Tarihi 6 Mayıs 2024

İsmailağa Tartışması ve Değişim

Geçtiğimiz günlerde hem din-devlet-toplum ilişkileri hem de gazetecilik açısından oldukça önemli bir hadise cereyan etti. Kamuoyunda İsmailağa Cemaati olarak bilinen dini grup, cemaatin lideri olan Hasan Efendi'nin vefatının ardından yerine kimin geçeceğiyle ilgili yoğun tartışmalarla gündemi işgal etti. Cemaat ise kamuoyunun gözü önünde cereyan eden bu tartışmanın etkisiyle olacak, bence yerinde bir hamle ile bir grup gazeteciyi davet edip bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Her ne kadar laik medya elitinin gizemlileştirme ve kriminalize etme eğilimine mukabil savunma refleksi ile cemaat içine kapansa da İsmailağa bir yönüyle ezelden beri herkesin gözünün önünde. İstanbul'un Fatih ilçesinin Çarşamba mahallesinde yoğunlukla yaşayan bir gruptan bahsediyoruz. Ezan okunduğunda camiye girebilir, insanlarla birlikte namazı kılabilir, varsa sohbeti dinleyebilir dahası semtin sokaklarında özgürce dolaşabilirsiniz. Etraftaki neredeyse tamamı cübbeli ve sakallı erkeklerin, çarşaflı kadınların arasında biraz yabancılık hissetse de nihayetinde -klişe benzetmeyi kullanırsak- bir mini eteklinin bile rahatlıkla girip çıkabileceği bir semt. Nihayetinde bir suç örgütünün gettosu değil. Uyuşturucu çetelerinin kontrol ettiği dar sokaklardan bahsetmiyoruz. Sizin benim gibi insanların yaşadığı, insanların dükkanlara girip çıktığı, memleketin her köşesinde bulunan üç harfli marketlerin olduğu bir mahalle. Evet farklı bir sosyal dokusu var ama hâkim olan sosyal doku kriminal değil.
Şimdiye kadar Türk medyasının konuya yaklaşımının, Çarşamba mahallesiyle ilgili yaptığı haberlerin safariye çıkmış batılı tadında olması medyamızın bir ayıbı. Gözlem yapmak, anlamak ve anlatmak için değil ifşa etmek, yargılamak ve mahkûm etmek için haberler yapıldı. İsmailağa Cemaati de buna mukabil diğerleri gibi ama belki biraz daha fazla içine kapandı. Zaten modern toplumsal yaşantının bazı öğelerine karşı oldukça mesafeli olmaları içine kapanmayı kolaylaştırdı. İlk defa cemaat içi liderlik tartışmasının geldiği boyut sayesinde bu tutum değişti.
Sık sık sosyolojik olarak muhafazakar ve gelenekçi olan dini toplumsal yapıların, yenilikçilik, şeffaflık, toplumsal diyalok gibi kavramların savunuculuğunu yapan seküler/batılı toplum kesimlerinden çok daha değişime ve yeniliğe açık olduğunu düşündüren örneklerle karşılaşıyoruz. Şimdi bir düşünelim; İsmailağa Cemaati'nin gazetecileri çağırıp bilgilendirme toplantısı yapmasının cemaatin gelenekselciliği ve içe kapanıklığı açısından ne kadar cesur bir adım olduğunu anlamaya gayret edelim. Sonra da kendimize acaba seküler/batılı toplum kesimleri İsmailağa gibi geleneksel dini yapılara dönük böyle bir adım atabilir miydi diye soralım. Sorular ve cevapların üzerine düşünmeye devam…