Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 4 Eylül 2015

Medya özgürlüğü bu değil!..

Medya özgürlüğü; gazetecilerin ülkemiz insanını olup bitenlerden objektif olarak haberdar etmelerinin sağlanması mı, yoksa yayın organı sahiplerinin yanlışlarının halı altına süpürülmesi midir?..
Soru boşuna değil.
Ülkemizde fikir ve görüşleri sebebiyle bir kişi bile hapiste değilken ve herkes aklına eseni istediği sertlikte ve hatta çirkinlikte yazıyor, konuşuyorken; ısrarla ülkemizde medya özgürlüğü olmadığından bahsedenler var... Medya özgürlüğü, insanları olup bitenlerden haberdar edecek yayın organlarının şartlardan etkilenmeden bağımsız ve objektif hareket edebilmeleri ile ilgilidir. Yani, yayın organının bağlı olduğu gruba ait diğer kuruluşların denetimden ve hesap verebilirlikten uzak olmasını istemenin medya özgürlüğü ile bir alakası yoktur, olamaz da...
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) finans desteği sağladığı ve propagandasını yaptığı gerekçesiyle İpek Koza Grubu'nun 23 şirketinde yapılan aramalar, içeriden ve dışarıdan bazı medya organlarınca medya özgürlüğü kapsamında haberleştirildi yine.
Gruba yönelik iddialardan bazıları şunlar: Terör örgütünün propagandasını yapmak amacıyla bir kısım paravan şirketler kurmak, ticari hayatın doğasına aykırı para trafiği yönetmek, şirketler hesabındaki 7 milyar 40 milyon doları Bahreyn, Malta ve Kıbrıs'taki hesaplara aktarmak... Pek de yenilir yutulur ve birileri medya özgürlüğü gürültüsü çıkarmasınlar(!) diye göz yumulabilecek şeyler değil yani.
Yayın organları operasyon kapsamında olmamasına rağmen, esas iddialara yer vermemeye çalışan bir kısım medyanın, konuyu getirip yine basın özgürlüğüne bağlaması, birilerinin medya özgürlüğünden ne anladığı sorusunu akla getiriyor ister istemez...
Medya özgürlüğü, devleti ele geçirme hesabı tutmayan birtakım çevrelerin bu emellerine ulaşmalarına mani olanlara karşı yürüttükleri çirkin yayıncılığı sürdürmeleri ise şayet, bu konuda bir problemleri olmamalı. İçlerindekini herhangi bir ülkede hayal edilemeyecek kadar özgürce kustuklarına hep beraber şahit oluyoruz çünkü.

İŞ, BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL...
Türkiye'de özellikle son zamanlarda yükselen 'medya özgürlüğü' ilgili şikayetlerin temelinde başka bir şey var... Yayın organı sahibi bazı patronlar, diğer şirketlerindeki kanunsuzluklara yönelik takipleri de medya özgürlüğüne müdahale kapsamında değerlendirmeyi tercih ediyorlar.
Söylemek istedikleri de, aşağıyukarı şöyle: 'Grubumuzun gazete, televizyon ve radyolarında yapılacak her türlü yayın, ne kadar çirkin olursa olsun, hoş görülmelidir. Bunun yanında grubumuzun yayın dışı sahalardaki kuruluşlarında olabilecek hukuksuzluklara da kesinlikle müdahale edilmemelidir. Aksi takdirde, bu kuruluşlara yönelik hukuki müdahaleleri de biz medya özgürlüğü kapsamında değerlendirir, gürültü çıkarırız.
Kısacası; medya özgürlüğü denildiğinde, kin ve nefret saçan yayın organlarının sahibi olan grupların olmuş ve olabilecek her türlü kanunsuzluklarına göz yumulmasını anlıyor birileri.
Gazetecilerin, kendi guruplarının aleyhine bile olsa gerçekleri aktarabilecek cesaret ve imkana sahip olabilmeleri ile ilgili bir kavramı, yayın organlarının bağlı olduğu grubun pisliklerinin örtülmesini sağlamak için kullanmaya çalışmak, Medya Özgürlüğü kavramına ve ifade ettiklerine yapılabilecek ön büyük kötülüktür... Şu anda birilerinin yaptıkları da, tam olarak budur...