu şahsı da tanımıyorum oyun hazırlıkları dışında. Nöbetçi rejisör ilk önce, "Emin misin, yanlış anlamış olabilir misin? Onun biraz rahat tavırları vardır" dedi. Bana şöyle dedi, "Benim kızım da olsa, onu bekleyip bir görmek lazım derim" dedi. Umarım hiç kimsenin kızının başına böyle bir şey gelmez. Bekleyip görmek lazım diyen bir zihniyetle karşılaşmaz. Şu an konuşabiliyorum çünkü çok fazla kendimi anlatmak zorunda kaldım. Hiyerarşik sırayla tek tek nerelere anlatmam gerekiyorsa onu yaptım. Genel Sanat Yönetmeni Süha Uygur'du, ona anlattım. "Benden haber bekle. İlk defa duydum" dedi. Kafama bir balyoz yemiş gibi oldum. Demek ki hiç konuşulmamış bu mevzu. Bir süre bekledim, yine bir ses olmadı. Şikayet dilekçesi yazdım. O kadar büyük sessizlikti ki bu...
- Vazgeçmeyi düşündünüz mü?
- Hiç tanımadığınız biri geliyor, rızanız dışında bir şey yapıyor. O belki çok küçük bir an, içinizden bir şey kopup gidiyor. Kendinizi çok değersiz hissediyorsunuz. Yok saymaya çabaladım ama olmadı. Buna razı olmak, kabullenmek isteyen buyursun etsin, ben edemedim. Bunu herkes hazmetmek, bununla bir ömür yaşamak zorunda değil. Ben oyunculuğu çok seviyorum. Ama işimi yaparken yaşadığım bu durum bile kırgınlık yaşamama neden oldu. Bunun cezası neyse, bunu çekmeleri gerektiğini düşündüm. Ben de birine haksızlık yapıyorsam, cezasını çekmeliyim.