Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 25 Şubat 2017

Alman usulü...

Batılı ülkeler ama genelde Avrupa ülkelerinin Türkiye'deki gelişmeler konusundaki hassas oldukları malum. Teorik olarak dost ve müttefik olduğumuz, bulundukları birliğe girmek için halen geçerli bir müracaatımız da olduğu için bu hassasiyeti normal karşılamak gerekir aslında.
Fakat Avrupa ülkelerinin ve özellikle de bunlardan Almanya, Belçika gibi biraz daha önemli olanlarının Türkiye'ye yönelik ilgilerinin daha çok olumsuz yönde seyretmesi, garip bir durum. Belçika, Türkiye'yi çok rahatsız edeceği açık olsa bile, PKK sempatizanı hatta mensubu olduğu açıkça belli olan birisini bakan yapmakta mahzur görmüyor mesela.
Belçika'nın diğer bazı Avrupa ülkeleri gibi kendisine sığınan terör suçlularını iade etmeme, onları barındırma ve el üzerinde tutma gibi huyları da var.
Brüksel'de ülkemiz yöneticilerinin katılacağı çeşitli AB toplantılarında, terör örgütü mensuplarına gösteri serbestisi sağlaması da cabası.
Almanya'nın tavrı çok daha tuhaf... 16 Nisan'da ülkemizde gerçekleşecek referandumla alakalı Cumhurbaşkanımızın Almanya'da bulunan insanımızla buluşmasını önleyebilmek için yoğun bir şekilde gayret ettikleri haberleri geliyor.
Bir kısmı Alman vatandaşı olsa da, halen yüz binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının dolayısıyla seçmeninin yaşadığı bir yer Almanya.
Dolayısıyla 16 Nisan referandumu için siyasilerimizin ve tabii konunun tarafı olan Cumhurbaşkanımızın orada toplantı düzenleyip vatandaşlarımızla buluşmayı istemesi de, son derece normal bir şey.
Bir kısım Alman siyasetçisi ve medya mensubu, referandumda 'hayır' diyeceklere propaganda imkanı tanınması, ama 'evet' diyeceklere engel olunmasını savunuyor, anlaşıldığı kadarıyla.
Savunmakla kalsalar iyi, bunun böyle olmasını temin edebilmek için de çeşitli atraksiyonlar yapıyorlar.

Madem öyle, işte böyle!..

Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçip geçmemesi, kendi iç işi oysa. Yani Milletimizin vermesi gereken bir karar söz konusu. Demokratik bir ülke olarak Almanya'ya düşen de, Türkiyeli seçmenlere gereken kolaylıkları sağlamak.
Ki, referandumla alakalı olarak değişik fikirleri savunanların kamu düzeninin aksatmayacak propaganda faaliyetlerine zemin hazırlamak da bunlardan birisi.
Ancak Almanlar, 'hayır' diyecek olanlara her türlü kolaylığı sağlar ve hatta destek verirken, 'evet' diyeceklerini düşündüklerine her türlü zorlukları çıkarıyorlar. Bu durum Almanların en azından etkin bir bölümünün Türkiye'deki referandum konusunda aktif olarak taraf olduklarını akla getiriyor. 'Herkesin kendi hesabını görmesi' şeklindeki 'Alman Usulü'ne de ters bir durum var yani.
Almanya'nın içişlerimize karışma konusunda aşırı istekli olduğu bilinen bir husus. Almanya'da yürütülecek propaganda konusuna sadece kamu düzeni açısından bakmaları beklenirken, başka türlü değerlendirdikleri de çok açık.
Toplantılarının hemen tamamı olaylı geçen 'hayır' cephesine rahatlıkla izin veriyor, Almanlar.
Çok daha kalabalık kitleler katıldığı halde olaysız toplantılar düzenledikleri bilinen 'evet' taraftarlarına izin vermemek için ise, bin dereden su getiriyorlar. Bu da, meselenin kamu düzeninden başka bir şey olduğunu anlatıyor.
16 Nisan'a kadar yaşanacak süreçte Avrupa ve özelde Almanya kaynaklı neler yaşanacağını hep beraber göreceğiz. Yaşanacaklar, Avrupa cenahının demokrasiye olan samimiyetini göstereceği için içimizdeki Batıcıların da ders almaları imkanı doğar.
Avrupalılar farkında mı bilinmez.
Ama: "Madem ki Avrupalılar hayır denilmesi için çalışıyor, o halde evet!" diyeceklerin sayısı da az değil hani...