18 Ağustos 2013'te memleketimde tatilde olduğum sırada buradan otobüsle Ankara'ya geçtim. Akşam namazını kılmak üzere girdiğim camide İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan beni tanıyan iki görevlinin karşıma dikildiğini gördüm. Ankara'ya Haydar Meriç cinayeti ile ilgili bildiklerimi anlatmaya geldiğimi söyleyince beni vazgeçirmeye çalıştılar. İstihbaratçı Salih Keskinkılıç beni başka bir istihabaratçı polisin evine götürdü. Evde Meriç cinayeti ile ilgili ne bilip bilmediğimi sorguladılar. Beni de Meriç gibi ortadan kaldırılacakları korkusuna kapılıp her dediklerini yapmaya başladım.
KAPISINA NÖBETÇİ DİKİLDİ
Geceyi S.E isimli istihbaratçının evinde geçirmek zorunda kaldım. Bir gün sonrası için memleketime uçak bileti aldılar. Odamdan çıkmamam için sabaha kadar nöbet tutuldu. Telefonumu kullanmama izin vermediler.
Memleketime gönderileceğim gün Ankara'da bu iki istihbaratçı benim yanımdan hiç ayrılmadı. Bana Kırklareli'ne dönene kadar telefonumu kapalı tutmam talimatı verildi. İstanbul'a ağabeyimin yanına gittiğimde de dönemin Kırklareli İstihbarat Şube Müdürü ile görüşmeye zorlandım. Bu müdür gece yarısı bir caminin avlusunda bana "Bundan sonra benden habersiz hareket etmeyeceksin" dedi. Kırklareli'ne döndükten sonra tayin isteyip Erzincan'a gittim. Döğenci, kendisine mobing uygulayan Eski Kırklareli İstihbarat Şube Müdürü İ.Ş. ile Ankara'da kendisini alıkoyduğunu iddia ettiği Salih Keskinkılıç ve TEKOP Şube Müdürü Bekir Mert'den şikayetçi oldu.
TUVALETÇİYLE İLİŞKİ İDDİASI
Gazeteci Haydar Meriç, Fetullah Gülen'in 1960'larda görev yaptığı Kırklareli'ndeki caminin tuvaletçisiyle ilişkiye girdiği iddialarını da içeren kitap yazdığı gerekçesiyle örgüt üyesi polisler tarafından kaçırıldı. Meriç'in cesedi domuz bağı yapılmış halde 18 gün sonra Düzce Akçakoca açıklarında bulundu.
SABAH