Ben olmazlandıkça ısrar kıyamet:
- Hadi naz etmeyin girin havuza Savaş Bey...
- Yok girmem...
- Bu fırsat kaçmaz beyim, atın kendinizi çamurlara.
- Yok yahu girmeyeceğim, istemiyorum.
- Meraklanmayın efendim bir şeycik olmaz.
Hem Yunus Emre atamız ne demiş?
- Ne demiş?
- "Çamura düşmekle cevher sakıt olmaz kadri kıymetten" demiş...
- Biraderim, bi defa o lafı söyleyen Yunus değil Namık Kemal.
- Olsun o da mühim bi büyüğümüz...
- Hem ben cevher olduğumdan değil, bakarken içim bir tuhaf olduğundan girmiyorum. Kulağıma, gözüme kaçacak vıjjt diye.
- Alışırsınız 5 dakkada Savaş Beyciğim. Hele bi yayılın şöyle çamura şey gibi...
- Ney gibi?
- Yok bi şey.
- Söyle söyle ney gibi?
- Yanlış anlarsınız şimdi söylesem...
- Camız gibi diyecen de dilin varmıyor he mi?
Çığlık çığlığa
Bölge köylüsü adamın böyle saf içten tavrı bir yandan hoşuma gidiyor ama yine de arada mesafe bırakmak için ağırdan alıyorum muhabbeti. Derken bir çığlık bir çığlık.
Dönüp bakıp gördüğüm çamur havuzunda güreş tutan iki genç kızımız. Erkek arkadaşları minder hakemi pozlarında kızlara aktif güreşin komutlarını veriyor, yavrucaklar taze bedenlerini vıcık vıcık etmiş balçığın içinde Groko Romen stili el ense çekmeye çalışıyor birbirine. Aklıma yıllar önce bizim deli oğlan Bedri Baykam'ın açtığı gece kulübünde hatunlara yaptırdığı çamur güreşi geliyor, basıyorum kahkahayı.
Kalleş Orçuuun!
O sırada delikanlılardan biri kendi 'manitası' lehine şike kokan bir hareket yapıp rakibenin boylu boyunca çamur deryasına serilmesine yol açıyor. Genç kız kafasını güç bela dipten çıkarıp, ağzına balçık dolması pahasına bağırıp çemkiriyor çocuğa: "Öldürücem seni Orçuuuun öldürüceeem kalleş!..
Aslında sitemden öte yaptırımı olmayacak bu "öldürücem" lafı pek manasız kalıyor burada.
Çünkü konuk olduğum menşur Sultaniye Kaplıcası'nın girişinde ta Roma döneminde yazılmış kocaman bir slogan var: Buraya Ölüm Giremez...
Altın üçgen mi dedin
Köyceğiz, Dalyan, Ortaca 'altın üçgeni'ndeyim. "Yaradan boş vaktinde itinayla meşgul olup kullarına sunmuş' dedikleri türden bir muhteşem coğrafya parçasındayım yani.
Yedi düvelin bildiği bu bölgeyi kendi memleket insanımızın kaçta kaçı ne kadar bilir, ne derece farkındadır yorum yok. Ben nazik bedenime kıyıp da içine cuplamaktan imtina ediyorum ama bu sağlık sıhhat fışkırtan sihirli çamura alemin en şöhret isimleri birçok defa gelmiş girmiş keyf etmiş.
Klopatra'nın güzelliği
Örnek mi? Mesela Oskarlı oyunculardan Jack Nicholson, Dustin Hoffman mesela dev şarkıcılar Siting ve Dawid Bowie, ilaveten İspanya Prensi Felipe De Carlos ile eşi Prenses Alexia, İngiltere Kraliçesi'nin kız kardeşi Prenses Margreth, Prenses Ann, Basın İmparatoru olarak bilinen Robert Maxwell, Suudi Arabistan Kralı Faht'ın yeğeni ve damadı olan Genelkurmay Başkanı Prens Halit Bin Abdullah ve daha pek çok önemli kişi. Ol rivayet odur ki Klopatra dahi güzelliğini hafta sekiz günde dokuz demeden bu çamur deryasında kulaç atmasına borçluydu. Bütün bunları duyunca daha fazla mız mız edemiyorum tabii ki. Ucundan acuk da olsa çamura bulanıp, fotoğrafımda gördüğünüz hale giriyorum uyyy!..
Gel çay iç gurban
Kaplıcaya deniz yoluyla gelen tekne turu yolcuları çok ama karadan da hedefe ulaşanlar az değil. Orman içinden, patikalardan bile sızarak ortama duhul olan çevre köylüler de kalabalığın parçası. Girişte ilkel görünen lakin son derece samimi, paylaşımı mebzul 6-7 kulübecik var. Sudan ucuz paralara haftalık hatta aylık çamur kürü yapmaya gelen bazı aileler geceyi de bu kulübelerde geçirip yazlıkçılık ediyor. Fotoğraflarını çekerken çay davetlerini sevinerek kabul edip yanlarına iltica ediyorum.
Konya'dan, Yozgat'tan, Mardin'den bile gelenler var içlerinde.