Hac yolundaki dostlara tavsiyeler

Eklenme Tarihi 17 Ekim 2011
Bu yıl Hac'ca gideceklere de ne mutlu. Umarım hayırlısıyla gidip dönerler. Geçen seneki acemiliğim bir süre sonra eş dost yardımıyla, özellikle de aynı otelde kaldığımız Diyanet görevlilerinin bana öğrettikleriyle Usta Hacı olmamı sağlamıştı. Mesela daha Hac'ca gitmeden şu duayı ezberlememi istemişlerdi. "Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk!" Daha uzunca olan bu Arapça cümleleri öğrenmek kolay olmadı ama orada milyonlarca kişinin bir ağızdan aynı sözleri tekrarladığını görünce çok etkilenmiştim. Kabe'yi ilk gördüğüm anda da bu duayı okumaya başlamıştım. Bestesi bile insanı coşturuyordu. Bana dediler ki, "Kabe'yi görene kadar yere bak. Kabe duvarlarının yakınına geldiğinde, gözlerini aç." Ben de öyle yaptım. Kalabalıktan hiçbir yere kımıldayamıyorsunuz. Bu kadar kalabalığa, insanların birbirini sıkıştırmasına rağmen hiç darlanmıyorsunuz. Müthiş bir motivasyon, müthiş bir adrenalin. Kaç kere döndüm, bana mısın demedim. İkinci tavaf esnasında Kabe'nin duvarlarına dokundum. Ben İmam Humeyni'nin cenaze törenine katılmıştım, yine Muammer Kaddafi'nin Amerika'yı telin mitingine katılmıştım, bir de Hindistan'da Ganj nehrinde bir festivale katılmıştım. Meslek hayatımın en büyük kalabalıklarına şahit olmuştum diyordum.
Ama, Mekke'de gördüğüm kalabalık yanında onlar çok tenha kaldı. Bir de Kabe'yi gördüğünüzde bir ağlama krizi geliyor.
Günahlar, hatalar, riyalar, yalanlar hepsi dökülüyor. Arınmak dedikleri şey bu olsa gerek.

Arafat güncesi
Arafat'ta,
5 yıldızlı otellere bir dünya para harcayarak gelen insanlar da cebinde bir kuruş para olmayan insanlar da var. Türkiye'nin en zengin iş adamları, otel ve hastanesi olan insanlar, sanatçılar, şarkıcılar da vardı orada.
Ama Arafat'a çıktığınız zaman herkes bir boya geliyor. Arafat, bu dünyadan Ahiret'e hiçbir şey götüremeyeceğinizin bir göstergesi. Tabii, etkilenmemek mümkün değil. Müthiş bir coşkulu kalabalık. İnanmış insanlar topluluğu.
Mekke'deki günlük hayattan aklınızda kalan enteresan şey ne diye sorsanız derim ki: Yer Mekke ve bir namaz vakti. Bir anda hayat duruyor, her şey namaza endeksleniyor, işyerleri kepenklerini indiriyor.
Satıcısından, işyerinin sahibine kadar herkes müşteriyi uyarıyor. İnsanlar buldukları en uygun yerde namaza duruyor. Kabe-i Mükerreme'nin dışından baktığınız zaman, yüz binlerce kişinin aynı anda namaz kıldığına şahit oluyorsunuz.
Bunu hiçbir ideoloji, hiçbir maddi güç, hiçbir lider insanlara yaptıramaz. Kaldı ki, 72 milletten, her ırktan, her renkten, her dilden ama aynı dinden insanlar müthiş bir armoni vaziyette.
Keşke Suudi Arabistan yetkilileri bunu bu kadar sıkı tutmasalardı. Belgeselleri yapılsaydı, hatta bunun yarı dökümanter filmi çekilebilse.
İnsanların evlerinden, köylerinden gelerek ne pahasına olursa olsun, Hac farizasını yerine getirmek için bir şehirde bir anda nasıl bu kadar kalabalıklaştığını gördük.

Başlı başına

Arafat, başlı başına bir hadise.
Kelimeler bu olayı anlatabilmek için kifayetsiz kalır. 5 milyon kişinin olduğu söyleniyor. Normal olarak abdest almaya iki kişinin kolunda giden yaşlı dedeler, teyzeler, Arafat'ın o güç koşullarında dağcı gibi, trekking yapıyor gibi yürüyorlar. Ve düşünün bütün bu insanlar orada yatıp kalkıyor aynı zamanda.

Her tip insan

Evet. Beş yıldızlı otellere bir dünya para harcayarak gelen insanlar da var. Ama cebinde bir kuruş para olmayan insanlar da var.
Orada yatıp kalkıyorlar, taşların üzerinde. Birçok iş adamıyla röportaj yaptım.
Mesela Nevzat Demir'le.
Adam Beşiktaş Spor Kulübü'ne tesisler yapmış, Türkiye'nin plastik imparatoru.
Büyük otellerin sahibi olan iş adamları var. Memorial Hastanesi'nin sahibi var.
Sanatçılar var, Kibariye, İzzet Yıldızhan. Arafat'a çıktığınız zaman herkes bir boya geliyor. Hani kefenin cebi yok diyorlar ya. Arafat, bu dünyadan Ahirete hiçbir şey götüremeyeceğinizin bir göstergesi. (Devamı yarın)