Ama Allah'tan görevliler tarafından kurtarılmış. Sebep, ödenmeyen maaşlar!
Gazetecilik tarihine açın bakın, 'alınamayan ücretler, çoluk çocuk aç kalmalar ve en önemlisi işten kovulmalar' nedeniyle bir sürü gazete çalışanının intihara teşebbüs ettiğini göreceksiniz.
Yaşadığım son örnek ise, 2000'li yılların hemen başında Doğan Plaza'da vuku bulan bir hadise.
İsmini veremeyeceğim bir kadın gazeteci, kendini üçüncü katın ana girişe bakan korkuluklarından atmaya kalkmıştı.
Neyse koşup yetiştilerdi de kızcağız bir ağlama krizi sonunda kendine gelebilmişti.
Sebep olarak da 'işten çıkarılma' iddiaları dolaşmıştı kulislerde.
O dönemlerde rahmetli Duygu Asena da görevden el çektirilmişti. Bunda yayın yönetmeni Mehmet Yılmaz'ın hiç bir dahli yoktu, olamazdı. Kararlar 'yukarıdan' alınırdı çünkü. İşte ben ve benim gibi bir sürü insan, 'Sevgili Duygu'nun kısa süre sonra kanser hastalığına yakalanmasını o üzüntüye bağlamıştık.
Aslında günümüz şartlarında şu meşhur 'insanı kahreden olaylar' listesini yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Hani ilk sırada 'Evlat ölümleri', sonrasında 'boşanma' geliyordu ya... O ikinci sıraya kocaman harflerle 'işsiz kalma' sorununu yerleştirebiliriz rahatlıkla.
İnsanoğlu açken diğer yoklukların hiç bir kıymeti harbiyesi kalmıyor bildiğiniz gibi.
* * *
ÇAPKIN MÜDÜRÜM, AFFEDİN
Yıllar önce İstanbul'a gelen Paris Hilton'a, talimat almadan eskortluk yapan iki motosikletli trafik polisi hakkında idari soruşturma başlatılıp, görevden el çektirilmiş. Onlar da, "Türkiye'nin imajına zarar gelmemesi için yardımcı olduk abi" diye savunmuşlar kendilerini.
İki genç memuru bundan böyle 'sabitlediklerini' açıklayan İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a bir ricamız olacak şimdi. Lütfen bırakın çocuklar görevlerine dönsünler sevgili müdürümüz.
Hem polisimiz kimlere eskortluk yapmıyor ki! Ayrıca Paris'in başına bir şey gelse (ne de olsa ele avuca sığmayan bir kız) daha mı iyi olurdu? Dünya ayağa kalkmaz mıydı 'güvenlik zafiyeti' var diye?
Ama en önemlisi Sayın Emniyet Müdürümüz, şu dünyada kaç tane Paris Hilton vardı ki bizim yağız delikanlılar yardıma 'koşmasındı'?
Ya da siz hiç genç olmadınız mı, üstelik soyadınız da 'çapkın'ken ha sevgili ve sayın müdürümüz..