
Değerli dostum Adem Yiğit maç bittiğinde dönüp bana şunu söyledi: "Görüyorsun değil mi? Şampiyonluk korkulacak bir şey değil, inanılacak bir şeydir." bu sezonu özetleyen cümle tam olarak buydu! Milyonlarca taraftar her sezonu "Olacak mıyız?" sorusunun bilinmezliğinde tamamladı. Umutsuzluk tarlasının dışına bir türlü çıkamadı. Sebepleri belliydi ve haksız da değillerdi. Tam yaklaştıklarında kaybettiler... O kaybedişi, 1996'yı derin bir acı olarak hissettiler ve silemediler hayatlarından. Lakin futbol devam ediyordu.
Yıllar sonra Abdullah Avcı diye biri çıktı geldi. O da acıları en derinden yaşayanlardan biriydi.
"KORKUYA GEREK YOK" DEDİ
Her sezona büyük hayallerle başlayıp, hayallerini her defasında başka bahara ertelediler. Kazandığı da vardı tabi ki lakin sezonu 'kupasız' tamamladılar. Yıllar sonra Abdullah Avcı diye biri çıktı geldi. O da acıları en derinden yaşayanlardan biriydi. Nihayetinde 'kaybedişleri' tecrübe eden iki güç birleşti. Vuslat buydu aslında! Sonunda ne olacağını ikisi de biliyordu. "Korkuya gerek yok" dedi. "Korksaydım, dingin denizden dalgalı denize gelmezdim" cümlesi camiayı heyecanlandırdı. "Acabalar" olsa da, "Yapar mı?" sorusunun yanıtı cevapsız bırakılsa da, aldırmadı! Gemiyi limandan çıkarttı. Temel vardı, katlar çıkılmıştı. Tek eksik 'şampiyonluk katıydı.' Kazandıkça umut arttı. Korkular yerle yeksan oldu, inanca evrildi. Yolun sonunda inanılan şey, gerçeğe dönüştü. Gemi limana demirledi. Şampiyonluk Kupası artık Trabzonspor'undu!