Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 13 Temmuz 2017

‘Bir fırsat daha’ mı?..

Meşhur yürüyüşün son günlerinde Başbakanımız Binali Yıldırım, 'bu iş artık kabak tadı verdi' demişti. Yürüyüşle alakalı yazmak ta kabak tadı verdi aslında.
Yine de, ülkenin ana muhalefet partisi lideri koltuğunu işgal eden kişinin yürüyüş sonrası Maltepe'de toplananlara yönelik konuşmasının üzerinde durmakta fayda var.
Kılıçdaroğlu'nun mitingdeki bir saatlik konuşması yerine -miting alanına gelirken hazırladığını belirttiği-, 10 maddelik manifestosunu tahlil, maksada kafi.
Çünkü konuşmasının aşağı-yukarı bir özeti niteliğinde o 10 madde.
Darbe girişiminin lanetlendiği ilk maddede yer alan 'FETÖ terör örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı' talebi izaha muhtaç mesela. Sıklıkla dillendirilen bu talep, 7 Şubat 2012'den beri yani 5 seneden fazladır FETÖ ile mücadele eden AK Parti'den çok CHP ile alakalı.
Darbe girişimi sebebiyle ilan edilen OHAL'e darbe demenin, darbeyi meşru görmek ve sorumlularını cezalandırmayın manasına geldiğini, çocuklar bile anlar. Yasama, Yürütme ve Yargı'nın tek elde toplandığı da, ayakları yere basmayan bir iddia.
Yargının siyasetin emrine verildiği sözü, öylesine bir söz. OHAL mağdurlarının yargıya erişimleri ve sosyal güvenlik hakları gibi hususlar ciddi.
Ancak, tam da TBMM'de takip edilecek konular bunlar, yollarda değil...
Yargı ve sosyal güvenlik sebebiyle doğduğu söylenen mağduriyetlerin, mağdur oldukları söylenen insanların giriştikleri 15 Temmuz Darbe Girişiminin neticelerinden olduğu da, kayda değer...
Devletimiz, TSK başta olmak üzere bütün kurumların içerisine sinsice yerleşen birilerinin, kendisini ele geçirmek için darbe girişiminde bulunabilme ihtimaline pek hazırlıklı değildi, malum.
Dolayısıyla, 'madem ki başaramadılar hoş görün' demeye gelen sözler, 'tekrar denemeleri için bir fırsat daha verin' demekten farksız değil. Hele de bu söz, darbe girişimine karşı verilen mücadeleyi itibarsızlaştırmak için kıvranan birileri tarafından söyleniyorsa...

ATI ALAN...
Görevlerinden alınan akademisyenler ve tutuklu milletvekilleri konusunda, bu kişilerin akademisyen ve milletvekili kimlikleri terörle olan bağlantılarını görmezden gelme sebebi olsun manasına geliyorsa, durum vahim. Bahsi geçenlerin başlarına gelenlerin sebebi, muhalif olmaları değil, terörle olan bağlantıları.
'Mesleklerini yaptıkları için tutuklu bulunan gazeteciler', detay gerektiren bir konu. Gazeteci denilerek serbest bırakılmaları istenenler arasında cinayet zanlısı ve doğrudan terör olaylarına karışmış isimler var çünkü.
Ve geldik, zurnanın zırt dediği yere:
OHAL ortamında yapılan anayasa değişikliği gayrimeşru imiş Kılıçdaroğlu'na göre; ülkemiz bu anayasa ile yönetilemez imiş... Yapılan referandumda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş ve diğer hususların kabul edildiğini biliyor CHP lideri. O ve onun gibi düşünenler istemiyor diye, değişme şansı olmadığını da... Atı alan Üsküdar'a geçti yani...
Vesayetlerin tekrar ikame edilmesi için gayret eden Kılıçdaroğlu'nun 'her türlü vesayet kaldırılmalı' sözü, oldukça ironik. Manifestonun sonlarına doğru, dinleyenler gülsün diye koymuş olmalı...
Ancak, tam olarak manaya geldiği tartışmalı da olsa, 'Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli' şeklindeki talep, tam da CHP'yi ifade ediyor...
Bu ülkenin ana muhalefet partisini liderinin, 25 gün süren yürüyüşü sonrasındaki mitingde dile getirdikleri, elbette önemlidir. Ancak Kılıçdaroğlu'nun konuya aynı ciddiyetle yaklaşmadığını söylemek durumdayız.
Söyledikleri arasında kabul edilebilir ve sürdürülebilir şeyler yok çünkü...