Tarihi 15 Temmuz 2019

Bizim 15 Temmuz’umuz

ÜZERİNDEN tam üç yıl geçmiş.
Düşmana karşı milleti korusun diye eline silah sırtına üniforma verilen hainler düşman olup millete kast edeli üç yıl olmuş.
Hakkında çok şey söylenebilir.
Kahramanlık, cesaret, korkusuzluk, fedakarlık... Hepsi uzun uzun anlatılabilir.
Ne söylenirse söylensin ülkesi için koşa koşa şehadete giden 16 yaşındaki delikanlıların hikayesi hakkıyla anlatılamaz. En iyi edebiyatçıların nutku tutulur. En büyük tarihçiler işin içinden çıkamaz.
15 Temmuz... Bizim hikayemiz...
Bizim 15 Temmuz'umuz.
Üçüncü yılında 15 Temmuz'umuz üzerine uzun uzun düşünmeli, muhasebe yapmalıyız. Darbe girişimleri bir daha yaşanmasın, bir daha kimse milletin silahını millete doğrultmaya cesaret edemesin diye düşünmeliyiz. Ancak bu muhasebeyi yaparsak o gece şehit ve gazi olanlara karşı sorumluluğumuzu bir nebze olsun yerine getirmiş oluruz.
Muhasebeye din, devlet ve toplum ilişkilerinden başlamalı. FETÖ insanların dini duygularını sömüren bir terör örgütüydü. Din, devlet ve toplum ilişkilerindeki çarpıklık sayesinde büyüdü, palazlandı ve gelişti. Devletin dindar toplum kesimlerine karşı düşmanca tutumu olmasa FETÖ toplumu bu derece kandıramazdı. 'Biz dine hizmet ediyoruz, talebe yetiştiriyoruz, altın nesil için mücadele ediyoruz' yalanlarına çok daha az kişi inanırdı.
Şimdi gelelim muhasebe kısmına...
Peki 15 Temmuz'dan beri bu alandaki çarpıklıkların üzerine gittik mi? Evet, 2002'den beri devam eden AK Parti iktidarı bu alanda büyük adımlar attı. Başörtüsü kamuda artık yasak değil. Peki bu durum anayasal güvence altına alındı mı? Maalesef, hayır! Tam da bunun için İstanbul ve Ankara'da belediye seçimlerini kazanınca CHP'liler tekrar kamuda başörtüsü yasağını dillendirmeye başladı.
Madem hikaye bizim hikayemiz ve madem 15 Temmuz bizim 15 Temmuz'umuz bu muhasebeyi biz yapmalıyız. 15 Temmuz'dan bu yana sivil asker ilişkileri alanında neler yaptığımızı sormalıyız. Çünkü sivil asker ilişkilerini tam anlamı ile rayına oturtmadan askeri darbeler dönemini kapatamayız. Keza güvenlik politikalarında, terörle mücadelede kat ettiğimiz mesafeyi de 15 Temmuz muhasebesine dahil etmeliyiz.
Bunlar başarısız olduğumuz, yerimizde saydığımız yerler değil.
Aksine bir çoğunda önemli kazanımlar elde edildi. Ancak 15 Temmuz bir daha yaşanmayacaksa, iyisiyle kötüsüyle bu muhasebenin yapılması gerekiyor. Muhasebeyi de iktidarı veya muhalefeti övmek ya da eleştirmek için değil Türkiye için yapmak gerekiyor.
Ancak böyle bir muhasebe ile 15 Temmuz'u gelecek kuşaklara aktarabiliriz. Nesilden nesile aktarılan bir kahramanlık destanı olmanın yanında Türkiye'nin yeni hikayesi, ortak paydası, kurucu duygusu olduğunu gösterebiliriz.