Tarihi 25 Nisan 2012

Abdullah Gül'e göre Marksistler suçlu

28 Şubat ve darbe tartışmaları, artarak devam ediyor. Siyaset sahnesi, ağır suçlamalarla dalgalanıyor. Çankaya Köşkü ise bu tartışmaların içine fazlaca girmek niyetinde değil. Durum bu olunca, O'nun yerine, ne düşündüğünü biz açıklayalım.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e göre, o dönemin baş suçluları eski Marksistlerdi!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu tespiti 28 Şubat'ın hemen ertesinde Devlet Bakanlığı döneminde yaptı.
Şimdi, o günlere dönelim...
28 Şubat kararları alınmış, buna rağmen baskılar sürüyordu. Refahyol Hükümeti'ne karşı medyanın tavrı artarak devam ediyordu.
Açıkça söylenmese de hep aynı mesajlar veriliyordu: "Şeriatçı akımlar giderek güçleniyor.
Hatta silah zoru ile iktidara gelmeyi planlıyorlar. Refah da bunları destekliyor. Asker bu yüzden gerekirse darbe yapıp, Refah Partisi'ni devirmeli."
Televizyonlarda da "şeriatla" özdeşleştirilmeye çalışılan Aczimendi Lideri Müslüm Gündüz, sözde tarikatçı Ali Kalkancı ve Fadime Şahin gibi bir takım isimlerin görüntüleri döndürülüp, döndürülüp veriliyordu...
Abdullah Gül, o dönemde askere yapılan darbe çağrıları için "doğru" demişti:
- Bazı gazeteler manşetlerinde böyle gösteriyorlar. Çok büyük bir yanlış yapılıyor. Çok tehlikeli bir oyun oynanıyor.
Ardından eklemişti:
-Türkiye'nin en ciddi hatalarından biri yapılıyor.
***

O günlerde Devlet Bakanlığı görevinde bulunan Abdullah Gül'e sormuştum:
- Günlük tartışmaları bir kenara bırakırsak, siz Refah Partisi olarak askere nasıl bakıyorsunuz?
Görüşlerini peş peşe sıralamıştı:
Biz nasıl "cami" diyorsak, "ordu" da diyoruz. Ancak, bazı manşetler bizi orduya karşıymışız gibi gösteriyor.
Türkiye'de paralı askerlik yok ki.
Bu ordu hepimizin ordusu. Türk Milleti'nin ordusu.

Biz, şimdiye kadar orduya karşı bir tavır içine girmedik. Böyle bir şey aklımıza bile gelmedi.
Bizler, bu orduya saygısı ve bağlılığı olan insanlarız. Bizim parti olarak fikirlerimize bakın. Askere "Mehmetçik" demişiz. Bu, peygamberimizin ismidir. Biz, ordumuza her zaman destek vermişiz.
Gül
'ün bu söylediklerine rağmen tartışmalar devam ediyordu. Açıklamalarının tam tersi bir tablo ortaya konuluyordu.
Neden acaba?
Abdullah Gül'e göre, bunun sebepleri vardı. Sorumlular eski Marksistlerdi.
Onlara yüklendi:
- Eski, Marksistler, 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi, bugün de "laiklik" adına savaş veriyorlar. Ordu adına konuşup, ordu adına yorum yapıyorlar. Hatta, ordu adına manşetler atıyorlar.
Ve devam etti:
- Maalesef, orduyu halk yığınlarının dışında gösterme gayreti içindeler.
***

O günlerde, herkesin merak ettiği, mevcut şartlarda Hükümet'in yoluna devam edip edemeyeceğiydi. Abdullah Gül de tereddütlüydü.... "Bu tartışmalar Hükümet'i yıkar mı?" dedim. "Olabilir" cevabını verdi:
- Belki zayıf milletvekilleri bulunabilir. Hükümet de düşebilir. Önemli bir noktaya dikkat çekti:
- Demokrasi dışı zorlamalarla Hükümet'in düşmesi yanlış olur.
Bütün enerji içeride böyle harcanırsa, herkes tükenir. Sonunda olan Türkiye'ye olur.
Aynen Abdullah Gül'ün dediği gibi oldu...
Önce hükümet gerektiği kadar yıpratıldı.
Sonra, aranan "zayıf milletvekilleri" bulundu. DYP'den peş peşe istifalar geldi.
Refahyol Hükümeti düştü.
Refah Partisi tükendi, bitti. Aradan geçen zaman içinde asker de çok şey kaybetti. Asıl sıkıntıyı ise Türkiye çekti!