Yakın tarihin en önemli yargı olayları ile karşı karşıyayız. 28 Şubat postmodern darbesini yapan subayların yargılanmasına, 2 Eylül pazartesi günü başlanırken, Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin açılan davanın ilk duruşması da 11 Eylül Çarşamba günü yapılacak.
İki dava sürecinin de, Türkiye'nin gizli kalmış, sisler arasında gizlenmiş karanlık odalarına girileceğini, siyasi ve iktisadi 'BOMBA' gelişmelere yol açacağını şimdiden söyleyebilirim.
Merhum Özal'ın suikastına ve şüpheli ölümüne yönelik Ankara Savcılarının çok detaylı incelemeler yaptıklarını öğrendim. İfade alma girişimlerinin halen sürdüğü belirtildi.
Kilit isim Uğur Tönük
Rahmetli Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'a gelişmeleri sordum. Bomba bilgiler verdi: "Babama yapılan suikast ve öldürülme olayının birbirinden ayrı olmadığına yönelik bilgiler çıkıyor. Babama 1988 yılında düzenlenen suikast girişimi ile 1993 yılında zehirlenmesi arasındaki bağlantılara ve önemli bilgilere ulaşıldığını düşünüyorum.
Suikastla ilgili her bilgi ve belge Kozmik Oda'da bulunuyor. Babamın zehirlenmesine yönelik adlı tıp incelemeleri yeniden masaya yatırılacaktır. Rapor eksik verildi. Zehirlenme vardı. Karartma yapıldı. Annemle beraber 11 Eylül'deki mahkemeye katılacağız'' Ahmet Özal'ın, Turgut Özal'a yapılan suikastla ilgili savcılığa daha önce verdiği ifade de dikkati çekici: "Suikastı soruşturan emekli Ankara cumhuriyet savcılarından Uğur Tonik, araştırması sırasında Kartal Demirağ'dan önce babama yönelik silahlı saldırı teklifinin cezaevinde hükümlü bulunan Veli Can Oduncu'ya götürüldüğünü tespit etti.
Ancak Oduncu bu teklifi 'alnı secdeye değen insana ateş etmem' diyerek reddetti. Oduncu, babama yönelik suikast girişiminden bir ay sonra cezaevinde öldürüldü. Oduncu'yu öldüren şahsın da daha sonradan öldürüldüğü ortaya çıktı. Savcı Uğur Tönük failleri biliyordu, kızının kaçırılmasından sonra dosyayı bıraktı. Uğur Tönük hayattadır.''
Özal neden çekindi?
Ahmet Özal, siyaseten en kuvvetli olduğu zamanda 1993'te suikastın üzerine babasının neden gitmediğini şöyle anlattı: ''Babam, 1988'deki suikast olayında vurulduğu anı videoda belki 100 kez seyretti.
Hepsini de çözmüştü. Kim kime ne para vermiş? Kimler varmış? Hepsini öğrendi.
Bana dedi ki, 'Bugün ben bunu açıklarsam her şey çok karışır ve Türkiye'nin kalkınması tehlikeye girer.
Türkiye'nin kalkınması bana yapılan suikasttan daha önemlidir'. Bütün o dosyalar şu anda duruyor. Salonda sadece Kartal Demirağ yoktu. Silahlı iki kişi daha vardı. Onları görenler var. Savcılık onları çağırıp da ifadesini almadı."
Ahmet Özal, babasının zehirlenmesi olayını tekrar anlattı: "Zirve davasında, bu zehirlenme iddiaları ortaya atılmadan dokuz ay önce bir adam çıkıyor, babamda Adli Tıp Kurumu'nun bulduğu zehirleri bir bir sayıyor. Adli Tıp'ın zaten, incelemeye almadığı vücut kılları dışında çok işlem var. Babamla ilgili Adli Tıp raporu açıklanmadan aylar önce, benim 'konu sulandırılacak ve karartılacak' diye açıklamalarım var. Dolayısıyla vücut kıllarının incelenmemesiyle söylediklerim ortaya çıkmış oluyor. Zaten raporu yazanlara ve inceleme ekibine de gelen baskılar, tehditler vardı. Turgut Özal'ı zehirleyenler, bu karartmayı mı yapamayacak? Zehirlenme meselesini yok edebilmek ancak Adli Tıp kullanılarak yapılabilirdi ve nitekim öyle oldu. 'Zehir var ama zehirlenme yok' gibi komik saçmalıklarla dolu bir rapor çıktı ortaya. Önemli olan, halkımız gerçeği biliyor. Yapılan araştırmalarda halkın yüzde 98'i Turgut Özal'ın zehirlendiğini düşünüyor. Ayrıca, Yüce Allah bu cesedi 19 sene bozulmadan, beyin ve kemik iliklerine kadar sakladıysa, bizlerin bunu yapanları bulmamız için sakladı."
Kartal kitap yazıyor
Rahmetli Turgut Özal'a suikast yaptıktan sonra yakalanıp yargılanan Kartal Demirağ, halen İzmir'de bir başka suçtan hapiste yatıyor. Demirağ'ın, suikastla ilgili bir kitap yazmakta olduğunu öğrendim.