Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 24 Haziran 2016

Alacaklar, almayacaklar...

Yılan hikayesi mi desek, 'uzun ince bir yol' mu, belirsiz... AB'ın Objektif kriterleri sulandırılmaya çok müsait olduğu ve zaten hemen her defasında da alabildiğine için, pek anlamlı olmadıklarını biliyoruz.
Aslında bir açıdan papatya falı bakılır gibi bir konu Türkiye AB münasebetleri...
'Alacaklar, almayacaklar'...
Yani, ileri sürülen bütün kriterleri yerine getirmiş olsak da, karşımıza yeni kriterler çıkarılmayacağının garantisi yok.
Kuralların ağır bastığı söylenen Avrupa Birliği, Türkiye söz konusu olduğunda bunları değiştirme ve esnetme konusunda oldukça mahir çünkü.
Her şey halledildi zannettiğiniz bir anda bakıyorsunuz yeni kriterler, yeni maddeler...
Avrupa Birliği'nin genellikle 'alacakmış gibi' yaptığı, bizim de tabii olarak 'girecekmiş gibi' yaptığımız cümlenin malumu. Alır mı?.. Belki... Peki alırsa girer miyiz?..
Belki...
AB üyeliğine kabul edilen yeni ülkelere bakıp kendimizde eksiklik aramanın alemi olmadığını biliyoruz.
Romanya, Bulgaristan, Polonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti... Bu ülkeler ve daha başkaları ile mukayese edildiğinde, eksik neyimiz var ki?..
Türkiye ile AB arasındaki mesele, değişik şehirlerin isimleriyle anılan muhtelif kriterlerden çok daha başka bir şey.
Bu başka şeyler arasındaki en önemli husus da Müslüman oluşumuz.
Bir Medeniyet Projesi olduğu iddia edilen AB, 21.
Yüzyılın çözüm bekleyen en temel problemlerinden birisi olan 'farklılıkların bir arada yaşayabilmesi' konusunda cesaretsiz ve dahası ümitsiz...

İyi ki girmemişiz...

Vaktiyle AB'ye girmiş olsaydık bugün çok daha ileri bir seviyede olurduk diyenler var, malum.
Ama, girip de boyunun ölçüsünü alanların, mesela Yunanistan'ın haline bakıp; 'iyi ki girmemişiz' diyenlerin sayısı az değil.
Yunanistan'ın gözler önünde batışı sadece kendi beceriksizliğinden değil herhalde.
Her şeyin hesabını yapan AB, Yunanistan batarken uyuyor muydu sorusunun cevabı da halen verilmedi.
Sadece Yunanistan da değil. AB'e özellikle de son zamanlarda giren ülkelerin hemen tamamının ciddi uyum sıkıntıları yaşadıkları ve bunlardan bazılarının Yunanistan gibi batmanın kıyısında oldukları biliniyor.
Yani, AB mekanizmaları ana gövdeye eklemlenen yeni üyelerin suyunu sıkıp posasını çıkarma konusunda çok becerikli.
Bu arada, İngiltere'nin de Avrupa Birliği'nde kalıp kalmama konusunu referanduma sunduğunu da unutmamak gerek...
Siyasi ve ekonomik yaklaşımlardan bağımsız olarak, Avrupa'yı ve Avrupa Birliği'ni belki de yıllardır orada yaşayan ve artık oralı olmuş olanlardan öğrenmek gerek galiba.
60'lı yıllardan beri bulundukları Avrupa'nın ne menem bir yer olduğu ve eğer bir gün girersek, bunun birilerinin hayallerini süslediği gibi olup olmayacağı, önemli bir mesele.
Almanya'da, Fransa'da, Avusturya'da, Hollanda'da, Belçika'da yaşayan ve çoğu bu ülkelerin vatandaşı olan insanımızın bu konuda söyleyecekleri arasında Avrupalı olmanın güzel tarafları ile ilgili birçok şey vardır elbette.
Ancak Avrupa'da yaşamak hayallerde olduğu kadar da güzel midir sorusuna verilecek cevaplar da, herhalde çok olumlu olmayacaktır.
AB'ın vizeyi kaldırmaması dünyanın sonu değil... Bizi üye olarak almayacak olması da...