
- Oğlum iyi misin, hayırlısıyla ne zaman döneceksin?
Ben "duruma bağlı" dedikçe endişesi daha da artıyor ve her defasında aşağıya yazacağıma benzer konuşmalar yapıyoruz...
- Evladım...
- Efendim annecim?
- Ne işin var şimdi karda kışta oralarda?
- Kar yok, kış dediğin de İstanbul'la aynı hava anacığım.
- Tamam, yaptın işini işte dön artık!
- Dilinin altındaki baklayı çıkart bakayım anam?
- Oğlum oralar çok fena diyorlar.
- Nasıl fena?
- Çok gerginlik varmış. Nümayişler, çatışmalar filan. Allah esirgesin yani.
- Abartma be güzelim, ara sıra ufak tefek bir şeyler oluyor ama her yerde olan cinsten.
Ana yüreği
Telefonu kapatırken ağlayacak gibi oluyor, sesi titriyor, handiyse oğlu cephede muharip asker anası tedirginliği çörekleniyor yüreğine.
Bir annenin evladı kaç yaşına gelirse gelsin benzer huzursuzluklar yaşamasının haber değeri yok. Esas haber analiz yapmamız gereken Diyarbakır'a yüklenen abartılı imaj. Keşke burada olsanız da görseniz, kent kendi halinde normal yaşantısını sürdürüyor.
Serin duruş
En hareketli olması gereken yer eski DTP yeni BDP il binası mesela. Gittim epey bir oturdum orada önceki gün. Son derece serinkanlı insanlar, sohbet, muhabbet, düzeyli ayarlı tartışmalar, çaylı simitli toplantılar.
Gençler, bir derdini anlatmaya gelen yurttaşlar, seri adımlarla günlük işleri koşturan görevliler falan. Yani diyelim Manisa'da, Isparta'da, Yozgat'ta bir parti binasında ne oluyorsa benzer şeyler var orada da.
Sokağın nabzı
Diyarbakır sokakları caddelerini de gezip dolaşıyorum. Hiçbir fevkaladelik çarpmıyor göze. Ahali işinde gücünde, trafik vızır vızır, kaldırımlarda yağmurdan telaşlanmış adımlarla devinen insanlarımız.
Ara sıra "gel abi bir çayımızı iç" diyenleri kırmayıp giriyorum dükkânlara. Aynı dertten muzdarip onlar da. "Diyarbakır'da tehlike varmış gibi hava yaratılıyor" diyor hepsi de.
Küresel ekonomik kriz başladığından beri müşterileri zaten seyrelmiş olan bu esnaflar bir de dedikodu kurbanı olmuş şimdi. Özellikle de inanç ve kültür turizmi için düzenlenen turlara katılanlar ürkmüş ve gelmez olmuşlar. O yüzden alış veriş etkinlikleri asgariye gerilemiş.
Selim Usta Ankara'da
Aynısını büyük otellerin yöneticileri de söylüyor. Sanayicilerin toplantısı varmış, Dedeman, Class gibi büyük oteller 2 günlüğüne kapatılmış geçen hafta. DTP'nin kapatılması, parti yöneticisi ve milletvekillerinin Diyarbakır'a gelmesi, bazı sokak gösterileri sonunda yarısından çoğu iptal edilmiş rezervasyonların.
Kaburgacı Selim Usta açtığı yemek sarayını kapatıp yine eski mütevazı mekânına dönmüş, büyük yatırımını Ankara'ya yapmış yenilerde.
Bağlar'da risk var mı?
Kentin en hassas bölgelerinden olan Bağlar semtinin genç muhtarıyla sohbet ediyorum. Bir ara "Acaba beni o mahallelerde gezdirir misin? Gösterilere katılan çocuklar ve aileleriyle görüşmek isterim, riskli olur mu?" diyorum.
Acı acı gülüyor muhtar. "Abi bari sen bunu söyleme. Daha geçenlerde maç için geldiğinizde Galatasaray Başkanı Adnan Polat'la beraber gezip dolaşmadınız mı, herhangi bir sıkıntı oldu mu?" diye yanıtlıyor beni.
Gecenin 01.30'unda canım çekti diye otelden çıkıp, yürüyerek caddeleri kat edip, seyyar ciğerci tezgâhlarında nefis körlettiğimi söylesem içinize su serpilir mi?
Fotoğraf bu
Ya da gündüz vakti, tarihi Hasanpaşa Hanı'nda; mesela kahvaltıcı kralı Mustafa'nın orada her yaştan yurttaşımızın ailece ya da arkadaş dost grupları halinde kahvaltıya geldiğini, bazı masalarda yargı, emniyet ya da ordu mensuplarının gayetle keyifli oturduğunu da eklesem fotoğrafı yansıtmış olur muyum dersiniz?
Tekrar ediyorum. Diyarbakır da diğer iller gibi. Oralar ne kadar sıkıntılıysa burası da o kadar. Oralar
ne kadar huzurluysa burası da öyle.