Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Ocak 2017

Yok birbirinden farkları...

Durmadan saldırıyor ve ellerinden geldiği kadar canımızı yakmaya çalışıyorlar. Saldırganların PKK'ya mı yoksa DEAŞ'a mı mensup olduğu, nerdeyse önemini kaybetmiş durumda. Aralarında bazı farklar olsa da, netice itibariyle aynı merkezden emir aldıkları, artık ortaya çıkmış durumda çünkü.
Saldırıya taşeronluk eden örgütler yaptıkları melaneti kabulleniyor ve açıklıyorlar çoğunlukla. Aksi durumda da, yetkililerin tahminleri ile yetiniyoruz.
Ancak saldırıların neden yapıldığı konusunda hepimizin zihni berrak, kanaatlerimiz de açık ve net: Bütün saldırıların aslında bir merkezden koordine edildiğini ve amacın da ülkemize mutlaka boyun eğdirmek olduğunu, biliyoruz.
Daha çok terör saldırılarının tamamlayıcısı olarak devreye giren ve insanların korku ve tedirginliklerini artırmak için sosyal medya ve hatta ana akım medyanın bir kısmını kullananlar açısından, kimin yaptığı önemli değil. Onlar için önemli olanın saldırıların ülkemize ve milletimize zarar vermesi olduğundan, her durumda destekçiler nasıl olsa. FETÖ mensupları da saldırıları kimin yaptığı ile pek ilgilenmiyor. Nasıl olsa, emirler aynı yerden alındığından, onlar için fark eden bir şey yok çünkü...
Bu durumda PKK, DEAŞ ve ufak tefek diğer örgütlerin durumları merak konusu oluyor tabii olarak...
Normal şartlar altında birbirlerine tahammülü bile olmaması beklenir bu örgütlerin. Ancak ülkemize yönelik terör saldırılarını bir tür vardiya halinde nöbetleşe olarak yerine getiriyorlar ve anlaşıldığı kadarıyla bu durumdan şikayetçi de değiller.
Parayı bastıranların verdikleri talimatlarla harekete geçen terör örgütlerinin sipariş üzerine yaptıkları saldırılara gönderdikleri kişileri nasıl ikna edebildikleri, belki de en ilgi çekici konu.

ÖLDÜR VE ÖL!..
Birilerini öldürmeye gönderilen ve sonuç itibariyle kendisi de büyük ihtimalle ölecek olan PKK mensubu bir eylemci, 'nereye ve niçin gidiyorum ve bunun davamıza katkısı ne?' sorusunu sorar mı mesela... Asıl önemlisi de, böyle bir soru sorduğunda cevap alıp alamadığı tabii.
Canlı bomba, bombalı araç ya da yapısı itibariyle bir tür intihar eylemi olan değişik saldırılara gönderilen PKK'lıların nasıl ikna edildikleri hususunda birçok değişik yorumlar var. Narsist yani kendisini aşırı beğenen ve sınırlarda dolaşan bir kişilik yapısına sahip olup, çeşitli sebeplerle intihara meyilli olanların potansiyel canlı bomba adayı oldukları, malum. Sonrası ise bunların üzerinde yapılacak çalışmalarla geliyor...
PKK'nın canlı bombalarının nasıl yetiştirildiklerini anlayabilmek fazla zor değil gibi... Ama benzer saldırılar için kullanılan DEAŞ mensuplarının nasıl ikna edildikleri, çok daha ciddi bir mesele.
DEAŞ'ın kimlerden oluştuğu, karmaşık bir konu. Ancak mensuplarının çoğunlukla inançlı Müslümanlar olduğuna dair bilgiler var. Bu durumda, 'Günahsız yere bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir...' ayetini bilen bir kişi, birisi ya da birilerini öldürmesini isteyenlere birtakım sorular sormaz mı acaba?..
Terör saldırılarının toplumsal etkisini artırmakla görevli olanlar ne kadar aksini iddia etseler de, DEAŞ'ın terörist devşirme potansiyeli açısından en çorak ülke ise Türkiye... Ve bunun neden böyle olduğu da, üzerinde durulmayı hak eden bir konu... İlk fırsatta bu konuya değinelim inşallah...