Sabah yazarı Hilal Kaplan'dan TÜSİAD'cı ağaları çarpan yazı: O yıllar geride kaldı!

Türkiye özellikle son 20 yılda ekonomik bağımsızlık yolunda stratejik adımlar atarken sözde sanayici ve iş adamlarından oluşan TÜSİAD gibi bazı çevreler destek olacağına engel olmayı seçti. Bugünkü köşesinde TÜSİAD'ın tutumuna değinen Sabah yazarı Hilal Kaplan, "Ağalar"ın anlaması gereken gerçek şu: Bolca cari açık verip, her dış baskıyla faiz yükselten, reel sektörü ithalat bağımlısı yapıp üretimden kopartan, yüksek faizlerle habire borçlanan, ihracatın ithalatı karşılama oranı % 50'lerde seyreden o yıllar geride kaldı. Ne kadar çabuk adapte olursanız, siz de "kazan-kazan" denklemine dahil olabilirsiniz. Aksi takdirde, "doğa boşluk kabul etmez"." dedi.

Giriş Tarihi 29 Aralık 2021, 09:17 Güncelleme 29 Aralık 2021, 09:32
Sabah yazarı Hilal Kaplan’dan TÜSİAD’cı ağaları çarpan yazı: O yıllar geride kaldı!

İÇİNDEKİLER

Yakın tarihi skandallarla dolu TÜSİAD, son zamanlarda da hükümetin ekonomi politikalarını hedef alan, ekonomik bağımsızlığımıza ket vuracak çıkışlarıyla eleştirilerin hedefinde.

Sabah yazarı Hilal Kaplan, bugünkü köşesinde TÜSİAD'ı hedef alarak "Gezi ayaklanması öncesi Merkez Bankası'nda 135 milyar dolar vardı. Dolar 1.50 civarındaydı. Elbette IMF'ye olan ve "böyle gelmiş, böyle gider" gözüyle bakılan borcumuzu da kapatmıştık. Bugün yüksek kurdan şikâyet eden TÜSİAD çevrelerinden önemli bir kitle, tüm bu ekonomik göstergelere rağmen Gezi ayaklanmasının sponsorluğuna soyunmuştu. Hatta içlerindeki en enfantil, on binlerce dolarlık kıyafetleriyle elinde "Çapulcuyum çapulcu" pankartı taşıyıp sosyalist aktivist pozları bile kesmişti. O günler geride kaldı." ifadelerini kullandı.



Kaplan'ın köşe yazısı şu şekilde:

Son 19 yılda, AK Parti altyapıya 1 trilyon 104 milyar Türk Lirası yatırım yaptı. Böylelikle altyapısını gelişmiş ülkeler seviyesine getirdi ve hatta yıpranmamışlık anlamında çoğunu geçti.

AK Parti öncesi bölünmüş yollarla birbirine bağlanan şehir sayısı 6'ydı. AK Parti bunu 77 şehre çıkardı. 50 kilometre olan toplam tünel uzunluğunu 617 kilometreye yükseltti. Pandemi sürecinde kapanmayan iki önemli alan vardı: Ulaşım şantiyeleri ve üretim... Tam kapanma dönemlerinde bile fabrikalarını çalıştırmayı sürdüren Türkiye, küresel talebe arz noktasında da ön plana çıkmayı başardı.



Böylelikle Türkiye, hep söylenegelen jeostratejik olarak merkezde bulunma konumumuzu tedarik merkezi olarak da değerlendirme fırsatına sahip hale geldi. Bununla beraber Bakan Albayrak döneminde yapılan atılımlarla kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının da Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının çok çok altında kalması sağlandı.



Yeni keşfedilen doğalgaz ve petrol yatakları ile 97 bin 377 megavata ulaşan elektrik kurulu gücümüzü ve 50 bin 990 megavatla bu kapasitenin yüzde 52.5'ini yeşil enerji kaynaklarımızın oluşturduğunu da bu tabloya ekleyin. Eğitimli genç nüfus, çevresiyle birlikte 1 milyar tüketiciye ulaşma imkânı, dünyada en çok destinasyona uçan THY ve Heathrow'u bile geride bırakmış İstanbul Havalimanı, ülkemizin ekonomik yükselişinin mihenk taşlarını oluşturacaklar.



Anlayacağınız bugün "Türkiye ekonomi modeli" diye konuştuğumuz vizyonun arka planının oluşturulmasının 20 yıllık bir geçmişi var. Konteyner nakliye maliyetlerindeki artışın % 300'ü geçtiği bir dünyada, küresel ticaretin aranan adreslerinden biri olmaya başladık. Eskiden sadece "önemli bir pazar"dık; bir nevi "ithalat cenneti"ydik. Artık pazara mal üreten ve satan bir "ihracat ve tedarik cenneti" olma yolundayız. İhracatta geçen ay sonu itibarıyla yıllık 221 milyar doları yakaladığımızı veya Japon devi Kaga Elektronik'in baskılı devre kartı fabrikasını Güneydoğu Asya'dan Türkiye'ye taşıdığı haberini görmüşsünüzdür. 2022'de bu tür haberleri daha sık okuyacağımıza emin olabilirsiniz.

Şu parantezi açmama izin verin: Gezi ayaklanması öncesi Merkez Bankası'nda 135 milyar dolar vardı. Dolar 1.50 civarındaydı. Elbette IMF'ye olan ve "böyle gelmiş, böyle gider" gözüyle bakılan borcumuzu da kapatmıştık. Bugün yüksek kurdan şikâyet eden TÜSİAD çevrelerinden önemli bir kitle, tüm bu ekonomik göstergelere rağmen Gezi ayaklanmasının sponsorluğuna soyunmuştu. Hatta içlerindeki en enfantil, on binlerce dolarlık kıyafetleriyle elinde "Çapulcuyum çapulcu" pankartı taşıyıp sosyalist aktivist pozları bile kesmişti. O günler geride kaldı.

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN