Türk casusun büyük esrarı

Katolik Kilisesi'nin faaliyetlerinin ayyuka çıkığı dönemlerde ilginç bir gelişme yaşandı. Bir Türk casusun, Osmanlı İmparatorluğu'na yazdığı mektuplar ortaya çıktı. Fransa ve İtalya'ya yayılan bu mektuplar, ilginç bir iddiayı da gündeme getirdi: Bu bir kişinin işi olamaz.

Aytunç Altındal'ın 'Bir Türk Casusunun Mektupları' adlı yeni kitabından alıntıladığımız bu mini yazı dizimizin konusu, her ne kadar bir dönem Avrupa'yı kasıp kavuran müthiş Türk casusunun faaliyetleri olsa da, satır aralarında o dönemlere ait pek çok bilinmeyeni de bulacaksınız. Olaylar, yüzlerce yıl önce, Avrupa'da cadı avının bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü dönemde başlar... O vakitler, Katolik Kilisesi'nin faaliyetlerinin ayyuka çıktığı, engizisyon mahkemelerinin kilise karşıtlarını gözünü kırpmadan astığı, yakarak öldürdüğü zamanlardır.
İşte tam o günlerde bir Türk casusunun, Osmanlı'ya yazdığı mektuplardan söz edilir. Bu mektuplar giderek o kadar çoğalır ki Avrupa'da 'gerekli mercilerin' kulaklarına da gitmekte gecikmez. Çeşitli dillere çevrilip, elden ele dolaşır, gizlice basılıp yayınlanır. Daha sonraki yıllarda, batı dünyasında sekülerleşmeye doğrudan ve en büyük katkıyı yapacak olan yine bu mektuplardır.
Yazar-araştırmacı Aytunç Altındal'ın son kitabı, 'Bir Türk Casusunun Mektupları'na da konu olan bu casusun sürpriz kimliğine geçmeden önce, Avrupa'nın o dönemdeki durumuna bir göz atalım.
Yine Altındal'ın satırlarından tabii... "Batıda örgütlü dinin kurucusu ve savunucusu Katolik Kilisesi yüzyıllarca korkunç bir baskı, zulüm ve terör uygulayarak bilimsel gelişmenin önünü tıkamıştı" diyerek söze başlıyor yazarımız.
Ve şöyle devam ediyor; "Hıristiyanlığın tarih sahnesine çıkmasından yüzyıllarca önce yaşamış ve ölmüş filozofları bile suçlu görebilecek ve gösterebilecek kadar bağnaz bir görüştü bu.
İnsanlığın kültürüne ve tarihine ışık tutacak binlerce el yazması yaktırılmıştı. Binlerce kitap yasaklanmış ve kendi uyduruk dogmalarını akıl almaz işkencelerle herkese kabul ettirmeye çalışmıştı. Bu zulüm ve işkenceyi yaparken de daime aynı suçlamada bulunmuştur: Bunlar Ateisttir." Oysa Hıristiyanlığın vücut bulmasından önce durum çok daha farklıymış. Önce Paganlar varmış mesela... Ama dilerseniz bu 5000 yıl öncesine yapacağımız kısa bir yolculuğu yine Altındal'ın kitabının satırları arasında yapalım. Bu arada yazarımızın o güzelim anlatım üslubunu biraz bozarsak da bizi affetsin. HHH Önce Paganlar vardı... Tek tanrılı dinlere geçildikten sonra o dinlerin ruhani liderleri Paganlar'a 'put-perest' adını takmışlardı. Oysa Pagan'ın kelime anlamı 'yerleşik düzen içinde kentler kurarak burada yaşama alışkanlığı edinmiş topluluklar" anlamına geliyordu. Gerçi onların inançları tek tanrıya değildi ama yaklaşık günümüzden 2500-5000 yıl önce yaşamış bu insanlar, bugünkü batı uygarlığının ve kültürünün temellerini atmışlardı. Bunlar çeşitli tanrılara, kahramanlara veya bedensiz varlıklara inanıyorlardı. Kısaca kim, neye isterse ona inanabiliyor, kimse başkasının tanrısına, kahramanına karşı şiddet uygulamayı düşünmüyordu... Çünkü Pagan'ların yaşamlarında kentsel ilişkilere yön verenler kurallar sekülerdi. Yani dünyevi nitelikteydi. Tarihe şöyle bir göz atarsak Büyük İskender de Pagan'dı, Kleopatra da, Sezar da... Hatta Firavunlar, Hitit ve Sümerler, Pagan geleneğinin kurucularıydı. HHH Sözü fazla uzatmayalım ve işin heyecanını kaçırmayalım. Kısaca Pagan geleneği, büyü'ye simyaya yer verdiği gibi bir anlamda bilime de çok açıktı. Onlar için sonun başlangıcı Katolikliğin yayılması ve Katolik Kilisesi'nin kurulmasıyla başladı.
Değil İsa'ya inanmamak, kuşku duymak bile korkunç işkencelerle karşılaşmak demekti. Her şey Kilise'nin öne sürdüğü gibi olmalıydı. Onların sözünden çıkanlar dinsiz ilan ediliyordu. Aytunç Altındal kitabında bu durumu şu satırlarla anlatıyor; "Özellikle Rönesans ve aydınlanma çağında büyük keşiflere imza atmış bilim adamlarından çoğunun ateist olduğu söylenmiştir ama bu kesinlikle doğru değildir. Başta Isaac Newton olmak üzere ünlü Charsel Darwin de dahil ateist olarak yaftalanan bilim adamlarının neredeyse tamamı inançlı kişilerdi. Onları Ateist ilan eden yerleşik Kilisenin liderleriydi. Bunlar kendi çıkarlarına uymayan, kendi uydurdukları dogmaları, dolma niyetine yutmayan herkesi ateist, din düşmanı ve katli vacip olarak göstermişler, kimini yakmış, kiminin derisini yüzmüşlerdir." İşte böyle bir vahşetin hüküm sürdüğü yıllarda bir Türk casusu, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde deyim yerindeyse cirit atıyor, Kilise hakkındaki en cüretli eleştirileri kaleme alıp Osmanlı'ya bildiriyor ve bununla da kalmayıp, bu mektupları bir çığ gibi Fransa'ya, İtalya'ya, yayılıyordu. Ve mektuplar çoğaldıkça ciltler halinde toplanıp gizlice basılmaya başlandı.
Sonunda bu casusun tek bir insan olamayacağına kanaat getiren Kilise baskıyı daha da arttırdı. Osmanlı'ya yazılan bir mektupta şu ifadeler yer alıyordu; " Benim yerime yeni bir ajan gönderdiğinizi duyduğum zaman çok sevinmiştim ama yeni ajan Paris'e varmadan Chaalons denilen yerde öldürülmüştür..." Osmanlı Şeyhülislam'ına yazılan mektuplardan biri, 'Sicilya'daki bir depremi haber vermekte ve böylesi bir durumda Katoliklerin nasıl helmen batıl yollara saptıkları' anlatmaktaydı. Mektubu yazan "Bunları Hıristiyanlara söylesem beni hemen ateşe attıracaklarından hiç kuşkum yok" diye noktalıyordu satırlarını. Yüzlerce kişi işkenceye, sorguya alınmıştı ama hiç kimse hala Türk Casusu'nun kim olduğunu bilmiyordu.
Kiliseye kadar uzanan bu mektuplarda hem Katolizmin hem papazların ahlaksızlığı en yalın ve çıplak bir dille eleştiriliyordu. Üstelik bu bilgiler çok içerden alınmıştı ve son derece doğruydu. Peki kimdi bu kelleyi koltuğa almış Türk Casusu? Önce onun 45 yıl Paris'te yaşamış, kralların sarayında ağırlanan bilge bir kişi olduğu ortaya atıldı... Ve el altından basılan kitaplardan birinde onun yağlıboya bir tablosu yayınlandı ve ismi açıklandı; Kara Selim Mahmut (Muhammed) Tabii ki gerçek bu değildi... Peki Avrupa'yı ayağa kaldıran Kilise'ye bir insan avı başlatan bu satırların gerçek sahibi kim olabilirdi ki? Türk Casusu'nun yağlı boya tablosunun fotoğrafı var.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.