Amblem rekabeti

Ezeli rekabet, tam 103 yıl önce başladı. 372 kez karşılaşan iki takımın amblemlerinin hazırlanması da, rekabet içinde gerçekleşti. O zaman ortak yönleri, İttihat ve Terraki'ydi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 15 Aralık 2012 Güncelleme 15 Aralık 2012, 02:06
Amblem rekabeti

İÇİNDEKİLER

Fenerbahçe'nin 1907 yılında kurulmasının ardından ambleminin hazırlanması, ilginç ayrıntıları beraberinde getiriyor. "Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan, sarılaciverte çevrildikten sonra, bu yeni renklerle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi mevzubahis oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar. İlk önce bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızının üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken ona şu manayı vermeye çalıştım: Kalpten gelen bir bağlılık bu kulübe hizmet etmek... Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından beğenildi ve yeni rozetimiz o tarihte Almanya'da bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar'ın delaletiyle (kılavuzluğuyla) orada yaptırıldı. Yeni harflerin kabulünden sonra aynı şekil muhafaza edildi, sadece (Fenerbahçe Spor Kulübü-1907) yazısı yeni harflere tebdil olundu."

FENER'DE TOP KOŞTURDU
Topuz Hikmet ya da soyadı kanunu sonrası Hikmet Topuzer, Spor Tarihçisi Cem Atabeyoğlu'na yukarıdaki bu sözleri söylerken Denizcilik Bankası'nda veznedar olarak çalışmaktadır. Futbolculuğu sonrası kurduğu yeni hayatında futboldan tamamen kopmuştur. Oysa devrinin en iyi sol açığı; sahayı çevreleyen tahta perdeyi kıran sert şutlarıyla ve penaltı kralı olarak biliniyor. 14 Mayıs 1958'de Osmanağa Camii'nden kalkan cenazesinde tabutunu omuzlayanların çoğunun kalbindeki 1910'da çizdiği amblemin sahibi olarak bu dünyadan göçüp gidiyor.

ÜNLÜ RESSAMIN DAYISI
Fikret Mualla'yı bilirsiniz; resimleri bir servet değerindeki, "deli" ve "dahi" olarak anılan ünlü ressamımız. Modalı Fikret Mualla, Galatasaray Lisesi'nde okurken en büyük hayali Fenerbahçe'de futbolcu olmaktır. Bütün hayatını ve psikolojisini de alt üst eden iki acı olay yaşar. Top oynarken ayağı kırılır, sonrasında bacağı hafif aksak kalır. En büyük hayali hüsran olur. Annesi Emine Nevber Hanım o yılların vebası sayılan, ortalığı kasıp kavuran İspanyol gribinde ölür. Küçük Fikret, annesini öldüren virüsü okuldan kendisinin getirdiğini düşünerek ömür boyu bununla hesaplaşır. Bunları yazmamızın nedeni, Fikret Mualla'nın futbolcu olmak isteğindeki idolünün kimliğidir: Topuz Hikmet. Çünkü Hikmet Topuzer, Fikret Mualla'nın dayısıdır. Hikmet Topuzer'in üstte bahsettiği arkadaşı Haccarzade Mehmed Tevfik (Haccar) Taşçı'dır. Fenerbahçe'ye tenisi getiren kişi, ilk tenis şampiyonlarındandır. 1926 yılında Osmanlı'ca olarak basılmış bir tenis kitabı yazmıştır. Tenis, İngiltere'de soylu ailelerin çocuklarını tanıştırmak, kaynaştırmak ve mümkünse çiftleri evlendirmek için ortaya çıkan bir oyundur. Futbol ise çitleme nedeniyle topraksız bırakılan ve şehirlerde fabrika işçisi olmak zorunda kalan yoksulların eğlencesi... İttihatçı Tevfik Bey, zengin bir tüccarın oğlu, kendisi de varlıklı bir insan; 1909- 1910 arası Fenerbahçe Başkanı'dır. Daha sonra da başkanlığa aday oluyor ama kazanamıyor. 40'lı yıllarda Tekel'in (İnhisar) Kibrit Çakmak İşletmeleri Genel Müdürü'dür. 1950'li yıllarda yolsuzlukla yargılanmış ve beraat etmiş. Adı, hem Fenerbahçe kulübü tarihinde hem de Fenerbahçe'nin ünlü başkanlarından Faruk Ilgaz'ın Moda'da oturduğu apartmanın isminde yaşıyor.

* * *
Galatasaray'ın amblemi ise Galatasaray Lisesi'nde öğrenci olan iki yakın arkadaşın, Ayetullah Emin ve Şinaşi Reşit'in eseridir. İki arkadaş çıkardıkları "Karakedi" isimli derginin kapağına eski yazıyla kırmızı "gayın" içine, sarı "sin" oturmuş yani GS olarak bir amblem koyarlar. Bu amblem çok beğenilir ve sonunda resmi olarak da kabul edilir. Amblemi Ayetullah Emin'in çizmiş olma ihtimali daha yüksek, çünkü güzel yazısıyla biliniyor ama Şinasi Reşit'i de yabana atmamak gerekir. Çünkü daha sonra Güzel Sanatlar'ı bitirecek ve mimar olacaktır. Topçu Kaymakamı emeklisi ve Edebiyat Öğretmeni olan Mehmet Emin Bey'in oğlu Dr. Ayetullah Emin, genç yaştayken 1931'de vefat eder. Soyadı kanunundan önce öldüğü için, arkadaşlarının Ayet dedikleri Emin Bey'in ailesini takip etmek güç. Ama arkadaşı Şinaşi Reşit Bey, Şahingiray soyadını alınca ve bir de göbek adının Reşit olduğunu düşünce, puzzle tamamlanır ve karşımıza tanınmış bir aile çıkar. "Düşündüğümde Türklüğüm doktorluğuma galebe çaldı. Ya onlar bizi temizleyecekti ya biz onları. Onlar bizi ortadan kaldıracağına biz onları ortadan kaldıralım." Bu sözü 1915'teki Ermeni tehciri esnasında Diyarbakır Valisi olan Dr. Reşit Bey etmiştir. Reşit Bey, Kafkasya'dan göçmen olarak 1-2 yaşlarında İstanbul'a gelmiş. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Askeri Tıbbiye'yi bitirmiş. İttihat ve Terakki'nin temelini oluşturan İttihâd- ı Osmanî'nin beş kurucusundan birisi olarak tutuklanıyor ve kendi el yazısıyla yazdığı biyografisinde 10 ay tutuklu kaldığını söylüyor. Hekim olduktan sonra Trablusgarp'a sürülüyor ve II. Meşrutiyet'in ilanına kadar sürgünde kalıyor. Askerliği bırakıp sivil görevlere geçiyor, kaymakam ve mutasarrıf oluyor. Ermeni olayları başlayınca Şark İlleri Müfettişliği Genel Sekreteri ve sonra da Basra, Musul, Bağdat ve Diyarbakır Valisi oluyor. Son görevindeyken Ermeni Tehciri başlıyor ve burada olan çok acı olaylarla ilgili olarak adı duyuluyor. 5 Mayıs 1918'de tutuklanarak Bekirağa Bölüğüne konulmuş. Soruşturma sürerken 25 Ocak 1919'da hapisten kaçıyor. Yakalanacağını anlayınca Fulya tarlasında 6 Şubat 1919'da tabancayla intihar ediyor. Dr. Reşit Bey'in oğlu Şinasi Reşit Şahingiray, Türkiye ve Balkan rekoru kıran bayrak takımının atletidir. Dolmabahçe'de bulunan bugünkü adıyla BJK İnönü Stadyumu'nun mimarlarından birisidir. Galatasaray'ın eski amblemindeki Gayın-Sin (GS) harfleri, harf devrimi sonrasında Şinasi Bey tarafından bugünün harflerine dönüştürülmüş. Bir ilişki daha verelim: Küçük Talat'ın eşi Nimet Hanım, Dr. Reşit Bey'in kızıdır. "Küçük Talat da kim?" derseniz, İttihat ve Terakki içinde 1 numara olan Talat Paşa ile karışmasın diye "Küçük" deniyor; cemiyet içinde çok önemlidir. Vefat ilanında şöyle denmiştir: "İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumi Azası..."

İYİ OLAN KAZANSIN
En iyisi biz burada duralım. GS-FB derbisi için, "İyi olan kazansın" diyerek, yazdıklarımıza nazari bir açıklama koyalım: Modernleşme, milliyetçilik, ulus-devlet. Bu 3 kavram iç içe girmiştir. Spor, batılılaşmanın getirdiği anlayışın ürünüdür. Modernleştiriciler aynı zamanda, ilk pozitivistler olarak da karşımıza çıkar. Pozitivizmin kurumsal olarak baş tacı edildiği, yeni din olarak hayata sokulduğu oluşum ise İttihat ve Terakki olmuştur. A. Comte tarafından vazedilen "ordre et progres" yani Nizam ve Terakki, İttihat ve Terakki için önerilen ilk isimlerdendir; nizam sözcüğü yerine dönemin şiarı olan ittihat sözcüğü seçilmiştir.


TAYFUN ER