Tarihi 18 Temmuz 2022

Vazgeçmediler sadece artık zayıflar

MUHALEFET ikide bir muhafazakar seçmeni kandırmaya dönük açıklamalar yapıyor.
Muhafazakar seçmene kendilerince "Artık AK Parti iktidar olmasa da kimse sizin kazanımlarınıza dokunmayacak" garantisi veriyorlar. Kimin iktidar olacağı nasıl olsa 2023 seçimlerinde belli olacak.
Şunun şurasında seçime ne kaldı. Seçime bu kadar az kalmışken bu konuda spekülasyon yapmaktansa bekleyip seçim sunucunu görmek çok daha mantıklı.
Gelelim meselenin "Muhafazakar seçmenin kazanımlarına kimse dokunmayacak" kısmına. Muhalefetin bunu bir lütuf olarak sunması bile arkaplanında yatan "dokunma" isteğini ele veriyor. Ve aynı zamanda geçmişte "dokunulduğunu" da itiraf ediyor. Geçmiş günahlar için henüz nitelikli bir hesaplaşma görmedik. Yarım ağız "Hata yaptık" diyenler oldu ama bu hatanın arkasında yatan zihniyetle bir hesaplaşma olmadı. Dolayısı ile yarım ağız itirafların bir kıymeti harbiyesi yok. Hesaplaşma nitelikli olmadığına göre "dokunma" isteğinin söndüğüne dair bir beklenti içerisinde de olamayız. Yani muhalefet bir daha başörtüsünü yasaklamayacağız derken aslında "Hala yasaklamak istiyoruz ama buna kısa sürede gücümüz yetmez" demek istiyor.
Zaten bu düşünce kendini başka olaylarda ve söylemlerde de ele veriyor.
Başörtüsü yasağının, imam hatip mezunlarına uygulanan katsayı engelinin, kamudan muhafazakarları ihraç etme isteğinin arkaplanında yatan İslam karşıtı tutum yerli yerinde duruyor. Sadece tezahürü değişti. Eğer gerçekten bir zihniyet değişikliği olsaydı herhalde muhalefetin en çok uğraştığı, en çok iftira attığı kurum Diyanet İşleri Başkanlığı olmazdı. Ortada somut bir eleştiri bile yokken muhalefetin yatıp kalkıp Diyanet ile uğraşmasının başka bir açıklaması olabilir mi?
CHP zihniyetin konu İslam düşmanlığı olunca bir milim bile değişmediğinin bir başka kanıtı da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başörtülü tercümanına karşı besledikleri husumettir.
Kılıçdaroğlu ne zaman sözümona dış politika eleştirisi yapacak olsa sözü Cumhurbaşkanı'nın başörtülü tercümanına getiriyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı olmaya gerek yok; bugün bir ilk mektep talebesi bile tercümanın çeviri yaptığını politika yapıcı olmadığını bilir. Yani müzakerelerde söz sahibi değildir, söyleneni çevirir, sonra cevabı çevirir.
Pekala Kılıçdaroğlu da bu gerçeği biliyor. Kaldı ki tercümanın çeviriyi yapmasını sağlayan şey başındaki örtü değil lisan bilgisi. Pekala tercümanı eleştirmek istiyorsa başındaki örtüyü işe karıştırmadan da bu eleştiriyi yapabilirdi. Ancak işe tercümanın başörtüsünden başlayarak kendi tabanına mesaj veriyor. Siyaset gereği, oy almak için, takiye yaparak başörtüsü ile sorunumuz olmadığını söylesem de bakın hala başörtülülerle uğraşıyorum, diyor. Mesele bu kadar açık!
Peki başabilecekler mi?
Yani eğer iktidar olurlarsa muhafazakar toplum kesimlerinin kazanımlarını ellerinden alabilecekler mi? İki cevap var; birincisi seçimle alakalı. Bence kazanamayacaklar ama onu dediğim gibi bekleyip göreceğiz. İkincisi velevki kazansalar bile muhafazakar kesimin kazanımlarına dokunamayacaklar.
Lütfen dikkat buyurun; dokunmayacaklar değil DOKUNAMAYACAKLAR!
Artık Türkiye o günleri geride bıraktı. Kimsenin buna gücü yetmez! Güçleri yetse bir an bile durmazlardı. Bunu da unutmamak lazım!