SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 29 Eylül 2011

Yazıcıoğlu aranırken 'Ben oradaydım'

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri düştüğünde ben Urfa dolaylarında haber peşinde koşturmaktaydım. İstanbul'dan arayıp hemen Kahramanmaraş'a gitmemi, arama çalışmalarını izlememi istedi yazı işlerim.
Gidilebilecek en kısa sürede oraya ulaştım.
Karlı, ayazlı bir gecede kriz merkezinin kurulduğu Göksun'a girdim. O zamanın İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın süreci yöneten kişi olarak nasıl candan, özverili ve inatla çalıştığına göz tanığıyım. Ancak sanki onu da aşan bir şeyler oluyor, durumlar 'pek de hoş' gitmiyordu.
Yazıcıoğlu'yla siyaseten değil ama özellikle tarih - edebiyat konusunda fikir ve zevklerimizin epey örtüştüğü, özellikle de bu konularda yaptığımız ikili sohbetlerde çokça gülüşüp, dertleşip, hüzünlendiğimiz olmuştu. Bir uçak yolculuğunda eşi hanımefendiyle de tanıştırmıştı beni. O nedenle ilçeye gelip bir yakınlarının evine yerleşen eşi ve kızına başsağlığına gittim.

MÜŞFİK VE HOŞGÖRÜLÜ
Önce kızı Firuze Yazıcıoğlu'yla karşılaşıp taziyelerimi sundum. Bilkent İşletme Fakültesi öğrencisi olan genç kızımıza "son derece soğukkanlı ve metin bir şekilde davranmasının beni hayran bıraktığını" söyledim. "Metanet aile geleneğimizdir Savaş Bey" diye yanıtladı beni. Sonra babasını anlatmaya başladı. "Son derece müşfik, sıcak, adil, merhametli ve açık fikirli bir insandır" dedi. 20 yaşındaki Firuze; olayı haber alır almaz zaten annesinin doğum yeri olan Kahramanmaraş Göksun ilçesine gelmişti.
Duydukları derin endişeye rağmen olağanüstü bir soğukkanlılık içinde, sakin ve umutla bekliyorlardı müjdeli 'kurtuldular' haberi. Çok uzun konuştuk. Ancak konuşmamızın büyük bölümü yazılmak için değil, dertleşme kabilindendi. O nedenle detayları değil, gencecik bir kızın sabırla sınavını paylaşıyorum sizinle:

'KARDEŞİMİ GETİRMEDİK'

En son ne zaman görüştünüz babanızla?
Babamın son haftaları çok yoğundu. 4-5 gün seçim gezilerine katılıyor, eve 2 saat uğruyordu arada. Son yüz yüze görüşmemiz kazadan 2 gün önceydi sanırım.
Ondan sonra telefonla mı konuştunuz?
Evet, okul çalışma grubumuzda yeni birkaç kız arkadaşla tanışmıştım. Onları anlattım babama.
Bilkent İşletme okuyordunuz değil mi?
Aslında genetik okumak isterken kendimi işletmede buldum. Yurtdışında mastır yapıp, okula hoca olmak, akademik kariyer yapmak amacım.
Kardeşiniz Furkan gelmedi mi?
Ankara'da anneannemin yanında. Yaşlı kadın olduğu için ona söylemiyoruz. Televizyonun fişi filan çekildi, gazeteler verilmiyor, yanında konuşulmuyor. Zaten annem de gelmesini istemedi kardeşimin. Genç çocuktur ve babam gibi onun da gözü karadır. Dağa çıkmaya, kurtarma ekiplerine katılmaya çalışır diye endişelendik.

KAVGA DÖVÜŞ OLMADAN
Anneniz gibi siz de çok metanetlisiniz.
Aile geleneğimiz böyle. İnanıyoruz ki babamız ve diğer arkadaşları o güç şartlarda bile mücadelelerini sürdürüyordur. Vücut direnci yüksektir. Sabrı ise inanılmazdır. Eğer o araçtan bir yerine bir şey olmadan çıkmışsa, mutlaka kendini ve arkadaşlarını kurtaracak bir yöntem bulur.
Babalar kızlarının kahramanıdır. Sizin için de öyle olmalı.
Son derece müşfik, sıcak, adil, merhametli ve açık fikirli bir insandır. Her konuyu her boyutta tartışır, konuşuruz. Özellikle sosyal projelere destek vermem konusunda okulda olsun, gündelik hayatta olsun teşvik eder beni ve kardeşimi. Hayata her konumda hazır ve donanımlı yetişmemizi ister. Eskrim yapmamı, Uzakdoğu savunma sporlarıyla uğraşmamı, ata binmemi benim kadar o da istedi ve yaptım bunları. Kuşak olarak mücadeleci ama ülkesini seven, derdiyle dertlenen bir gençliğin içinden gelmişler. Şimdiki gibi bencil, bireysel gençlik yokmuş onların zamanında. Kavgasız, dövüşsüz bir ülkeden yana koyuyor tavrını hep. Biz de bundan çok etkileniyoruz elbette.
Şiire, edebiyata düşkünlüğüyle tanıyoruz onu bir de...
Benim de edebiyata düşkünlüğüm babamdan geliyor. Ayrıca klasik batı kemanı da çalıyorum.
Bunlar babamın desteğiyle olan şeyler. Şimdi bir sınav bu bizim için. Sabrımızı, metanetimizi, olgunluğumuzu sınıyor Rabbimiz.