Demokrasinin izin verdiği cellatların sırtını sıvazlıyordu birileri.
Birileri dizlerinin üzerine çökmüş, katıla katıla ağlıyordu. "Nasıl ölür?" dedi, yaşlı bir kadın. "Sadece biraz sevgiye ve saygıya muhtaçtı." İnsanlığın en iyi hallerini bilen o yaşlı kadının hıçkırığı, mazinin özlemiyle buluştu. "Burası sevginin anayurduydu."
Zalim adımlarla geleceğe koşanlar arasında bu cümle itibar görmedi.
Tersine evrim başlamıştı, insanlar yeniden maymun oluyordu. "Aman canım ölmüşse ölmüş, kime ne yararı var?" diye haykırdı, elindeki muzun kabuğunu soyan biri.
Bir diğeri, "Mezarı hazır" dedi, çılgın bir alkış koptu.
Jenerikler önceden hazırlanmıştı, televizyonlarda bir coşku.
İnsanlığın içine girebileceği bir ceset bulmuşlardı kefen yerine.
Gazetecilerle politikacılar halay çekiyordu.
Bir cümbüş başladı.
Teknoloji böyle günler için geliştirilmişti demek.
İnsanlığın başında ağlayan o yaşlı kadın, siyah beyaz fotoğrafların içinden çıkmış gibi birden ayağa kalktı. "Otopsi istiyorum" diye bağırdı.
Kadının isteğini ruhsuzlukla karşılayan herkes kahkahalarla güldü.
İnsanlığın öldüğü yerde, sevginin saygının izini sürenlerle alay etmek de bir ödüldü artık.
Kameralar kadının yüzüne yakın çekim yaparken, kadın inatla haykırdı. "En azından neden öldüğünü bilmek istiyorum."
Kadının naif şefkatinden kalmamıştı ülkede. Adamın biri geldi, kadını yakasından tutup yere fırlattı. "Bırak bu insanlık ayaklarını!" Ölüm kontenjanına rezervasyon yapıyordu hayvanlık.
Televizyonlar canlı yayın yapıyordu.
İnsanlığın öldüğü bir ülkede, canlı kalmayı hak eden gerçeklerin başında geliyordu televizyonlar.
Saygısızlık alıp, nefret veren değirmen olmakla, insanlığın sırtına hançeri saplamak arasındaki görevini layıkıyla yaptıkları için belki.
O yüzden otopsi yapmaya hiç gerek yoktu.
* * *
HELAL OLSUN
Bir taksi şoförü çantasını arabasında unutan müşteriyi arayıp buluyorsa.
O ülkede insanlık hala ölmemiş demektir.
Birkaç gün önce böyle bir taksi şoförü tanıdım.
Meslek onuru kadar, insanlığın onurunu da taşıyan.
* * *
Sevgi çiçek açmayan yere uğramaz.
* * *
Biber gazı yerine, politikacı abilerin amcaların ağzına biber sürün.
* * *
31 Mayıs 2012
Mutluluk takvimi
* * *
Sana ben git demedim
Gel de demem
Çağırmadan geleceksen
Gelme demem
Unutmaya çalışırken
Zaman aşkı yakıp yıkar
Yokluğuna alışırken
Gerçekler önüne çıkar
Dindirdiysen sen bu yası
Biter aşkın ağlaması
Bu sevdanın son yasası
Kırık kalpler yarım atar
Hakkı YALÇIN