Tarihi 27 Aralık 2014

Şanslı 'Diyar-ı Bekr'...

Sözü edildiğinde maalesef terör

faaliyetleri ile akla gelen güzide

vilayetimizin İslâm öncesi adı

'Amida' idi…

Hz. Ömer'in halifeliği döneminde

Kuzey Mezopotamya'nın fethi ile

görevlendirilen İyaz Bin Ganm ve

Halid bin Velid, bin'i 'Sahâbe-i

Kirâm'dan olmak üzere sekiz bin

kişilik bir orduyla bu şehri fethetti!

Halk, İslâm Ordusu'nun müşfikliğine

hayran kalarak İslâm'ı seçti…

Müteakiben, yöredeki Rebia

Araplarının en büyük kolu 'Bekr

bin Vâil' kabilesinden esinlenilip,

bölgeye 'Diyar-ı Bekr' adı verildi!

Bu isim zamanla 'Diyarbekir'e

dönüştü ve asırlar boyu kullanıldı…

10 Aralık 1937 gün ve 7789 sayılı

Bakanlar Kurulu kararı ile şehrin ismi

yine değiştirildi, 'Diyarbakır' oldu!

Yeryüzünde çok az beldeye, bizzat

Peygamber Efendimiz'in mübarek

sahabeleri tarafından feth olunmak

nasip olmuştur…

Diyarbakır, işte bu nadir rastlanan

şerefli özelliği ihtiva eden, kadim

beldemizdir!

Fetih sırasında şehit düşen yirmi yedi

'Sahabe'nin kabirleri bu vilayettedir!

Peygamber Efendimiz, bir

hadislerinde, mealen, ilk ve son

Peygamber arasında, yeryüzüne

'yüz yirmi dört bin' Peygamber

gönderildiğini belirtmiştir…

Kur'an-ı Kerîm'de -hikmetinden sual

olunmaz- adlarıyla sayılan Peygamber

sayısı ise 'yirmi beş'tir!

Bu yirmi beş Peygamberden ikisinin,

'Hz. Elyesa' ve 'Hz. Zülkifl'in

mübarek kabirleri de 'Diyarbakır'da

bulunmaktadır… (Eğil İlçesi'nde)

İki Peygamberi sinesinde ağırlamak

gibi bir muazzam hazine, Dünyada

sadece tek bir şehre, 'Diyarbakır'a

nasip olmuştur…

Bu tarihi gerçek, Osmanlı Tahrir

Defterlerinde kayıt altına alınmış

ve kabirlerin bakımı için ödenek de

vakfedilmiş idi…

(1321tarih-1903 sayılı, 1518 ve 1530

tarih-924 ve 937 sayılı kayıtlar)

Cumhuriyet döneminde, kabirler

ancak son dönemde onarıldı ve geçen

yıl tamamlanıp ziyarete tekrar açıldı!

Şimdi yapılması gereken şudur;

Şehrin adı aslına dönmeli, 'Diyar-ı

Bekr' değilse bile, hiç olmazsa

Osmanlı dönemindeki gibi;

'Diyarbekir' olarak belirlenmelidir…

'Diyarbekir'imiz, bundan böyle;

'Peygamberler-Sahabeler Şehri'

olarak anılmalıdır…

Doğrusu, bunu da çoktan hak etmiştir!

Çözüm Süreci tamamlandığında

esecek güçlü barış rüzgârında yeni

kimliği ile yerli-yabancı 'İnanç

Turizmi'nin merkezi konumuna

gelecek olan 'Diyarbekir'in,

milyonlarca Müslüman'ın akınına

uğrayacağı da bugünden bellidir!

Belli olan bir başka şey de, dünyanın

dört bir yanından kabirleri ziyarete

gelecek kişiler arasında, Müslümanlar

kadar Musevilerin de olacağıdır…

Zira…

Kur'an-ı Kerîm'de adı geçen (Sâd

suresi 48'nci ayet) bu iki Peygamber,

İsrailoğullarına gönderilmişlerdi…

Evliya Çelebi ünlü 'Seyahatname'

adlı eserinde yöre insanını anlatırken,

'Bu denli zarif ve sevecen insan

başka yerde olmaz' demiştir…

Kısa süre sonrasının mutlu-bereketli

günlerini kastederek, bu cümleye

've şanslı...' ilâvesi de bizden olsun!