Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Nisan 2017

Kaymıyor, sağlam duruyoruz

Dün Millet olarak, ülkemizin geleceği ile ilgili önemli bir karar verdik. Bu kararın aslında ne olduğu, ülke ve millet olarak bize neler getireceği konularında son aylarda daha yoğun olmak üzere aslında uzun bir süredir konuşuyor ve tartışıyoruz.
Tartışmanın taraflarının beklenenden fazla oluşu, özellikle de Avrupalı ülkelerin konuya açıktan müdahil olmaları şaşırtıcıydı. Bu, içimizde olup hala Avrupa değerlerinin çok şey ifade ettiğini düşünenler açısından, ciddi bir hayal kırıklığı oldu.
Ama çok daha şaşırtıcı olan, içimizdeki 'hayır' yanlılarının konunun esasına bir türlü gelmemeleriydi galiba. Konu, Parlamenter Hükümet Sistemi'nden yine demokratik yöntemlerden birisi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş idi. Ama biz aylarca rejim, tek adam, eyalet, bölünme, belediyelerin ve muhtarlıkların hatta lokantaların kapatılması gibi konuyla uzaktan yakından alakası olmayan iddialarla hemhal olmak zorunda kaldık.
Değişiklikle ilgili 18 maddeyi tek tek ve ciddiyetle değerlendirmesi beklenen içerdeki muhaliflerin, yalan olduğunu iyi bildikleri iddialara sarılmaları, üzerinde bundan sonra epey durulacak bir konu.
Ancak Batılı ülkelerin ve özellikle Avrupa'nın Türkiye'nin referandum sürecine yaklaşımı ve 'hayır' cephesine sağladığı ve sağlamaya çalıştığı canhıraş destek, öncelikle üzerinde durulması gereken bir olgu.
Başını Hollanda, Almanya, Avusturya'nın çektiği Avrupa Birliği ülkeleri Avrupa değerlerini, uluslararası kural ve teamülleri hiçe saymayı göze alarak referandum sürecimize müdahil olmaları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizin bildiğimizden de önemli olduğunun göstergesi.

Al birini vur ötekine

Avrupalı siyasetçilerin ve medya organlarının ülkemizin iç meselesi olan bir konuda, bütün soğukkanlılıklarını bir kenara bırakarak söyledikleri ve söylemeye çalıştıklarının hülasasını, The Economist'in son sayısında görebilmek mümkün.
Kapağında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafını kullanan The Economist, başlık olarak 'Türkiye diktatörlüğe kayıyor' cümlesini kullanmış. İngiltere merkezli derginin yakın geçmişteki yayın çizgisini bilmiyor olsak, tam da tedirgin olmayı gerektiren bir başlık bu.
Ancak, 'Türkiye diktatörlüğe kayıyor' iddiasını, hele de The Economist'in kapak manşeti ise, 'Türkiye elimizden kayıyor' şeklinde okumak gerekiyor.
Çünkü cumhurbaşkanlarının mevcut hükümet sistemimizdeki yetkilerini ve yeni geçilecek hükümet sistemindeki yetkilerini biliyoruz. The Economist editörleri de biliyorlardır herhalde.
Cumhurbaşkanının yetkilerinin değişiklikle belli ölçüde tırpanlandığını, sorumluluk getirildiğini biliyor olmaları gereken dergi editörleri milletvekili sayısı, seçilme yaşı, HSK düzenlemesi ve diğer hususların da, tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi düzenlendiğinin farkındalardır mutlaka.
Ancak dergi editörleri, bütün bu düzenlemelerin Türkiye'ye dışarıdan yapılmaya çalışılacak müdahalelere imkan tanımayacağını da biliyorlardır, şüphesiz. Asıl problem burada çünkü.
Nasıl açıktan 'Türkiye avuçlarımızdan kayıyor' diyemedikleri için, 'Türkiye diktatörlüğe kayıyor' demek mecburiyetinde kalıyorlarsa; '16 Nisan'da çıkacak 'hayır' Türkiye'yi sınırlamamızı sağlayabilir' diyemedikleri için de: 'Hayır, Türklerin Erdoğan'ı sınırlamasını sağlayabilir' demek mecburiyetinde kalıyorlar.
Türkiye'nin bir yerlere filan kaydığı yok. Aksine, kendi ayakları üzerindeki duruşunu adamakıllı sağlamlaştırıyor...
The Economist ve benzerleri ile içimizdeki uzantılarının problemi de burada başlıyor işte. Türkiye'yi arzu ettikleri şekilde sınırlandırmalarının büsbütün imkansız hale geldiğini gördükleri için çıldırıyorlar adeta.