BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 24 Şubat 2011

İran'ın Akdeniz'de bayrak göstermesi

Bütün gözlerin Libya'ya çevrili bulunduğu bir sırada, iki İran savaş gemisinin Süveyş Kanalı'ndan geçerek Akdeniz'e açılması dikkatleri fazlasıyla çekti.
1979 yılından bu yana İran'ın, durup dururken bir firkateyn ile bir ikmal gemisini Süveyş'e ve oradan Akdeniz'e göndermesinin bir anlamı olmalı.
Konunun, Çankaya,Başbakanlık ve Genelkurmay stratejik değerlendirme birimlerinde masaya yatırıldığı, olası gelişmelerin analiz edildiği öğrenildi.
Bu çıkışın olası sonuçlarının ne olabileceğini, TÜRKSAM (Uluslarası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi) Kitle İmha Silahları Daire Başkanı emekli askeri doktor Serdar Erdurmaz, Takvim okurları için yorumladı.
Dr. Erdurmaz, "dünya tarihinde donanmalar bayrak göstermek suretiyle bir güç gösterisinde hep kullanıldı ve kullanılmaya devam edecektir" dedi, İran gemilerini anlattı: "İran'ın Süveyş'ten savaş gemilerini geçirmesi olayının Mübarek rejiminin devrilmesinden hemen sonra gerçekleşmesi bir rastlantı değildir. İran bu iki savaş gemisi ile Akdeniz'de ilk kez bir gövde gösterisi yapmaktadır. Bir yerlere mesaj vermektedir, özellikle İsrail'e ve ABD'ye "bu sularda ben de varım" mesajını vermektedir.
İran yönetimi, bu girişimi ile Mısır'daki Mareşal Muammer Tantavi başkanlığındaki yönetimi de test etmiştir. Tantavi'nin bu sıkışık dönemde gemilere geçiş izni vermemesi zor ihtimaldi. Verilmesi uygun görülmüştür. İran savaş gemilerinin Akdeniz'de tatbikat yapacağı ve Suriye'nin Lazkiye limanına da gideceği açıklandı. Bu İran ile Suriye arasındaki stratejik işbirliğinin de bir göstergesidir.
Kısacası İran, Akdeniz'de şimdi bir askeri varlık göstermek suretiyle kendi açısından bazı avantajlar elde etmeyi düşünmüştür.'' Dr. Erdurmaz, İran gemilerinin Lazkiye limanına gelmesinden Suriye Başkanı Esad'ın pek memnun olmadığını düşündüğünü belirtti, "Demokrasi rüzgarları esiyor. Başkan Esad da gelişmeleri görüyor. Sıkıntılı bir zamanda, İran gemileri gözleri Suriye'ye çevirdi. (Bizi zor durumda bıraktılar) diye düşündüklerini tahmin ediyorum'' dedi.
Akdeniz'de üssü olmayan bir ülkenin donanmasının rahat edemeyeceğini vurgulayan Dr.
Erdurmaz, şöyle konuştu: "Doğu Akdeniz geleceğin sıcak bölgesi. Türk, İsrail donanması iyi.
Yunanistan ve İtalyan donanmaları takviye ediliyor. ABD ve İngiltere kuvvetli konumda.
Rusya üs peşinde.
Suriye ve Libya'da deniz üssü kurmaya çalışıyorlardı, şimdi işleri zorlaştı.
Böyle bir yerde İran donanması ne yapacak? Akdeniz'de İran'ın etkisi yoktur.'' "İran'ın gücü Ortadoğu'nun karasındadır'' diyen Dr. Erdurmaz, "Şii-Sünni ekseni, yeni Ortadoğu haritasını belirler. Burada, Ankara, Tahran, Kahire'nin yerini alacak Riyad nirengi noktalarıdır'' yorumunda bulundu.

DENİZ HAKİMİYETİ
Türk donanması eşliğinde Libya'dan binlerce vatandaşımız güven içinde Türkiye limanlarına taşınıyor. Türkiye, Libya'dan tarihinin en büyük kurtarma-tahliye harekâtını yaparken, denizin gücü konusundaki tartışmaların da gündeme geldiği görülüyor.
21. yy.da "dünya hâkimiyet anlayışı" çoğu devletlerin geleceğe ait plan ve stratejilerinde birinci sırada yer alıyor.
Amerikalı Amiral Alfred Mahan dünya hâkimiyetinin anahtarının denizler olduğu görüşünü savunmuştur. Mahan'a göre denizler büyük bir üstünlük aracıdır ve kuvvetli bir deniz gücüyle dünya hâkimiyetinin sağlanabileceğini vurgulamıştır.
Osmanlı imparatorluğu ve İngilizler bunu hep kullanmış, Şimdi Amerika aynı paralelde hareket etmektedir. Türkiye halen Asya, Afrika ve Avrupa'dan oluşan dünya adasını ele geçirmek veya sosyo-ekonomik hayatı kontrol altına almak adına yapılacak her türlü harekâtı önlemede büyük rol oynayabilecek bir ülkedir.
Jeopolitik ve jeostratejik konumumuz, denizlere olan pozisyonumuz, Libya olayının gösterdiği gibi, deniz hâkimiyetinin önemini bir daha ortaya çıkarmaktadır.