Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 29 Temmuz 2015

Hırsızın hiç mi suçu yoktu?..

Türkiye'de hepimizin gözleri önünde bir tiyatro oynanıyordu epeydir. Barış Süreci'nin yürütülebilmesi için tırnaklarını bile taşın altına koymaya yanaşmadıkları bilinenler, bu uğurda vücutlarını taşın altına koymaktan çekinmeyenleri suçlayıp duruyorlardı. Sadece suçlamakla kalsalar mesele yoktu aslında.
Ancak, normal şartlar altında çoktan ülkemizi terk etmiş olması gereken terör örgütü de boş durmuyor ve melanetlerini sürdürüyordu. Tiyatronun yazar ve oyuncuları, 10-15 sene öncesi ile günümüz arasında hemen her konuda olduğu gibi Kürt meselesinde de ciddi farklılıklar olduğunu unutmuş gibiydiler.
13 senedir ülkemizde hükümet eden kadro, 'red, inkar, asimilasyon politikalarını' ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmış ve bunun karşılığı olarak da, terörün tamamen sona ermesini, teröristlerin de Türkiye'yi terk etmelerini beklemişti.
Hedef, Türkiye'nin normalleşmesi idi çünkü.
2000'lerin ortalarından itibaren Oslo Görüşmeleri ile başlayan süreç, içeride ve dışarıda bulunan karşıtlarının çeşitli akamete uğratma girişimlerine rağmen siyasi kadronun fedakarlıkları sayesinde yoluna devam edebildi.
Daha önce devletin tavırları sebebiyle çeşitli kereler akamete uğramış olan normalleşme girişimleri, son zamanlarda da, sürecin destekçisi olması gereken HDP tarafından sürüncemede bırakılmaya çalışılıyordu.
HDP'nin bu konudaki destekçileri de, ne gariptir ki, kısa bir süre öncesine kadar Kürt sözcüğüne bile tahammülleri olmadığı bilinen çevrelerdi. Normalleşme girişimlerinin Devlet dışındaki aktörleri üzerlerine düşeni yapmamakta ısrar edince, meselenin bambaşka boyutları olduğu da ortaya çıkmaya başladı.
Sürecin tarafı olarak kabul edilen ve üzerlerine düşeni yapmamaları ile bilinenler, Barışın değil başka hedeflerin peşindeydiler. Suriye'nin kuzeyinde kendilerine ikram edilen bir pasta vardı ve birileri ile ortaklaşa olarak bunu büyütmeyi düşünüyorlardı anlaşılan.

İşler çığırından çıkınca...

Türkiye'nin böyle bir şeye müsaade etmeyeceğini biliyor, ancak terör olayları ile tehdit ederek yola getirebileceklerini hayal ediyorlardı. Barış Süreci'nin riske atmama gayreti ve marjinal bazı grupların provokatif girişimleri olabilme ihtimali ile, yapılanlara sabreden devlet, işlerin iyice çığırından çıkması üzerine harekete geçti.
Sınır ötesinde ve sınırla içeresinde yaşananlar üzerine, daha önce kaçanlar, müzakere aşkıyla yanıp tutuşmaya başladılar şimdi.
Söyleyebilecekleri şeylerin tamamen tükendiğini gören HDP'liler, 28 şubat 2015 tarihli Dolmabahçe Toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı ve Hükümet kanadından yapılan bazı açıklamaları Barış Süreci'nin bitişine delil olarak gösterme gayretindeler. Dolmabahçe Toplantısı sonrası HDP ve Kandil'in ayak direyen ve olup bitenleri yok sayan tavrına ise değinmiyorlar.
Oslo Görüşmeleri, Barış Süreci, Dolmabahçe Toplantısı...
Bütün risklerine rağmen Barış için çabalayan insanları süreç karşıtı gibi göstermenin, siyaset yapmakla bir alakası olduğunu düşünüyor olabilir HDP'liler.
Ama aklı başında herkesin şu soruyu sorduğunun farkında mıdırlar acaba: Silah bırakmayanların hiç mi suçu yoktu?.. Ya da Nasrettin Hoca gibi soralım: Hırsızın hiç mi suçu yoktu?