Tarihi 19 Haziran 2020

Kemal Beyin Trajedisi

Bazı anket şirketleri araştırma yapmışlar. Araştırmalarının sonuçlarına göre AK Parti'nin oyları düşüyormuş. AK Parti hiç olmadığı kadar zor durumdaymış. Bir dahaki seçimlerde en fazla oyu alan parti olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tekrar seçilmesi gittikçe zorlaşıyormuş. Dahası var; Cumhurbaşkanı Erdoğan seçmen desteğini hepten yitirmeden erken seçime gidip bir 5 yıl daha görevde kalmayı garantilemek istiyormuş. CHP genel başkanı da açıklama yapmış. Yakın zamanda AK Parti'den kitlesel kopuş bekliyormuş. AK Parti'nin kan kaybettiğini gören milletvekilleri gruplar halinde istifa edip başka partilere geçeceklermiş.

Bakmayın böyle uzun uzun anlattığıma, yıllardır bilmem kaçıncı kez dinlediğimiz bayat bir hikaye bu. AK Parti'nin kazandığı her seçimden takribi bir yıl sonra "AK Parti dağılıyor, seçmen desteğini kaybediyor, milletvekilleri istifa edecek, parti bölünecek" martavallarını okuyorlar. Ne hikmetse her seçimde yine AK Parti kazanıyor. Şimdi de durum aynısı.

Esas acıklı olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun durumu. Hem ekonomik kriz olduğunu, Türkiye'nin dış politikada çuvalladığını, terörle mücadelenin iyi gitmediğini, toplumsal patlamanın kapıda olduğunu, salgın sürecinin iyi yönetilmediğini söylüyor hem de AK Parti'den kitlesel istifalar yaşanmasına bel bağlıyor. Güvenle arkasına yaslanıp kendinden emin ve fakat inandırıcı bir tonla "AK Parti eline yüzüne bulaştırdı, yönetemedi. İlk seçimde gidici. CHP meclis çoğunluğunu elde edecek. Ben de Türkiye'nin cumhurbaşkanı olacağım. Partimizin vizyonunu cumhurbaşkanı olarak hayat geçireceğim" diyemiyor. Söylese bile dinleyenler kimse gülmekten cümlenin sonuna kadar dinleyemez!

Dedim ya acıklı bir durum diye… Bir tarafta Ekrem İmamoğlu var. Herhalde Kılıçdaroğlu keşke İstanbul'u kazanmasaydık, keşke İmamoğlu büyükşehir belediye başkanı olmasaydı diye düşünüyordur. İmamoğlu öyle veya böyle bir seçim zaferi kazanarak yıllardır %25'in üzerine çıkamayan Kılıçdaroğlu'na doğal rakip oldu. Öte taraftan çok değil bir yıl geçmeden İmamoğlu'nun belediyeyi yönetemediği hatta CHP'li belediyelerin genel olarak başarısız olduğu ortaya çıktı. CHP önceden kazanamayan bir partiydi. Ancak İstanbul ve Ankara tecrübesinden sonra kazansa bile yönetemeyen bir parti olduğu tescillendi.

Öte tarafta Canan Kaftancıoğlu var. Canan Hanım'ın yeri ayrı. Kendisi başarılı bir siyasetçi. Başarılı olması iyi işler yaptığı anlamına gelmiyor. Sadece siyaset oyununu iyi oynuyor. Tıpkı attığını vuran bir suikastçı gibi. Atış becerisi çok yüksek, işinde başarılı ama kiralık katil. Canan Hanım hem CHP'yi hem de İBB'yi taktı peşine sürüklüyor. Kemal Kılıçdaroğlu HDP ile kurduğu ittifak su yüzüne çıkmayacak diye uğraşırken, Kaftancıoğlu CHP'yi neredeyse örgüt evine çevirdi. Nerede bir solcu terörist var, Kaftancıoğlu orada. Nerede bir şiddet övgüsü var Kaftancıoğlu baş köşede. Adeta parmaklarını CHP'nin burnuna takmış, gittiği yere peşinden sürüklüyor. Ne belediye başkanı ne de genel başkan ama hem belediyeyi hem de partiyi yönetiyor. Hatta Türkiye siyasetinde gündem belirleme kabiliyeti Kılıçdaroğlu'ndan da İmamoğlu'ndan da yüksek.

Hal böyleyken Kılıçdaroğlu AK Parti'nin dağılacağını söylüyor. Nereden baksanız trajikomik bir durum.