Tarihi 10 Ocak 2022

Türkiye’nin HDP ile imtihanı

GEÇMİŞTE saçma sapan gerekçelerle bu ülkede partiler kapatıldı. Adalet Bakanlığı önünden kalkan otobüslere bitişik nizam doluşan sözde hâkim ve savcılar, soluğu Genelkurmay karargahında aldılar. Darbeci askerlerin hâkim ve savcıları endoktrine etmek için hazırladığı ucuz videoları izlediler.
Sözde konferansın sonunda, koca koca olması gereken hâkim ve savcılar ilk mektep müsameresindeki heyecanlı kopiller gibi el çırparak marşlar söylediler. Genelkurmay karargâhından çıkıp Refah Partisi'ni kapattılar. Darbeci askerler emretti, kendilerini ve temsil ettikleri adalet mekanizmasını karargâhın çoban köpeği haline getirmiş sözde hukukçular emri yerine getirdi. Refah Partisi'nden sonra kurulan Fazilet Partisi de aynı zihniyet tarafından Refah Partisi'nin devamı olduğu gerekçesi ile kapatıldı. Hukukçu ve insan olmanın faziletinden bihaber başka bir hukukçu gurubu ise AK Parti'yi kapatmadı ama hazine yardımını durdurma cezası verdi.
Böyle kötü bir mazimiz varken, insan bu ülkede "parti kapatılsın" derken iki değil yirmi sefer düşünüyor. Evet "partiler kapatılmasın, bu işi siyaset kurumu kendi dinamikleri içerisinde halletsin". Ben de bu temenniyi canı gönülden destekliyorum. HDP, PKK'nın örgütsel yapılanmasında basit bir fonksiyondan fazlası değil.
Ama madem seçmenin bir kısmının oyunu aldı, o zaman HDP'yi kapatmayalım. HDP kapatılmayı hak etmediği için değil ama oy veren seçmenin iradesine duyulan saygıdan dolayı başka bir çözüm bulalım. Ve evet, o çözüm siyaset kurumunun içinden olsun. Makam aracı ile dağa silah taşıyan HDP'li milletvekillerine rağmen, teröristbaşının heykelini dikeceğiz diyen şimdinin terör hükümlüsü Selahattin Demirtaş'a rağmen, PKK sizi tükürüğü ile boğar diyen sümüklü siyasetçi bozuntusuna rağmen... Hatta son skandala, dağdaki terörist sevgilisine eskort servisi veren sözde milletvekiline rağmen HDP'yi kapatmayalım.
HDP'ye oy veren seçmenin iradesine saygı duyalım ve tüm bu suçların cezasını siyaset kurumu içerisinde verelim. Onun da yolu basit; ülkedeki diğer siyasi partilerin hep bir ağızdan HDP'nin PKK güdümünde olmasına itiraz etmesi, HDP'yi meşru siyasetin sınırları içerisine girmeye davet etmesidir.
İşte çaresiz kaldığımız nokta tam olarak burası. Ülkede en büyük muhalefet partisi konumunda olan CHP, HDP'nin terörle bağlantısına ses çıkartmıyor. Ne HDP'lilerin PKK'nın dağa militan devşirme ajansı gibi çalışmasına, ne yaptıkları Abdullah Öcalan güzellemelerine ne de PKK'dan talimat almalarına itiraz etmiyor. Hatta durum öyle bir hale geldi ki CHP'lilerin ağızlarından düşürmedikleri "HDP, PKK'dan bağımsız kendi iradesi olan bir siyasi yapıdır" cümlesini hiçbir HDP'linin ağzından duyamazsınız.
HDP'nin terörle içli dışlı her eylemini savunacak bir CHP olduğu müddetçe HDP meselesine çözüm siyasetin sınırları içerisinden çıkmayacaktır. Ve eninde sonunda bu parti kapatılacaktır. Parti kapatmanın vebali bu sefer tüm Türkiye'ye değil CHP'nin boynuna yüklenecektir. CHP içerisinde aklı selim birisi kaldı mı bilmiyorum ama biz sağ duyulu bir hatırlatma yapalım; 20 yıl sonrasını düşünün.
Bugün nasıl toplumun büyük bir kesimi tarafından din düşmanı, camileri kapatan, başörtüsünü yasaklayan CHP olarak anılıyorsanız, 20 yıl sonra PKK'yı destekleyen, PKK'nın siyasi kanadı HDP'yi savunan CHP olarak anılacaksınız.