Tarihi 22 Mart 2019

Modern zaman azizesi

YENİ Zelanda'da beyaz ırkçısı, Müslüman düşmanı ve haçlı motivasyonları olan bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Camileri hedef alan terör eylemlerinde ibadet halindeki Müslümanlar katledildi. Ülkemizde ve dünyada aklı başındaki herkes bu saldırıyı olabilecek en ağır şekilde lanetledi ve kurbanlar ile yani hayatını kaybeden Müslümanlar ile dayanışma mesajları verdi.
Saldırıdan sonra batı dünyasından bildik ırkçı reflekslerle tepkiler geldi.
Bazı Yeni Zelandalı siyasetçiler 'Müslüman göçmenler olmasa terör saldırısı da olmazdı' açıklamaları yaptı. Batı medyası ise bildiğimiz gibi.
Müslümanları hedef alan terör saldırısını haberleştirirken ısrarla terör ifadesini kullanmıyor, hedefin Müslümanlar olduğunu söylemiyorlar. Terörle İslam dinini yan yana anmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanlar, terörist Hıristiyan, kurbanlar Müslüman olunca sessizliğe büründü.
Bunun yanında güzel tepkiler de var. Gerek Yeni Zelanda'da gerek Müslüman göçmenlerin olduğu başka ülkelerde insanlar camileri ziyaret ediyor, taziyede bulunuyor, sembolik bir jest olarak camilerin etrafında nöbet tutuyor. Keza Yeni Zelanda Başbakanı saldırının yapıldığı günden beri çok olumlu adımlar atıyor, yabancı düşmanlığına, Müslümanları hedef alan teröre karşı cesur açıklamalar yapıyor.
Gerçekten takdir edilesi, içimizi bir nebze de olsa rahatlatan bir tavır. Hele ki de Türkiye'de Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'terörü kaynağı Müslümanlar ülkelerdir' açıklamasından sonra takdir etmemek elde değil.
Ama...
Öyle ya bir de aması var bu işin...
Lafı uzatmadan yazacağım; bu güzel tepkilerden yola çıkarak yapılan batı güzellemesinden gına geldi. Sanki hayatını kaybedenler Müslümanlar değilmiş gibi; batı ülkelerinin tümünde kurumsal ırkçılık ve İslam düşmanlığı yokmuş gibi; yerlerinden edilenler, sürülenler, göz yaşı dökülenler, cami baskınlarına hedef olanlar, evlerine gökten bombalar yağdırılanlar Müslümanlar değilmiş gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor.
Yeni Zelanda Başbakanı'ndan bir modern zaman azizesi yaratılıyor. Aynı başbakanın koalisyon ortağı 'ülkedeki en büyük sorun mültecilerdir' açıklaması yapmamış, başbakanın partisinden birçok siyasetçi mülteci sayısı sınırlandırılmalı görüşünü savunmamış gibi, başbakanın terör saldırısından sonra geliştirdiği sağduyulu tutum adeta başımıza kakılıyor.
Yine kitabın ortasından konuşalım;
Yeni Zelanda Başbakanı sana, bana, Müslümanlara, göçmenlere, terör saldırısında hayatını kaybedenlere ve onların yakınlarına bir lütufta bulunmuyor. Kendi ülkesinde var olan yabancı, göçmen ve Müslüman karşıtı siyasi ve toplumsal atmosferin sebep olduğu terör saldırısından sonra verilmesi gereken sağ duyulu mesajları veriyor. Bu mesajlar bir lütuf olmadığı gibi, Yeni Zelanda'da terör saldırısına imkan veren siyasi ve toplumsal ortamın varlığını da ortadan kaldırmıyor.
Odağı kaybetmemek, sapla samanı karıştırmamak lazım; bu saldırı yabancı ve Müslüman düşmanı, ırkçı motivasyonlarla yapılmış, Müslümanları hedef alan, sistematik saldırıların bir tanesidir. Müslümanlar bu saldırıların hedefi, kurbanıdır.