Platonik olarak bir şeyler hissettiğimiz insanların en ufak hareketlerine bile zaman zaman öyle anlamlar yüklüyoruz ki...
* Atılan mesaja hemen cevap vermesi
- O da seviyor, benimle konuşmak istiyor.
* Atılan mesaja geç cevap vermesi
- O da seviyor, sadece kolay değilim mesajı veriyor.
* Atılan mesaja hiç cevap vermemesi.
- O da seviyor, meraklandırmaya çalışıyor.
* Karşı cinsten başkalarıyla samimi hareketlerde bulunması...
-O da seviyor, kıskandırmaya çalışıyor.
* Karşı cinsten başkalarıyla samimi hareketlerde bulunmaması...
-O da seviyor, seni bekliyorum mesajı veriyor.
* Yaptığınız esprilere gülmesi...
-O da seviyor, benimle zaman geçirmekten keyif alıyor.
* Yaptığınız esprilere gülmemesi
-O da seviyor, yanımdayken utancından rahat davranamıyor.
* Gelen mesaj;
"Israr etme artık. Olmayacağını defalarca söyledim sana. Çıktığım biri var ve gelecek ay nişanlanıyorum, kendine gel. Son kez söylüyorum ve uyarmayacağım.
Devam edersen polisi arayacağım.
Yoluma çıkma, uyarıyorum!" Platoniğin gördüğü;
" *S*** ***e *****. **********n* ********* ******i* ****. ç******* **** *** ** ******* ** **********o***. k****** ***. s** *e* ********** v* *************. ***** ******* ***i** **********. yo**** *****. ***r****um*"
Seviyor işte canımın içi.
* Günaydın demesi.
Yuh! bir insan hoşlandığını bu kadar belli etmez, gülümseseydi bir de!!
* Evlenmesi.
Kıskandırmak istiyor kerata. Olsun ben yine de yüz vermemeye karar verdim. şımarmasın.
* Whatsapp'ta yazdığınız bir şeye 5 saat sonra "Bir saniye cevap vereceğim canım" demesi.
Canım.
Canı.
Can.
Ca.
C.
Canısı.
* Bu arada bu mesajının ardından tam tamına 37 gün geçti. Hala cevap verecek. Olsun, ben onun canıyım ya. Bu da yeter :)
* Sorduğun soruya gözünün içine bakarak cevap vermesi. Cevap vermesi yetmezmiş gibi.
* "Bayramınız kutlu olsun. Hep birlikte huzur ve mutluluk dolu nice bayramlara..."
Dikkatinizi çekti sanırım. Birlikte diyor. Huzur diyor. Mutluluk diyor.
* Pikniğe davet etmesi. Aslında yirmi küsür kişi var ama bir şeyler hissetmese toplu mesaja seni neden eklesin? Özellikle rehberden numaranı seçip?
* Sen arayınca telefonu açmaması. Demek ki telefon numaranı silmemiş, silse de demek numaranı hatırlıyor ki açmıyor, hatırlamasa da demek bilmediği numaraları açmayacak kadar namuslu.
* Telefonumu açmaması. Bana yazdırmak istemiyor.
* Hal hatır sorması. O da beni merak ediyor demek ki abi. O da dün gece düşünmüş beni acaba nasıl şimdi diye, yoksa niye sorsun. Ben yer miyim?
Bal gibi de seviyorsun işte.
* Olmaz benim sevgilim var demesi...
Neden iki tane olmasın demek istiyor.
* Parmağına nişan yüzüğü takması...
Daha evlenmedim ki demeye getiriyor. Hemen koşun ve o kızı kapın!
* Nikah töreninde 'evet' diye bağırması Çok sinirlendiğinin göstergesi. Hemen onu kaçırın oradan.
* Çoluğa çocuğa karışması: Bunu ben de anlamadım Allah Allah.
Kaynak: eksisozluk.com
TİTANİC'İN PAPAĞANI
Titanic'in salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan bir papağan, tam ne sihirdir ne keramet noktasına gelindiğinde sihirbazın hilelerini açıklıyormuş. 'Kartı gömleğinin yeninden içeri attı!' diyormuş örneğin ya da 'O şapkanın içinde tavşan var' diye haykırıyormuş çirkin sesiyle. Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Fakat papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş. Derken Titanic buzdağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah bir de ne görsün!...
Papağan da aynı kapının üzerinde durmuyor mu! Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan.
Ama en sonunda papağan dayanamamış:
- Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!
AlkışlıYorum
Hastaneler, doktorlar, ilaçlar fayda etmeyince gece ağlamalarımdan usanan ailem; ''Nazar var heralde!'' diyerek en son hocaya götürmüşler. Artık nasıl sevimsiz bir çocuksam hoca; ''Bunun nesine nazar değecek!'' diyerek reddetmiş bizimkileri. Ne vardı sanki okusaydın iki satır, bak o gün bugündür huysuzum.