Tarihi 20 Mayıs 2022

HDP/PKK ortaklığı gizlenemez

Aslına bakarsanız yaklaşan seçimlerin kimlik ve beka tartışmaları etrafında şekillenmesi istemem. Tartışılan konu kimlik olunca, devletin geleceği olunca eğitim, kültür, nüfus politikaları, kalkınma, sağlık gibi birçok önemli mesele ikinci plana itiliyor. Gönül isterki adaylar ve partiler bu konulardaki somut politikalarını seçmene açıklasın, seçmen hangisi aklına daha çok yatıyorsa ona yönelsin, oyunu versin.

Ancak böyle giderse yaklaşan 2023 seçimlerinin de ana gündemi beka ve kimlik meselesi olacak. Nasıl olmasın ki; muhalefet ittifakının, oyu henüz küsuratların yer aldığı diğer hanesinden çıkacak kadar olmayan, üyelerinden Ali Babacan çıkıp tüm KHK'lıların tekrar kamu görevine alınacağını büyük bir müjde gibi ilan ediyor. Yetmiyor devletin bu FETO'cularla ilgili tuttuğu her türlü kaydın, bilginin, istihbaratın da imha edileceğini söylüyor. Eğer Babacan dediğini gerçekleştirecek iktidar gücünü elde ederse YÖK, ÖSYM, Milli Eğitim, TSK, telekomünikasyon, emniyet gibi stratejik öneme sahip alan ve kurumlarda tüm FETO'cular istediği gibi gönül rahatlığı ile çalışmaya başlayacaklar. Gel de bu ortamda beka sorunundan bahsetme!

Diğer tarafta Kılıçdaroğlu'nun yapıp ettikleri var. HDP/PKK'nın desteği ile muhalefet ittifakı içerisindeki adaylık kavgasından galip gelmeyi umuyor. Gün sonunda masaya oturan herkese aranızda en fazla oyu alan partinin genel başkanıyım, dahası HDP'nin desteklediği adayım diyecek. Kendisinden başka bir adayın hem CHP'den hem de HDP'den fireye neden olacağını söyleyecek. Gönül rahatlığı ile bunu söyleyebilmesi için HDP'ye alan açması gerekiyor ki bunu yıllardır yapıyor. HDP'ye alan açtıkça kendi tabanına dönük konsolide edici eylem ve söylemlere girişiyor. Türkçesi gerilimi, düşmanlığı, kutuplaşmayı arttırarak laik tabanının muhtemel itirazlarının önünü kesiyor. Bu da kimlik politikası demek!

Seçimin başka bir minvalde ilerlemesi şimdilik zor gözüküyor. Tabiki Cumhurbaşkanı Erdoğan için bu çok şeyi değiştirmeyecek. Erdoğan her zaman olduğu gibi yaptıklarını ve yapacaklarını anlatacak. Erdoğan organik ve başarılı bir lider olduğu için rakibinin hamlesinden bağımsız olarak kendi oyun planını hazırlayıp devreye alabiliyor. Öte taraftan muhalefet ittifakının HDP/PKK ile ilişkilerini de pek tabiki altını çize çize, vurgulaya vurgulaya anlatacak. Siz bakmayın muhalefet partilerinin yandaş araştırmacılara yaptırdığı anketlere dayanarak kendi oylarını %30'ların üstünde açıklamalarına. Herhalde o anketlerin kamuoyuna açıklamadıkları oynanmamış, manipüle edilmemiş versiyonuna da bir göz atıyorlardır. Orada toplumun HDP/PKK'ya karşı ne kadar mesafeli olduğunu görüyorlardır. AK Parti, CHP, MHP ve diğerleri, hemen hemen her partinin seçmeninin asla hangi partiye oy vermezsiniz cevabına ilk verdikleri cevap HDP. Keza HDP'nin desteklediği bir Cumhurbaşkanı adayına da oy vermek istemiyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da hem oy almak için hem de HDP/PKK'nın desteklediği adayın ülkeye doğuracağı maliyeti önlemek için bu hakikati sık sık hatırlatacak.

Şöyle bir dünyanın gidişatına bakın; salgının neden olduğu alt üst oluş, ekonomik sıkıntılar, hammadde krizi, Rusya-Ukrayna savaşı, yükselen yabancı düşmanlığı… Yıllardır tarafsızlığı ile "övünen" İsveç ve Finlandiya bile eteklerini tuta tuta NATO kapısına yüz sürdü. Türkiye'nin vetosu olmasa neredeyse üç günde NATO'ya katılmak arzusundalar. Bu atmosferde seçime gidilirken HDP/PKK ile yaşanan yasak aşkı seçmen sizce ne kadar görmezden gelir?