Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 22 Eylül 2017

Yürümek yetmez!..

CHP'nin geçtiğimiz Pazartesi günü 'Fındık İçin Yürüyoruz' sloganıyla Ordu'dan başlattığı ve üçüncü gününde Giresun'da Kılıçdaroğlu'nun katıldığı mitingle sona eren yürüyüşü, beklendiği gibi ilgi görmedi.
Fındık için yapılan yürüyüşün, yürümek dışında ciddi bir esprisi olmaması, en dikkat çekici yönüydü. Tıpkı daha önce yapılan 'Adalet' yürüyüşünde olduğu gibi...
Aslında gerek genel başkanlarından ve gerekse CHP'lilerden fındık konusunda derslerine iyi çalışmaları ve mevcut uygulamanın eksik olduğunu düşündükleri yönlerine yapıcı eleştirilerle katkıda bulunmaları beklenirdi. Bunu yapmadılar.
Milyonlarca insanı yakından ilgilendiren fındık konusunda yapılan bir yürüyüşe, durum eğer söylendiği kadar vahim olsaydı, yürüyüş ve mitinge çok daha büyük bir katılım olması beklenirdi oysa.
Mitinge katılanların yüz ifadeleri de, dinlediklerinden hiç memnun olmadıklarını ayan-beyan gösteriyordu.
Fındık konusunda zaten bildikleri şeylerin, hem de eksik olarak anlatılması sebebiyle boşa zaman harcadıklarını düşünüyorlardı herhalde.
Karadeniz'de genelde 33 ama özelde geçim konusunda ağırlıklı paya sahip olduğu 15 ili özellikle ilgilendiren fındık, 1930'lu yıllardan beri tartışma masasındadır. O tarihten beri, konuya taraf olan üretici, esnaf, fabrikatör ve ihracatçıların hepsini birden memnun olduğu istisnai yıllar ise çok azdır.
Kılıçdaroğlu Giresun'da düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, fındıkla ilgili birtakım bilgiler verdikten sonra:
"Milyarlarca dolar para kazanıyoruz, peki bu fındığı eken üreticiye ne veriyoruz, alın terinin, emeğinin karşılığını veriyor muyuz?" sorusunu soruyor. Ancak konuşmasında, 2017 ürünü fındığa verilmesi gerektiğini düşündüğü fiyat konusunda herhangi bir teklifte bulunmuyor nedense.
Yapılanı yetersiz görmek, genel bir yaklaşımdır. Ancak, neyin yeterli olduğu ve daha da önemlisi bunun nasıl sağlanabileceği konusuna açıklık getirmeden 'yetersiz' diye haykırmanın kimseye faydası yoktur.

'BEN YAPARIM'LA OLMUYOR!..
Üretimin az olduğu ve çok olduğu yıllardan bahsedip, bu durumun istikrarsızlığa sebebiyet verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, fındıkta istikrarı iki yılda sağlayabileceği iddiasında.
Ancak bunu nasıl gerçekleştirebileceği konusunda tüyo vermiyor. Nasıl yapabileceğini bilmiyor çünkü...
Kaba hatlarıyla söylemek gerekirse;
Hava şartları başta olmak üzere çeşitli sebeplerin etkisiyle, fındık üretimi bazı yıllar 400 bin tona düşerken, bazı yıllar ise 750 bin tona çıkabiliyor. Dünya fındık ihtiyacının yüzde75'ini karşılayan ülkemizin satışı ise 500 bin ton civarında. Bu miktarın üretimin altı fiyatların yükselişi ve üstü de düşüşü demek.
Üretim fazla olduğunda stoklamak ve az olması durumunda stokta bulunanı devreye sokarak dengeyi sağlayabilmek iyi bir fikir. Ancak bu, on binlerce ton fındığın sağlıklı bir biçimde saklanabileceği depolar gerektiriyor.
İhracatın sadece iç fındık yani hammadde olarak değil, mamul madde olarak yapılması, yıllardır tartışılan bir konu. Bu konuda alınmış mesafeler olsa da, halen yapılması gereken çok şey olduğu açık.
Yapılması gerekenleri sağlamanın yolu da, Ordu'dan Giresun'a yürümekten ve orada yapılan mitingde genel geçer hususları sıralayıp, 'onlar yapmıyor, ben yaparım' demekten geçmiyor.
Hükümetin 2009'dan beri ilk defa, piyasayı dengelemek için fındığa TMO kanalıyla 10-10.5 TL fiyat vermesi, iyi bir hareket. Bu, alan bazlı gelir desteği ile yaklaşık 12 TL fiyat demek.
Ana muhalefetin fındığa ilgi duyması, güzel bir gelişme. Ancak yürümek yerine, konuyu iyice araştırıp yapılabileceklere kafa yorsalardı, çok daha iyi olurdu...
Sanırım konuya yine değineceğiz...