BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 21 Haziran 2011

Türkiye'nin önündeki konjonktürel fırsatlar

Konjonktür, her türlü durumun ve şartın ortaya çıkardığı sonuçtur.
Dünyada durgunluk, daralma ve genişleme süreçleri bir sistem içinde her zaman söz konusudur.
Bu süreçler periyodik olmayıp, bir biri ardına gerçekleşir. Konjonktürel dalgalanmalar düzenli ve tahmin edilebilir zaman aralıklarında ortaya çıkmazlar ve önceden belli veya sabit bir zaman süresinde sona ermezler.
Şimdi, çevremizde olanlara bakalım: Avrupa Birliği çökme noktasına gelmiş.
Balkanlar yerine oturmamış.
Kafkasya'da ve Yakın Asya'da, 'Büyük Türkiye' adımları başlamış.
Ortadoğu haritası değişiyor. Afrika üzerinde ekonomik savaş hızlanıyor.
Yakın coğrafyamızdaki gelişmeler, çevre ülkelerinin değişen dengelerinin, Türkiye'nin önüne konjonktürel fırsatlar koyduğunu görmekteyiz.

AB çökme noktasında

Avrupa genelinde ve Yunanistan özelindeki krizi görüyoruz. İşler ne AB açısından ne de iflasın eşiğine gelmiş olan üye ülkeler açısından iyi değil. AB motoru durum fırtınada sürüklenen bir gemiye benziyor. AB'nin istikrarlı üyeleri kendi içlerine kapanmaya başlamış. AB'de ekenomik büyüme durmuş ve yeniden büyümeye geçmesi de çok zor.
Türkiye ile AB ilişkilerinin ciddi bir yol ayrımına geldiği gözleniyor.
Ekonomik ve sosyal alanda denizde sürüklenen bir gemiye benzeyen AB'ye çıpa bağlamanın artık anlamı yok.
Türkiye, özellikle Merkel ve Sarkozy'den gelen 'imtiyazlı ortaklık' gibi imtiyazsız önerilere kapıyı kapatmak ve artık kendi yolunu seçmek noktasına gelmiştir.

Yeni Ortadoğu haritası

Türkiye'yi yakından ilgilendiren Ortadoğu'ya ve daha genel bir coğrafya açısından "İslam âlemine" bakacak olursak hassas gelişmeleri görürüz.
Bölgede taşlar müthiş bir hızla ve önceden tahmin edilemeyecek şekillerde oynamaya başladı. Türkiye model ülke olarak İslam ülkelerinin kalbinde yer alıyor.
Türkiye'nin bölge ülkeleri açısından bir yatırım üssü olabilmesinin önü Arap isyanları sayesinde daha fazla açılmış olmaktadır.

Afrika açılımı
Türkiye, üç yıl öncesine kadar Afrika'ya dair dış politika geliştirirken hep Kuzey Afrika'yı ön planda tutmuştu.
Bunun sebepleri ise açıktır. Bu ülkelerin Türkiye'ye coğrafi olarak yakın olmaları, Akdeniz Coğrafyası'nda yer almaları ve Kuzey Afrika'nın eski Osmanlı toprağı olması.
Afrika'nın diğer bölgeleri ile ilgili derin planlarımız yeni oluşmaktadır. Günümüzde Türkiye'nin Afrika'nın derinliklerine açılmasının en önemli nedenleri; küresel rekabette geri kalmamak, ihracat potansiyelimizi geliştirmek ve Afrika Kıtası'nın enerji ve ekonomik özelliklerinden yararlanmaktır.

Kafkasya yol haritası

Kafkasya, jeostratejik bir bölge olmanın yanında çok tehlikeli olaylara da gebe. Putin'in iktidara gelmesinin ardından Rusya, merkezileşmeye ve sistemi yeniden elden geçirerek güçlenmeye, dirilmeye, yeniden eski gücüne kavuşmaya başladı. Türkiye bu gelişmeyi iyi gördü ve Rusya'yı, Türkiye'nin elini güçlendirecek bir unsur olarak değerlendirdi. ABD, Güney Kafkasya'da Gürcistan'a destek oluyor, büyük bir diasporası olan Ermenistan ile muazzam kaynaklara sahip olan Azerbaycan'ı özel olarak dikkate alıyor. Türkiye -Azerbaycan ilişkileri, Karabağ sorununa yaklaşım, Türk cumhuriyetleri ile kardeşlik ilişkileri, İran'la yakın temas konjonktürel fırsatların kullanımında bize bir yol haritası vermektedir.
Bunlara işaret etmekle nereye varmak istediğimiz herhalde anlaşılmıştır. Bölgede siyasi istikrar, ekonomik büyüme, gelişmiş demokrasi ve insan hakları açısından şu anda en çok umut vaat eden ülke Türkiye'dir.
Türkiye içerde ve dışarıda eline çok önemli bir fırsatı geçirmiş bulunuyor. Gelişmeler siyasi istikrarını koruyabilip büyümesine devam eden bir Türkiye açısından yeni fırsatlar sağlamaktadır.
Fırsat ancak hazırlıklı olanlar için manalıdır. Çünkü hiçbir konjonktür süreklilik arz etmez. O bakımdan Türkiye bu fırsatları değerlendirmede stratejik adımlarına hız vermek durumundadır.