Tarihi 12 Temmuz 2019

SETA raporu ne söyler?

GEÇTİĞİMİZ günlerde SETA bir rapor yayınladı.
Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantılarını masaya yatıran raporumuz kamuoyundan yüksek bir ilgiye mazhar oldu. Beğeniler ve tebrikler ifade eden de oldu, geç kalınmış bir çalışma olduğunu söyleyen de.
Rapor her akademik çalışma gibi eleştiriye ve övgüye açıktır. Eleştirenler de oldu.
İçeriğe dair makul eleştirileri dikkate aldık, notumuzu tuttuk, derslerimiz not ettik.
Bir de iftira ve çamur atanlar oldu. Raporun medya fişlemesi olduğunu, gazetecileri andıçladığını söylediler. Maksatlı yapılan bu iftiralara karşı raporun yazarı olarak ne kendimi ne de mensubu olduğum SETA'yı savunacak değilim.
Böyle bir rapor ancak kıymetini anlayacak muhatapları ile tartışılır. Trolleşmiş gazetecilerle, militanlaşmış demagoglarla, hakikati arayışını çoktan terk etmiş polemikçilerle değil! Ancak neden bu iftiralara ihtiyaç duyulduğu, iftiraların neyi amaçladığı üzerinde durulması gereken bir konu.
Rapor uzun süredir sorulan sorulara somut cevaplar veriyor.
Yabancı medya kuruluşlarının ülkemizde son yıllarda artan etkinliğinin bir gazetecilik faaliyeti olmadığını gösteriyor.
Gazetecilerin ve medya kuruluşlarının siyasi pozisyonları olması da siyasi pozisyonlarının yayınlarına yansıması da meşrudur. Ama yabancı medya kuruluşlarının Türkiye'deki faaliyetleri örneğinde olduğu gibi bu siyasi pozisyonun militanlık derecesine varması tespit edilmesi ve eleştirilmesi gereken bir durum. Raporumuz da tam olarak bunu yapıyor. 15 Temmuz'dan terörle mücadeleye, Türkiye'nin büyük yatırımlarından ekonomik dalgalanmaya kadar birçok başlıkta yabancı medya kuruluşlarının adeta çarpıtma ve yalan haberle negatif kamuoyu oluşturduğunu gösteriyor.
Tüm uluslararası otoritelerin terör örgütü olarak gördüğü PKK'nın terör eylemleri hakkında bu medya kuruluşlarının yayın diline bakın. PKK'yı meşru bir güç, Kürtlerin temsilcisi ve terörü de özgürlük savaşı olarak sunuyorlar.
Bir diğer mesele ise çokseslilikle alakalı. Kendilerini tanımlarken çoksesli ve tarafsız olduklarını söyleyen bu medya kuruluşları teksesli ve hükümet karşıtı bir yayın politikası takip ediyorlar.
Kimsenin hükümeti veya Türkiye'yi desteklemek gibi bir mecburiyeti yok. Eleştirel bir yayın çizgisine sahip olabilirler. Bunu yapan onlarca yayın kuruluşu var Türkiye'de. Ama hükümet karşıtı bir siyasetin sözcülüğünü yaparken, tarafsızlık ve çokseslilik nutukları atmak büyük bir çelişki.
SETA'nın raporu da bu çelişkiyi somut verilerle ortaya koyuyor.
Tam da bu nedenle iftira kampanyasına ve linçe hedef haline getirmeye çalışıyorlar.
Raporun bulgularını gözden kaçırmak için fişleme, andıç gibi akla hayale gelmeyecek iftiralarda bulunuyorlar.
Yapsınlar, biz Türkiye'nin bir düşünce kuruluşu olarak işimizi yapıyoruz.
Onlar da işinin gereğini yapıyor.