Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 14 Mart 2017

Hem suçlu hem güçlü

Avrupa Birliği üyesi Hollanda ve Almanya'nın bakanlarımıza yönelik tavırları, nereden bakarsanız bakın, yenilir yutulur cinsten değil. Hele protesto haklarını kullanmak isteyen Türk asıllılara karşı davranışları da, tam bir barbarlık.
Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında yaşananlar, kelimenin tam manasıyla bir kriz. Ve sebebi de, Hollanda ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri.
Objektif gerçek şu: Adı geçen Avrupa ülkeleri, Türkiye'de yapılacak referandumda 'hayır' denilmesini savunanlara geniş imkanlar sağlarken, evet'i savunanlara katı yasaklar uyguluyor. bunun sebebi de, bu ülkelerin Türkiye'de bir sistem değişikliğine karşı olmaları.
Yani uygulamalar yanlış, sebep çok daha yanlış. Parlamenter Sistem'le mi, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile mi yönetileceği, ülkemizin kendi kararıdır çünkü. Avrupalılara bu konuda söz hakkı düşmediği gibi, oy kullanacak vatandaşlarımıza yönelik propagandanın bir kısmına destek diğerine köstek olmaları da demokrasiye ve ifade özgürlüğüne aykırı.
Krizin yükelme eğiliminde olması, Avrupa kurumlarının müdahalesini gerektiriyor. Ancak bu kuruluşlar adına yapılan açıklamalar, objektiflikten çok uzak.
AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, "Türkiye şu sıralarda ne yazık ki Avrupa yolunda ilerlemiyor, tam aksine Avrupa'dan uzaklaşıyor" diyor, mesela..
Ancak bu konuda Avrupa ülkelerinin ne tür katkılarda bulunduklarına hiç değinmiyor.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte de şöyle diyor: "Hollanda Türk bakanların girişine izin vermediği için özür dileyeceğine, Türkiye'nin cumhurbaşkanı Hollanda'yı faşistlerle ve Nazilerle kıyasladığı için özür dilemeli." Cumhurbaşkanımızın yaptığı sadece bir tespit oysa. Meselenin başlangıcı, Hollanda yönetiminin faşistleri ve Nazileri hatırlatan davranışları. Adam açıkça: 'Ben faşistler ve naziler gibi yapmayı sürdüreceğim, ama siz bunu söylememelisiniz' diyor yani.

Bir rüyanın sonu mu?..

Burnundan kıl aldırmama tavrı, Avrupalıların genlerinde var anlaşılan. Türkiye'ye karşı açıkça demokrasiye, insan haklarına, ifade özgürlüğüne ve dahası uluslararası hukuka ve diplomatik teamüllere aykırı davranışlarda bulunuyor Hollanda yönetimi. En azından bir özür dilemeleri gerektiği söylendiğinde de, 'yanlış davrandıklarımız bizden özür dilemelidir' manasında sözler sarf ediyorlar.
Konuya ne şiş yansın ne kebap anlayışıyla yaklaşanlar da var tabii.
Kimisi konuyu izleyen kimisi de benzeri davranışlarda bulunan ve bulunmaya hazırlanan Avrupa ülkeleri de, her manaya gelebilecek sözlerle işi geçiştirmeye çalışıyorlar. Avrupalılar hem suçlu ve hem de güçlü yani.
Oysa bizlere, Avrupa Birliği ya da Avrupa değerleri denildiğinde akla adalet ve hakkaniyetin geldiği, kendi aleyhlerine bile olsa Arrupalıların dürüstlükten asla taviz vermedikleri gibi hikayeler anlatılmıştı yıllarca.
Şimdi anlıyoruz ki, bu hikayelerin tamamı reklamlardan, Avrupalılık da bencillik ve egoistlikten başka bir şey değilmiş.
Yanlış yapan ve her defasında bu yanlışını dozunu artırarak sürdürenlere karşı gerçekleri hatırlatmak ve yanlış yapanın doğruyu bulmasına katkı sağlamak, her kültürde vardır ve Avrupa kültüründe de olduğu düşünülür.
Ancak Avrupa'nın ortak kuruluşlarının başında bulunan isimlerden gelen açıklamalar, müdamadiyen şiddeti artan yanlış davranışlar karşısında bile suya sabuna dokunmayan sözlerle örülü.