Tarihi 9 Ağustos 2011

Adli tatil komedisi

Yıl 1929. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfusunun büyük bölümü tarımla uğraşıyor. Yaz aylarında herkes tarlada. Üstelik kara saban devri.
Hasat tırpanla yapılıyor. Taneler düvenlerle ayrılıyor ve günlerce devam ediyor.
Telefon yok. En hızlı haberleşme aracı telgraf. Posta hizmetleri ise olağanüstü hantal.
İşte bu şartlar altında TBMM toplanıyor ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nu çıkarıyor. 423. Madde'ye de şu hüküm konuluyor: "Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her sene temmuzun 20'sinden eylülün 5'ine kadar tatil olunur."
Yıl 2011
. Artık Türkiye'de tarımla uğraşanlar yok denecek kadar az. Tarım araç-gereçleri alabildiğine gelişmiş. Dev tarım işletmelerinin yaptığı hasat bile 1-2 gün sürüyor. Telefon denilen bir alet var. Üstüne üstlük posta hizmetleri alabildiğine gelişmiş durumda. Türkiye'nin hiçbir yerine tebligat yapılamaması diye bir problem yok.
Bu ülkedeki bütün resmi kurumlar kesintisiz hizmet veriyor. Buna rağmen "Adli Tatil" devam ediyor.
Biz adalet hizmetlerine hâlâ 1929 kafasıyla bakmayı sürdürüyoruz. Bu işte bir sakatlık var!
***

Türkiye'nin en büyük sıkıntılarından biri geciken adalet. Yargılamalar yıllarca sürüyor.
Zaman aşımının da devreye girmesiyle pek çok suç cezasız kalıyor.
Hepimiz bundan yakınıyoruz.
Mahkemelerdeki ve Yargıtay'daki dosya yığınlarının fotoğraflarını çekip haberler yapıyoruz.
Buna rağmen "Adli Tatil" konusunu masaya yatırıp tartışmıyoruz!
Dile kolay, kesinti tam 45 gün. Adli tatilin ardından düzenlenen törenleri ve işe adapte olmak için geçen süreyi de düşünürseniz, kaybedilen zaman 50 gün.
Bu kadarla kaldığını da sanmayın...
Pek çok mahkeme hâkimi temmuz ayında izin alıyor. Baktığı dosyalar başka mahkemelere tevzi ediliyor. Onlar da karar vermeyip, gün atıyor. Aynı hâkim, "Adli Tatil" olduğu için adliyeye gidip geldiği halde ağustos ayında duruşma yapmıyor.
Bunu da göze aldığınızda bazı mahkemelerde kaybedilen zaman tamı tamına 80 gün. Neredeyse yılın dörtte biri!
Bitmedi, dahası var. Adli tatilde kanunun ön gördüğü itiraz ve müracaat süreleri de işlemiyor. Birkaç acil konu dışında, adalet kapıya kilit vuruyor.
***

Bu garabeti gören Ankara 10. Aile Mahkemesi Hakimi Mustafa Ateş, Hassa'da görev yaptığı 1996 yılında Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu: "Adli Tatili düzenleyen CMUK'nun 423. Maddesi, hem diğer yasa maddelerine, hem de Anayasa'ya aykırıdır."
Mustafa Ateş, "45 günlük adli tatilin ülkemiz için zaruri bir ihtiyaç olmaktan çıkıp bir lüks haline dönüştüğünü"
savundu: "Bu düzenleme ile devletin hukuk devleti olma ilkesine her yıl 45 gün ara verilmektedir."
Anayasa Mahkemesi
toplandı... Hassa Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Mustafa Ateş'in yaptığı başvuruyu reddetti.
İlginçtir, Anayasa Mahkemesi'nin ret gerekçesinde "Yaz aylarında ağırlıklı biçimde tarımsal faaliyetlerle uğraşanların işlerini aksatmamak" ifadesi de yer aldı. 1996 yılında, aradan geçen 67 yıla rağmen, 1929 fotoğrafı geçerliymiş gibi davranıldı!
Gerekçede şu ifade de kullanıldı: "Bu düzenlemenin, hâkim ve savcıların toplu olarak dinlenmelerini sağlayarak yargılama işlemlerinin daha yoğun olduğu dönemlerde izin kullanmalarını önlemek amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır."
Sanki Türkiye'de pek çok hâkim ve savcının özellikle adli tatil dışında izin kullandığı gerçek değilmiş gibi davranıldı.
***

Artık Türkiye çok değişti. Buna rağmen, 1929'da çıkarılan adli tatille ilgili yasa maddesi hâlâ yerli yerine duruyor. Aradan geçen 82 yıla rağmen, adaletin çarkları 1929 şartlarına göre işliyor.
Bu düzenleme, hem Türkiye'ye sıkıntı veriyor, hem de gerekçelerine bakıldığında iğreti ve komik duruyor.
Adli tatille ilgili bu yasa maddesi değişen ve değişmekte olan Türkiye'ye yakışmıyor!