Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 8 Kasım 2023

Mesaj savaşı

DOĞAL olarak her olaya içeriden ve çokça duygusal bakıyoruz. Bu coğrafyanın izleri her tepkimizde var.
Oysa özellikle böylesine yakıcı bir trafiğin yaşandığı zaman diliminde yoğurdu bile üfleyerek yememiz gerekir. Biz de bölge de dünya da zor dönemden geçiyor.
Son taş henüz konulmuş değil.
Taraflar bütün güçleriyle asılıyor. TARAFLARIN kim olduğunu aylardır, yıllardır yazıyorum.
Biliyorsunuz.
Olaylara ya da tarihe bakışımız biraz farklı... NEDEN-SONUÇ üzerinde pek durmadığımız için bazen ıskalıyoruz. Güçlünün kalemini kullanarak yazdığı tarih için de durum böyle. Yıllardır "gerçekte olan ile ekranların, mikrofonların önünde olan FARKLI" diye yazıyorum. Bunun binlerce örneği vardır. EN son örneğini ABD eski Başkanı Donald Trump verdi. Tam da yıllardır size anlatamaya çalıştığım cinsten bir örnekti...
Önce olayı hatırlayalım...
ABD güçleri muazzam titizlikle hazırlanmış bir planla, 3 Ocak 2020'de İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin konvoyunu hedef aldı. Operasyonda Süleymani ile birlikte 10 kişi hayatını kaybetti. Haliyle bu saldırı İRAN'da infial meydana getirdi. Bu da beklenmedik bir gelişme değildi. İşte bu noktaya kadar olanı HABERLERİN bize sunduğu şekliyle öğreniyoruz ve hafızalarımıza kazıyoruz. Tarihte böyle yazılıyordu zaten... OYSA bir de işin arka planı vardı. Bütün büyük kırılmalarda bu kural değişmez. Ancak bilmeyiz, bilmek istemeyiz ezberlerle gideriz. ABD eski Başkanı Trump çıktı bu olayı bilinmeyen yönüyle anlattı...
İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'nin Ocak 2020'de ABD tarafından öldürülmesinin ardından İranlı yetkililerin kendisiyle iletişime geçtiğini belirten Trump, ilginç açıklamalar yaptı: ABD en güçlü ülke olmalı. 2020'de yaşanmış bir olay var.
Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden sonra, İranlı yetkililer benimle temas kurdu. Dediler ki, 'Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız, çünkü kendimize saygımız var. Sizin pek kullanılmayan üssünüz var. Oraya 18 füze göndereceğiz'.
Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu.
İran'dan fırlatılan 18 füzenin, 5'ini havada infilak ettirdik. Diğerleri de üssün çevresine düştü. Normalde bu füzeler oldukça hassas ve isabetli silahlardı aslında. Saldırı anında birçok Amerikalı tedirgindi. Ancak ben çok rahattım...
Neymiş!
Devletler kendi aralarında GİZLİ FREKANSTAN iletişim kurar, kurguyu hazırlar, insanlara sunarmış! Şimdi Trump'ın anlattığını bütün büyük olayların üzerine ŞABLON olarak oturtun. Özellikle GAZZE meselesine.
İran'ın tepkisine bakın. ABD'yi vurdu vuracaklar. Böyle davranmak zorundalar.
Doğru. Ancak gerçekle TV'de olanlar, yapılan açıklamalar farklı. Bunu bildiğim için geçtiğimiz günlerde "Büyük ihtimalle Hizbullah saldıramayacak...
İran tedirgin. Çünkü adamlar nükleerle Tahran'ı tehdit ettiler" diye not düştüm.
Güç konuşuyordu anlayacağınız. Olan buydu. Kimse saldırmıyor bunu göze alamıyordu. Doğru mu? Kesinlikle...
Devam...
Olan bitene bakıldığında asıl meseleyi PAS geçip içeriye dönüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Demirtaş, Kavala, Millet İttifakı, yerel seçim, enflasyon, döviz ve faiz oranları gibi manşetlere sıkışıp kalıyoruz.
Bunlara da sırtımızı dönemeyiz. Ancak hepsini etkileyecek ve kapsayacak gelişmelere de gözümüzü kapatamayız.
ABD ORTADOĞU'DA YENİ BİR SAYFA AÇMAK İÇİN DÜĞMEYE BASTI. BÜTÜN TAŞLAR YERİNDEN OYNAYACAKTI. BU BELLİYDİ. Biz de işin merkezindeydik.
Öyle ya da böyle. 7 Ekim HAMAS saldırısından önce ANKARA'da terör eylemi yaşandı. PKK'lı teröristler sınırın öteki tarafından PARAMOTORLA geçip önce Kayseri'ye sonra da Ankara'ya geldiler. Saldırı püskürtüldü.
Teröristler etkisiz hale getirildi. Ardından Türk Silahlı Kuvvetleri sınırı geçip YPG'ye operasyon düzenledi. ABD yardıma koştu. SİHA'mızı düşürdü.
Haliyle Türkiye ayağa kalktı. Aradan iki gün geçti PARAMOTORU bu kez HAMAS'ta görüyorduk! İsrail'i bastılar. Katliam yaptılar. Savaşı başlattılar. Sonrası malum. Pentagon gücünü bölgeye yığdı. Peki neden? Çok uzun zamandır yazıyorum. ABD'nin Küresel Lig'te rakibi İNGİLTERE yani City of London ile Çin ve bu kulvara destek olanlardı... Güç gösterisi bunlara karşıydı...
Washington "ÇİN'i devre dışı bırakırsam Londra da diğerleri de yola gelecektir" diye değerlendiriyor.
Bu KÜRESEL ritmin kısa tanımı! Pekin yönetimi ile mücadeleye daha önce start veren ABD elindeki son kozun ORDUDONANMA- NÜKLEER
SİLAH olduğunun farkında. Ağır basan SİLAHLI GÜCÜNÜN etkisiyle sonuç almak niyetinde. Ekonomik ve ticari olarak Çin kolay rakip değil. Ellerindeki son KOZ olan askeri güç anlamını yitirmeden düğmeye basacaklardır. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Ben de olsam siz de olsanız böyle yapardınız. Doğru mu? Elbette...
Zaman ÇİN'e yarıyordu yani. İşte bu denklemde PEKİN ile uğraşacak olan Washington ORTADOĞU'da sorunsuz alan bırakıp yoluna devam etmek istiyordu. İngiltere de bunu bildiği için BÖLGESEL SAVAŞI kovalıyordu.
Bu da anlaşılırdı. "ABD burada vakit kaybetsin" diye uğraşıyordu. Pentagon bunu gördüğü için Londra'ya direkt bağlı olan, Çin'e kollarını uzatan Tahran'ı "JAPONYA'YA ATTIKLARI ATOM BOMBASI" örneğiyle uyardı. "Geride dur" dedi. Onlar da durdu. Sık sık altını çizdiğim gibi iki ülke bölgedeki ritmi bozabilecek güce sahipti. Türkiye ve İran...
İran mesajı alsa da geri dursa da TÜRKİYE itiraz ediyordu. Mesajlarla da bunu göstermekten çekinmiyordu.
Hakan Fidan'ın, Blinken'ı karşılama(ma) sı da akıllardan çıkmayacak bir adımdı.
Onlar da boş durmuyordu. Blinken, dünya medyasının yakından takip ettiği "kritik ziyaret"e Amerikan Hava Kuvvetleri'ne ait C-17 Globemaster uçağıyla geliyordu. ABD Dışişleri Bakanı dönüşü ise Boeing 757 tipi Air Force Two ile yapıyordu. Uçağın indiği saatlerde havaalanı karanlıkta bırakılıyor ve askeri uçak iniş gerçekleştiriyordu. Aslında iki taraf da birbirine "SAVAŞTAYIZ" mesajını veriyordu. NATO üyesi iki müttefik ülke, BÖLGE'nin geleceği konusunda anlaşamıyordu. Bu da ilişkilere doğrudan yansıyordu.
Türkiye net adım atarken ABDİSRAİL- NATO ittifakı, alanı ve desteği genişletiyordu. İsrail aralıksız katliamlarına devam etmesine rağmen sözden öteye geçen pek yoktu! Mesela savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana bir ay geçti. Dokuz ülke İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdı. Türkiye, Güney Afrika, Kolombiya, Bahreyn, Bolivya, Çad, Ürdün, Şili, Honduras...
Bolivya, büyükelçisini geri çağırmasının yanı sıra, İsrail'le tüm ikili ilişkilerini de kopardı! Malezya-Endonezya- Suudi Arabistan-Katar-BAE yani aklınıza gelen hiçbir ülke İSRAİL'i karşısına almıyordu. Daha doğrusu ABD'yle karşı karşıya gelmek istemiyordu.
TABLO böyleydi! Sık sık yazarım!
"ABD dünyadaki her olaya bir çözüm bulamaz. Ancak vakit ayıran, çözüm peşinde koşan, model üreten tek güçtür" diye... İsrail günlerdir vuruyor ÇİN ortalarda yok! Sesini çıkarabilen var mı? Türkiye dışında kim dik durabiliyor?
Bence yok!
Savaş tüm hızıyla devam ederken, ABD başka işler de yapıyordu. Olaylara bir bütün olarak bakamadığımız için bunu da ıskalıyorduk. Oysa çok önemliydi. 4 TRİLYON DOLAR'ı yöneten BlackRock'un küçük kardeşi gibi duran Vanguard Group, Çin'den çıkmak için start verdi. Vanguard, Çin'in askeri-endüstriyel kompleksinin parçası olan 60 şirkete, yan kuruluşlarına yatırım yapmıştı.
Size binlerce kez hatırlattım.
Çin YATIRIM ALDIĞI İÇİN BÜYÜKTÜ, BÜYÜYORDU.
Şimdi bu dalı kesiyorlardı. Hedef Çin üzerinden LONDRA'ydı. Washington İMPARATORLUĞUNUN elinden alınmasına itiraz ediyordu.
Vermeyeceklerini ilan ediyordu.
Gereğini de yapmaktan çekinmiyordu.
Yapar mı yapamaz mı, başarır mı başaramaz mı bilmem! Gördüğüm tabloyu aktarıyorum. Ekranlarda görmediğiniz göremeyeceğiniz mücadeleyi anlatıyorum. Türkiye'nin de bu mücadelenin tam ortasında olduğu olacağı SIR değil...
Böylesine büyük bir savaşın etkilemeyeceği ülke yok. Ben TÜRK DEVLETİNİN DOĞRU TARAFI TERCİH EDİP KAZANMASINI İSTİYORUM. Her tercihe destek olmak da her Türk'ün görevi... Durum bu...
Gerisi teferruat...