Tarihi 8 Şubat 2013

Amerikancı oldu bizim solcular

Nazım Hikmet, yıllar önce "Amerika'nın yarı sömürgesiyiz" demişti. Aradan yıllar geçti, bizim solcular el ele verdiler; şimdi Nazım'ın eleştirisini haklı çıkarmak için çırpınıp duruyorlar...
Sömürge olmayı kabul etmiş, içine sindirmiş davranışlar sergiliyorlar!
Baksanıza, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone bir açıklama yaptı.
Uzun tutukluluk sürelerine dikkat çekip Türk yargı sistemini eleştirdi.
Aklınca bize yol gösterip hizaya getirmek istedi.
Bizimkiler, hep birlikte üzerine atladılar.
Elçinin sözleri, solun bayrak gazetelerinde manşete çıkarıldı. Kendisine "solcu" adını veren yazarlarımız, Ricciardone'ye haklılık kazandıran yorumlar yaptı. Kimisi de televizyonlara çıkıp, ABD elçisinin "Türkiye'ye vermek istediği mesajlar" üzerine ahkâm kesti...
Çok mutlu oldular, yüzleri gülücüklerle doldu.
Ricciardone'ye tepki ise, bizim solun her fırsatta "Amerikancılıkla" suçladığı AK Parti'den geldi. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Büyükelçiye "Bu hakkı sana kim veriyor?" diye sordu:
- Bu, Türkiye'nin iç meselesidir.
Kınıyor ve ayıplıyorum. Haddini bil ve kendi sınırlarının içinde kal.
Ardından ekledi:
- Siz önce Guantanamo'yu izah edin dünyaya.

* * *
İşte Türkiye'nin geldiği nokta bu. Bizim sol çok ciddi bir evrim geçirdi. Bu yüzden, zaman zaman Kıblesini dahi şaşırıyor. "Kemiklerini kaybettiler" de denilebilir!
O sert ABD düşmanlığı artık gerilerde ve kitaplarda kaldı. Sadece nostalji yapılırken hatırlanır hale geldi.
Dedim ya evrim geçirdiler...
Artık, ABD Elçisi'nin arkasına geçip, sağa sola atış yapıyorlar. Ricciardone gibi isimlerden medet umuyorlar.

* * *
Yine de haklarını yememek lazım, Deniz Gezmiş gibi belli isimleri hiç unutmuyorlar.
Onlarla yatıp, onlarla kalkıyorlar. Kimi zaman da yerli yersiz "Denizler" diye başlayan nutuklar atıyorlar.
Mesela, "uzman" bir yazarımız, kısa bir süre önce ABD Büyükelçiliği'nin önünde patlayan bombanın ertesinde yine O'ndan bahsetmişti:
"Deniz Gezmiş de geçmişte arkadaşları ile birlikte bombanın patladığı o polis kulübesini kurşunlamıştı."
Peki Deniz Gezmiş başka ne yapmıştı?..
22 Kasım 1967'de, Kıbrıs Mitingi'ne katılmış, Aşık İhsani ile birlikte Amerikan Bayrağı'nı yakmıştı.
Deniz Gezmiş'in arkadaşları da 6 Ocak 1969'da ODTÜ'de, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Commer'in arabasını yakmıştı.
4 Mart 1971'de ise Ankara'nın Balgat Semti'ndeki Tuslog Tesisleri'nden 4 ABD'li askerin kaçırılması eylemine katılmıştı.
Tabii bir de dillerden düşürülmeyen 6. Filo eylemleri var...
Bizim solcularımız, hep "Conileri denize dökmekle" övünürler. 1969'da İstanbul'da düzenledikleri "6. Filo Defol" eylemlerini dillerinden düşürmezler.
Çıkardıkları bütün dergilerde Deniz Gezmiş fotoğrafları ile birlikte denizden toplanan ABD askerlerini de yayınlarlar.
Fakat biraz geç kaldıklarından hiç bahsetmezler. Çünkü, bu eylemleri ilk başlatanlar İzmir'deki genelev kadınlarıydı.
Genelev kadınları, dünyada eşi benzeri olmayan bir protestonun altına imza attılar.
Ceplerinde bol para ile sahile inen Coni'lere, Tepecik'te dükkan kapatarak, "Defol" dediler. İstanbul'daki olaylar daha sonra gerçekleşti.

* * *
Şimdi Deniz Gezmiş yaşasaydı ne yapardı diye düşünüyorum! Herhalde, "solculuk" nutukları atıp her fırsatta kendini yüceltenlerin değil, AK Partili Hüseyin Çelik'in yanında yer alırdı.
Gerekçesi de sanırım bu yazının başlığı olurdu:
"Amerikancı oldu bizim solcular!"