Ramazan'ın elveda dediği şu son günlerde, hiç unutmamamız gereken imânî gerçek: Allah(c.c.)'ın rahmet ve mağfireti

Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti gazabını geçmiştir. Samimiyetle tevbe istiğfar edenler için bugünler fırsattır

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 01 Ağustos 2013 Güncelleme 02 Ağustos 2013, 01:47
Ramazan’ın elveda dediği şu son günlerde, hiç unutmamamız gereken imânî gerçek:  Allahc.c.’ın rahmet ve mağfireti

İÇİNDEKİLER

* Dostlar, Ramazan-ı Şerîf rahmetiyle geldi, af ve mağfiretiyle bizleri kuşattı ve şimdi bu son günlerde bizi elimizden sımsıkı tutarak azab çekebileceğimiz kötülüklere ve sıkıntılara düşmememiz için tuttu. Üzülmeyelim, sıkılmayalım diye oruç bizi tuttu. Dostça elini uzattı; bayram sabahına, güzel ahlâkın getirdiği cennet bayramına bizi kavuşturmak için bol bol ikramların olduğu şu günlere getirdi. Yani Allah Teâlâ âdetâ Ramazan'a emreyledi; bu mübarek ay, sinesini bizim için sonuna kadar açtı ve hepimizi içine aldı. Son günlerdir, fırsat elden gitmemiştir. Hâlâ kazanmak için imkânımız vardır. Rabbim hepimizi bu güzellik ve saadete eriştirsin.
Bu günlerde nelere dikkat etmeli? Ramazandan nasıl istifade etmeli?

* Kıymetli okurlarımız, şu ana kadar hiçbirşey yapamadıysanız bile hâlâ Ramazan'da olduğumuzu unutmamalıyız. Tutabileceğimiz bir günlük oruç, kılabildiğimiz bir vakit namaz bile bu günler geçtikten sonra asla yeri doldurulamayacak nimetlerdendir.
Ne yapmalı? İmkânlarımızı en iyi şekilde kullanarak oruçlarımızı muhabbetle tutmaya gayret etmeliyiz. Ramazan'ın bu son günlerini namazsız ve ibadetsiz geçirerek kendimiz hakkında kötülüğümüze şehadet eden günler olarak geçirmemeliyiz.
Elbet bugünlerin hesabı sorulacak ve bize şahit olarak gelen Ramazan elbet hakkımızda şehadette bulunacak.
Birazcık gayretle son günleri hayatımızın bayram günlerine çevirebiliriz.

* Elimizden geldiği kadar namaz, Kur'ân veya oruçla bugünleri geçirebilmişsek sakın bundan dolayı da aldanmayalım.
Bir kere şunu unutmayalım ki; Allah Teâlâ'ya hakkıyla ibadet etmek asla hiçbir kul için mümkün değildir.
Kabul edilen ibadetlerimizin hepsi Cenâb-ı Hakk'ın lutuf ve kereminin eseridir.
Makbul ibadet bile olsa Cenâb-ı Hakk'a layık değildir. O zaman kişi yaptığı bütün hayırlar için Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemeli; gerek ibadetleri, gerek bu mübarek günler içerisindeki hata ve kusurları için Cenâb-ı Hakk'a niyaz etmelidir. Ramazan'ı en güzel şekilde geçirdiğini düşünse bile kula yakışan, hep Allah Teâlâ'nın rahmetini istemektir.

Allah Teâlâ rahmetini, isteyenlere muhakkak verecektir.
* Kıymetli okurlarımız, ister günahkâr olalım ister tevbekar, ister gafletle yaşayalım ister ibadete koşalım, her ne olursak olalım Allah Teâlâ'nın rahmetine muhtacız. O'nun rahmeti ve merhameti erişmeden hiçbir şeyimizin ve hiçbirimizin bir kıymeti yoktur. Rahmetiyle bizi vareyledi, rahmetiyle icad eyledi, rahmetiyle ruhlar âleminde kendisini bildirdi, rahmetiyle âlemlere rahmet Peygamberini gönderdi, o rahmeti rahmet olan Kur'ân-ı Kerîm'iyle, kelâmıyla bütün âleme ilan eyledi, rahmetiyle ibadet taat, tesbihat, zikir ihsan eyledi. Rahmeti coştukça coştu, kat be kat arttı, Ramazan mevsimini de rahmet mevsimi olarak icad eyledi. Hz. Allah rahmetini isteyenlere muhakkak verecektir. O'ndan yüz çevirmek ilk başta kişinin kendisine olan merhametsizliği, acımasızlığıdır. Rahmet fırsatlarını elinin tersiyle itmek, masum bir çocuğu katletmek gibi kendi nefsimize yaptığımız zulümdür.
Kendi nefsine zalim olan kişi, rahmetin kuşattığı bu âlemde Allah Teâlâ'nın hasmı ve düşmanıdır.
Yazık değil mi ya! Allah Teâlâ bizleri bu kadar merhamet ve sevgisiyle kuşatmışken isyanla ve gafletle bundan uzaklaşmak günah değil midir?
Büyük bir gaflet değil midir?

Zikir, tesbih, cömertlik, yardım ve istiğfar için en önemli günler
* Kıymetli can kardeşlerim, Ramazan boyunca dinimizin özelliklerini, baştan başa güzel olan inancımızın birkaç güzel ahlâkını, sosyal hayatımızdaki inanç bütünlüğümüzü, birlik ve beraberliğimizi konuştuk. Bu arada bazı kötü sıfatları yani bizi zarara uğratan hastalıkları sizlerle beraber işledik ve dertleştik. Artık şimdi toparlanma zamanıdır.
Bugünler malumat biriktirmekle geçmemelidir. "Din yaşanınca anlaşılır, anlaşılınca yaşanmaz." yani bildiğimiz kadarıyla elimizde ne varsa şu saatlerde hemen hayatımıza tatbik etmemiz icab eder. Bayrama kadar bütün geceler 'Kadir gecesi' olabilir, zaten güzel başlangıç yapabildiğimiz gün ve gece bizim için Kadir'dir.

Tevbe ve istiğfar etmeli
* Hangi halde, hangi durumda olursak olalım, kendimizi bugünlerde iyi veya kötü hissetmemiz de farketmez; bugünler, bizi sıkıntıya uğratan hayatımızda müzmin, kronik bir hal almış günahları terk etmek için büyük fırsattır. Tevbe etmeli; "Benim tevbem on gün bile dayanmaz." dememeli, yine de istiğfar edip Allah Teâlâ'dan merhamet ve mağfiret dilemeli. Bugünden itibaren her gece "Allahumme inneke afivvun kerîmun tuhibbul afve fa'fü anna" yani "Ya Rabbi, Sen affedicisin, daha kul istemeden ona ikram eden, lutuflarda bulunan Allahımsın. Affetmeyi de çok seversin. Ne olur, şu günler hatırına bizleri affeyle!" diye dua etmeli. İftar sofrasında yemeğin tadıyla tuzuyla, pidenin sıcaklığıyla uğraşmamalı; yüzbinlerce insanın affolunduğu o saatte boynumuzu büküp Allah Teâlâ'dan affımızı istemeliyiz.

Cemaatle namaz kılmaya gayret etmeliyiz
* Kıymetli dostlar, namaz kılarken hepimizin hataları eksiklikleri olabilir. Fakat bir imam arkasında cemaat olduğumuzda, namazdaki kusurlarımız affolur ve inşallah namazlarımız kabule şayan olur. "Cemaat rahmettir." buyuruyor Efendimiz (s.a.s.) Hem ecri, sevabı çok fazladır, hem de kişinin mesuliyeti çok azalmıştır. Ayrıca cemaat olmanın bir güzel tarafı da şudur: O ibadet esnaında, cemaatin içerisinde bulunan ve mânen ibadeti en üst sayılan kişinin derecesine bütün cemaat yükseltilir. Camiye girildiğinde konuşulmamalı; huzura, sükunete, edebe dikkat edilerek ibadet yapılmalı; camiden insanlara güler yüz göstererek, selâmlaşarak, hiçkimsenin dedikodusunu yapmadan, laubalilikte bulunmadan edeple ayrılmalıdır.
Hane halkına, sokaktaki insanlara güleryüz gösterilmelidir. Kızgınlık ve öfkeyle, lüzumsuz kaprislerle bu cennet gibi olan günleri cehenneme çevirmemek lazımdır.

SON BİR HATIRLATMA:
Yatsı namazını ve teravihi cemaatle kılmak, gecenin yarısını ibadetle geçirmek demektir. Yine Efendimiz (s.a.s.) müjdesiyle; sabah namazını cemaatle kılmak, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş gibi sevap kazandırır.
Bu muhteşem fırsatı kaçırmamak icab eder.

Cömertlik ve yardımseverlik için altın değerinde günler
* Kıymetli dostlarımız, mahallenizde dul yetim varsa, hele akrabanız içinde ihtiyaç sahipleri varsa, sizlerin de ona yardım edebilme imkânlarınız var ise hiç vakit kaybetmeden bu günlerde yardımı bolca yapmalı. Suriye'deki din kardeşlerimiz, bizi insan görerek ve bilerek ülkemize sığınan o mazlum insanlarımız çok zor durumdalar. Yakın zamanda İHH temsilcileriyle konuştuğumuzda bu güzel milletimizin nasıl yardım için fedakarlıkta bulunduğunu ibretle öğrendim. Fakat şu an hâlâ çok büyük desteğe ihtiyaç var. Etrafımıza cömertce ve infakla hareket ederken oradaki insanlar unutulmamalıdır. Cömert insan, cehennemle arasına engeller koyar; yaptığı infaklar, üzerine gelecek belaları savuşturur, hatta onu ebedi cehennemden kurtarabilir. Efendimiz (s.a.s.); "Yarım hurmayla bile olsa kendinizi ateşten koruyunuz." buyurarak Allah için samimiyetle vermenin ne kadar önemli olduğunu en güzel şekilde ifade buyurmuşlardır.

Zikir, tesbih ve Kur'ân-ı Kerîm
* Şu günlerde dilimizden "La ilahe illlallah" sözü hiç düşmemeli. İçimizden "Muhammedu'r-
Resûlullah" cümlesini geçirerek yolda, işte, ocak başında, arabada, her yerde bu zikirle meşgul olmak, son saatlerimizi değerlendirmek için çok mühim bir zikirdir. "Subhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azîm" duası, tesbihi çok ama çok mühim bir tesbihtir. Günde on ile yüz arası çekmek, hiç olmazsa iftar saatinde on kere bu tesbihi çekmek çok büyük bir nimettir. Ayrıca bol bol besmeleyle İhlâs-ı Şerîfe, Âyetü'l-Kürsî okumak, gündüzleri Yasin-i Şerîf, geceleri Vakıa ve Mülk surelerini okumak ve olmazsa olmaz, hatim sürmek, isterse bir satır olsun her gün Kur'ân-ı Kerîm'den okumak, kişiyi muhakkak bu günlerde Kadir gecesine ulaştırır. Kadir gecesinde cami cami dolaşmaktansa bir camide yahut güzel bir mekânda ibadetle, zikirle, istiğfar ve Kur'ân-ı Kerîm'le meşgul olmak çok daha isabetli bir harekettir.

Bir saatle dahi itikaf olabilir
İtikaf, Efendimiz (s.a.s.)'in Ramazan'ın son on gününde yapmış olduğu mühim bir ibadettir.
Hali vakti yahut hayat tarzı buna müsait olmayan kişiler için bir saatlik hatta onbeş dakikalık bile itikaf olabilir. Erkeklerin itikafa niyet ettikleri yerin muhakkak beş vakit namaz kılınan bir mekânda olma şartı vardır. Yani kişi dernek binasında, bilmem ne kültür evinde eğer erkekse itikafa giremez. Böyle bir itikaf yoktur. Ama kadınsa, kadınlar bir köşede, daima namaz kıldıkları bir bölümde itikafa niyet edebilirler. Bir kişi namaz için camiye girdiğinde, itikafa da niyet ederse, namaz boyunca yahut camide kaldığı müddet içerisinde dünya kelâmı konuşmadan ibadet, tefekkür ve zikirle meşgul olursa o geçirdiği süre içinde itikaftaymış gibi ecir kazanır. O niyetle girmesi çok mühimdir.
Çünkü "Âdetle ibadeti birbirinden ayıran şey niyettir." Niyette ilk başta, yapılan işten evvel sadece Allah için yapma düşünülmelidir. Sonra da yapacağı işi kalbinde tutar yahut söyler. Buna göre kişi itikafa niyet ederken "Allah için itikafa niyet ettim." şuuruyla yahut sözüyle itikafa girmiş olur. Dolayısıyla Ramazan'ın bu bereketli günlerinde bir saatcik olsun vaktimizi böyle geçirmek, binlerce günün bereketini kazanmamıza vesile olacaktır.

* * *
GÖNÜL SAHİFESİ

Halife Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken; "Ey Behlül!
Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim.
Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul.
Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.
Bunun üzerine Hazret-i Behlül; "Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi. Halîfe; "Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi. Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı. Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti.
Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı.
Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi.
Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona; "Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı." dedi. Behlül; "Danıştım efendim.
Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi. Halîfe heybetle; "Ey Behlül!
Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi. Behlül de; "Doğru söylüyorsun, ben de onlara danıştım.
Onlar bana cevap verdiler ve; 'Ey Behlül!
Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik.
Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık, işte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma!' dediler."
Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd; "Haklısın." deyip düşüncelere daldı.

* * *
AYET-i KERiME

* Gerçekten bu Kur'ân da en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü'minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler.
İsra, 9

* * *
Hz. İnsan'dan insana sesleniş
HADiS-i ŞERiF

* "Cömert kişi, Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır.
Cimri olan ise, Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır.
Allah katında, cömert bir bilgisiz câhil, cimri bir ibadet edici âbidden daha sevimlidir."
Ebû Hureyre / Tirmizî

* * *
* "Allah'ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah'ım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah'ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter."
Âmin.