Hürriyet’te panik yazıları
Gezici yazar Emrah Serbes alkollü aracıyla yaptığı kazada bir baba ve 16 yaşındaki kızının ölümüne sebep oldu. Hürriyet, katil Serbes'i aklama operasyonuna girişti, Serbes'in senaryo itirafını kahramanlık gibi yutturmaya çalıştı. Aydın Doğan'dan 'Katili mi aklıyorsunuz!" uyarısı gelmiş olacak ki gazetede 3 yazar birden pişmanlık yazıları kaleme aldı.

Hürriyet önceki gün savcılığın inceleme başlattığı gerçeği ortada dururken, "Behzat Ç'lik itiraf" başlığı atarak Emrah Serbes'in bu itirafı kendiliğinden yaptığı algısı oluşturmaya çalıştı. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün de köşesinde, Serbes'in itiraf mektubunu "samimi" bulduğunu yazması tepki çekti. Sosyal medyada Hürriyet'in baba ile kızının hayatına mal olan, annenin de yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdiği bir kazaya neden olan Emrah Serbes'i kollamaya çalıştığı yorumları yapıldı.
Tüm bunlardan sonra Aydın Doğan'dan yazarlarını 'katili mi aklıyorunuz?' diyerek uyarmış olmalı ki, yazarlar birer birer çark etti. Dün Serbes'i öven Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, ve Deniz Zeyrek bugün Emrah Serbes konusunda panik yazıları kaleme aldı ve 'Serbes aslında suçluymuş' demeye başladı.
Özkök'ün bugünkü pişmanlık yazısı şöyle:
"Emrah Serbes olayında yanılan kim? ben miyim
DÜN, Hürriyet ve Posta dahil, neredeyse bütün gazetelerin yaklaşımlarına baktım...
Basında güvendiğim isimlerin yorumlarını okudum...
Sonra bir de kendi yazdığım yazıya baktım...
***
Benim bakış açım, onlarınkine göre biraz, hatta fazlasıyla iyimser kalmış görünüyor...
***
Emrah Serbes'i senaryolarından ve romanlarından tanıyorum.
Tabii bir de mülakatlarından.
Yeni Türk romancı neslinden beğendiğim bir isim...
Üslubundaki hip hop tarzı, karakterlerinin isyankârlığı hoşuma gidiyor.
Yol açtığı kaza da onun yazarlığı hakkındaki bu düşüncemi değiştirmez...
***
Ama romanını beğenmemin de onun yol açtığı kazadaki sorumluluğunu ve davranışını sorgulamamı değiştirmemesi gerekir.
***
Yazdığım yazıya bu gözle bakıyorum...
Evet biraz aceleci ve fazla iyimser bakmışım.
Daha şüpheci olmalıymışım...
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın "Emrah'lar, Kadir'ler, Can'lar Zerrin'ler, Rüzgâr'lar falan... Çok ucuz bir roman" başlıklı bugünkü yazısı ise şöyle:
EMRAH Serbes'in bir vicdan ayaklanmasıyla hareket ettiğine inanmaya hazırdım.
Ta ki...
Teslim olduktan sonra polis aracına bindirilirken...
"Ben Emrah Serbes! Serbes'in sonunda t yok!" diye bağırdığını işitinceye kadar.
Bakar mısınız herifin yaptığına!
16 yaşında genç bir kızın ve babasının ölümüne sebebiyet verdiği için vicdanı sızlayan bir adam, "Soyadımın sonunda t yok" falan diye espri patlatmaya ve mevzu çıkarmaya çalışıyor!
Senaryo falan değil bu...
Çok pespaye ve çok ucuz bir roman!
Hürriyet'in katili aklama operasyonu tutmayınca Emrah Serbes'i suçlama yazılarından birini de Deniz Zeyrek yazdı. İşte Zeyrek'in "'T' de yok vicdan da" başlıklı bugünkü yazısı:
EMRAH Serbes'in itirafı meselesine hiç girmek istemiyordum ama kaçamadım. Gün boyunca kendime "Vicdan mı oyun mu" diye sorup durdum. Zira, kahramanımız iyi bir polisiye oyun yazarıydı.
Ertuğrul Bey (Özkök) dün "(Niye hemen o gün yapmadın) diyecekler çıksa da... İyidir be" diye yazınca da kendimi tutamayıp konuyu araştırmaya başladım. Şu detaylarla karşılaştım:
Olayda görgü tanığı vardı ve kaza sonrasında "yaralı" muamelesi gören Serbes'in sarhoş olduğunu söylemişti.
Patlayan havayastıklarından DNA örnekleri ile savcının elindeki diğer somut deliller (Serbes'in kredi kartı dökümü -o gece alkol satın aldıysa ya da alkollü bir yemeğin faturasını ödediyse- güzergâhtaki hız ölçüm cihazlarının kayıtları olabilir) kapısının polislerce çalınmasını an meselesi yapmıştı.
O gece alkollü yakalansaydı TCK 21. maddedeki 'olası kast' düzenlemesi nedeniyle cinayet işlemiş gibi ceza alacaktı (20-25 yıl). Şimdi ise alkollü olduğu kanıtlanamayabilir ve varsayım üzerinden karar verilemeyebilir. Bu da taksirle ölüme sebebiyet vermekten en fazla 12 yıl ceza (4 yılı cezaevinde 2 yılı adli kontrolle dışarıda infaz) anlamına geliyor.
REKLAM KOKAN HAREKETLER
Diyelim ki, bunlar yüzünden değil, sadece vicdanını dinleyerek teslim oldu. O zaman da durum değişmiyor. Çünkü, en yüksek adalet vicdandır ve vicdan da gerçeğe dayanır. Emrah Serbes, o gece gerçeği herkesten sakladı. İyi, adaletli ve vicdanlı bir insan olabilecekken kötü olmayı seçti, yalan söyledi. Bununla da yetinmedi, vicdanına teslim olduğunu iddia ettiği bir anda bile yanlış yolu seçti. Doğrudan savcıya gideceğine, itirafını sosyal medyadan yayınladı. Ardından polislerin arasında "Sonunda T yok, Serbes" diye bağırarak gazetecilere "Soyadımı doğru yazın ha..." mesajı verdi.
Bu iki davranış da "reklam kokuyordu" ve son kitabında anlattığı "müptezellere"yakışır bir davranıştı. Neticede "vicdanlı" olduğuna inanma çabamın son kırıntılarını da yok etti. "Masumiyet" karinesine saygı duymaya çalışsam da "16 yaşındaki bir çocuğun cansız bedeninin önünde vicdanının sesini duymayan biri, hiçbir zaman vicdanlı olamaz" demeye başladım. Artık, cezaevinde kalacağı 4-5 yıl içinde yeni kitaplar, senaryolar yazacağını, serbes(t) kaldığında da "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" anlayışıyla başına gelen bu trajik olayın sonuçlarından yararlanacağını da düşünmeden edemiyorum.
